On binler, ‘Hakikatleri Araştırma ve Adalet Komisyonu’nun kurulması için ilk toplu mezarların ortaya çıktığı Kasaplar Deresi’ne yürüyerek sorumluların yargılanmasını istedi

On binler, ‘Hakikatleri Araştırma ve Adalet Komisyonu’nun kurulması için ilk toplu mezarların ortaya çıktığı Kasaplar Deresi’ne yürüyerek sorumluların yargılanmasını istedi

İLK MEZAR KASAPLAR'DA BULUNMUŞTU
akikatleri Araştırma ve Adalet Komisyonu kurulması için Türkiye’nin dört bir yanından Siirt’e gelen on binlerce kişi, ilk toplu mezarların ortaya çıktığı Kasaplar Deresi’ne (Newala Qesaba) yürüdü. Türkiye kamuoyu mezar gerçeğiyle ilk kez 1989’da Kasaplar Deresi’ndeki toplu mezarın ortaya çıkmasıyla tanıştı. Siirt’teki bu askeri çöplük alanında en az 73 kişinin olduğuna dair isimler tespit edildi ancak kayıp aileleri bu rakamın daha yüksek olduğunu belirtiyor.

Toplu mezarların usulüne uygun açılarak sorumluların yargılanması ve "Hakikatleri Araştırma ve Adalet Komisyonu"nun kurulması için Türkiye'nin dört bir yanından Siirt'e gelen on binlerce kişi, ilk toplu mezarların ortaya çıktığı Kasaplar Deresi’ne (Newala Qesaba) doğru yürüdü.
Sabah saatlerinden itibaren Türkiye'nin dört bir yanından araçlarla Siirt'e gelen on binlerce kişi, Şelale Düğün Salonu önünde buluşarak, buradan toplu mezarların bulunduğu Kasaplar Deresi’ne doğru yürüyüşe geçti. Cansız bedeninin Kasaplar Deresi’nde olduğu iddia edilen PKK kurucularından Mahsum Korkmaz'ın dev boyutta posterlerini açan kitle, Siirt merkeze bir buçuk kilometre mesafede bulunan Kasaplar Deresi’ne yürüdü.
Egit kod adlı Korkmaz'ın  ölüm yıldönümüne denk getirilen ve MEYA-DER öncülüğünde "Toplu mezarlar insanlık suçudur. Toplumsal barış ve hakikatleri açığa çıkarmak için Newala Qesaba'ya yürüyoruz" sloganı ile düzenlenen yürüyüşte, "Egit" şarkısı çalındı.
İlk defa bu büyüklükte bir yürüyüşe tanıklık eden Siirt merkezdeki Kurtalan Caddesi'nden geçen kortejin en önünde ise DTK Eş Başkanları Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk ile BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, belediye başkanları, BDP milletvekilleri Sebahat Tuncel, Hasip Kaplan, Pervin Buldan, Osman Özçelik, DYG, DÖKH, YAKAY-DER, Barış Anneleri İnisiyatifi, TUHADDER, TUHADFED, Göç-Der, İHD, KESK ve DİSK yöneticileri, aydın ve yazarlar yer aldı.
Yürüyüşte, "Newala Qesaba'nın Egitlerini selamlıyoruz", "İnsanlık suçlarının tarihe not düşürülmesi için Newala Qesaba'daki toplu mezarlar açılsın" pankartları açıldı. Gazetemiz baskıya girdiğinde  Yüzlerce polisin de yoğun önlem aldığı yürüyüş devam ediyor…
88 TOPLU MEZARDA 1298 KİŞİ
İHD Diyarbakır Şubesi’nin Şubat ayında yayınladığı bir rapora göre bugüne kadar 88 toplu mezarda bin 298 kişinin olduğu tespit edildi. Raporda ayrıca bugüne kadar açılan 26 toplu mezardan 171 kişinin kemiklerine ulaşıldığı aktarıldı.
KASAPLAR DERESİ 1989’DA BULUNDU
Türkiye kamuoyu mezar gerçeğiyle 1989’da Kasaplar Deresi’ndeki toplu mezarın ortaya çıkmasıyla tanıştı. Siirt’teki bu askeri çöplük alanında en az 73 kişinin olduğuna dair isimler tespit edildi ancak kayıp aileleri ve insan hakları organizasyonlarına göre 200’ü aşkın kişi bu alana atıldı. 28 Mart 1986’da öldürülen Mahsun Korkmaz’ın cenazesinin de Kasaplar Deresi’nde olduğu sanılıyor. Bu toplu mezar 20 yılı aşkın bir süredir açılmayı bekliyor.

Bir toplu mezar da Uludere’de

Kirli savaş suçlarının kanıtı olan toplu mezarlara bir yenisi eklendi. 1991’deki bir çatışma sırasında çoğu yaralı olarak ele geçirildikten sonra infaz edildiği öne sürülen 12 PKK’linin cesedinin toplu olarak Uludere ilçesindeki Wargê Sîpo yaylasında gömüldüğü iddia ediliyor.
Uludere’ye bağlı Hilal köyünün Wargê Sîpo yaylarındaki bulunan Girê Kewa alanında 14 Temmuz 1991 günü çıkan askerle ve korucuların katıldığı bir çatışma sırasında PKK’liler kuşatmaya alındı. ANF’ye bilgi veren görgü tanıklarından Tahir Sidar, 18 kişilik PKK’li grubun binlerce asker ve korucu tarafından kuşatma alındıktan sonra, bu çatışmada ancak 6 PKK’linin yaralı olarak kurtulabildiğini söyledi. Geri kalan 12 PKK’linin çoğunun ise yaralı olarak esir alındıktan sonra infaz edildiğini belirtti.
Olayda yaşamını yitiren 12 PKK’liyi de tanıdığını ve onlar üzerine şiir yazdığını anlatan Sidar, “Onlar aklımdan hiç çıkmayacaklar” diyerek tanıklığını şöyle aktardı: “Binlerce askerin katıldığı operasyonda, tepeyi kuşattılar. Gerilla birliği zoma yakın olduğu için, halka zarar gelmesin diye fazla savaşmadı. Askerler ise her türlü tekniği de kullanarak üzerilerine gitti. Gerillalar çatışmak zorunda kaldılar. Askerlerin de ölü ve yaralıları oldu. Burada 12 gerilla yaşamını yitirdi.”
YARALILARA İŞKENCE
Asker ve korucuların cenazelere işkence yaptığını söyleyen Sidar, devamla şöyle konuştu; “Mızgin ile Erdal birlikte yürüyorlar. Mızgin yaralandığında, Erdal onu kaldırıyor, ondan sonra Erdal da ayağından yaralanıyor. Her ikisi de yürüyemiyor. Her ikisi de son mermilerine kadar savaştıktan sonra yaralı ele geçiyorlar. Sonra infaz ediliyorlar. Köylülerden aldığımız bilgilere göre, cenazelerle oynanmış ve hakaret edilmiş. Erdal ve Mızgin’e, itirafçı olmaları için, işkence yapılmış. Ama onlar bunu kabul etmeyince her ikisini de kurşuna dizmişler. Vücutlarının hemen hemen her tarafında kurşun yarası varmış.” Sidar, askerlerin gerilla cenazelerini üst üste attıktan sonra üstlerini taş ve odunlarla kapattığını söyledi.