İstanbul Sözleşmesi kadına yönelik şiddetle mücadelede önemli bir hukuki dayanak noktasıdır, katile verilen haksız tahrik indirimi ve katilin sarf ettiği sözler bunun önemli bir kanıtıdır.

Haksız tahrik katilleri cesaretlendiriyor
Fotoğraf: Serra Akcan/csgorselarsiv.org

Gizem Özden

Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi’nde öğrenci olan, 27 yaşında gencecik bir kadındı Pınar Gültekin. 16 Temmuz 2020’de aile kızlarından haber alamadığı için Bitlis’ten Muğla’ya gidip kayıp başvurusunda bulununca jandarma aramaya başlamış, sadece ailesi değil tüm Türkiye Pınar’ın sağ salim bulunması için yüreği ağzında haber beklemişti. Ne yazık ki kaybolmasından yalnızca birkaç gün sonra Pınar’ın cansız bedeni ormanlık alanda bulundu.

Kadın cinayetlerinin bir numaralı faillerinin, kadınların eşleri ya da birlikte oldukları erkekler olduğunu biliyoruz. Öyle ki, Medyaya Yansıyan Kadın Cinayetlerinin Haritalaması araştırma raporu 2010 yılından bu yana katledilen 2 bin 534 kadının bin 576’sının evli olduğu, erkek arkadaşı, boşandığı veya eski erkek arkadaşı tarafından öldürüldüğünü ortaya koyuyor. Pınar Gültekin cinayetinde de ilk şüphelenilen isim eski erkek arkadaşı Cemal Metin Avcı oldu. Kayıp başvurusunun ardından Cemal Metin Avcı teknik ve fiziki takibe alınmış, Pınar’ın cansız bedenine de bu şekilde ulaşılmıştı. Gözaltına alınan katil, jandarmada verdiği ifadede canice işlediği cinayeti ayrıntıları ile anlatarak Pınar’ı kıskançlık nedeniyle çıkan tartışmada dövdüğünü, dayaktan bayılınca boğazını sıkarak boğduğunu sonra ormanlık alana götürüp yakarak üzerine beton döktüğünü söyledi. Aynı gün tutuklanan katilin bu olayı tek başına gerçekleştirmediği de ilerleyen aşamalarda ortaya çıktı, olay anında katille birlikte olduğu baz istasyonu kayıtlarından tespit edilen katilin kardeşi Mertcan Avcı da daha sonra tutuklandı. Tüm Türkiye’de infial yaratan bu cinayet davasını yediden yetmişe herkes yakından takip etmeye başladı.

Haksız tahrik indirimi “bahaneleri”

9 Aralık 2020 tarihinde davanın ilk duruşması görüldü. Jandarmaya verdiği ifadesinde kıskançlık krizi nedeniyle bu cinayeti işlediğini anlatan katil, duruşmada gerekçesini değiştirerek Pınar’ın kendisini tehdit edip şantaj yaptığını cinayeti bu nedenle işlediğini iddia etti. Katilin yaratmaya çalıştığı bu tablo kadın cinayeti dosyalarının neredeyse tümünde karşımıza çıkıyor. Katiller cinayete kendilerince sağlam bir gerekçe bulurlarsa, mahkemelerin zaten haksız tahrik ve iyi hâl indirimi vermek için adeta bir bahane aradıklarını da bildiklerinden hemen bir senaryo yazıyorlar. Hatta çoğu zaman cinayetin işleniş biçimine göre oldukça sıradan bahaneler bile katillerin haksız tahrik indiriminden faydalanmasına yetebiliyor. Pek çok örneğini adliye koridorlarında dolaşarak da görebileceğimiz, mahkemelerin haksız tahrik indirimi gerekçelerinden medyaya yansıyan birkaçına bir göz atalım:

Halide Özpolat, 36 yıl evli olduğu ve sürekli şiddet gördüğü kocası Ali Rıza Özpolat tarafından başından vurularak öldürüldü. Katil “Karım bana bakmıyordu, yemek yapmıyordu” dediği için mahkeme haksız tahrik indirimine gitti.

Emine Akgül, boşanmak üzere olduğu kocası Levent Akgül tarafından bir alışveriş merkezinin ortasında silahla vurularak öldürüldü. Uzaklaştırma kararı da olan katil, eşinin evinden erkek sesi geldiği bu nedenle cinayeti işlediğini söylediği için haksız tahrik indirimi aldı.

Halime Yüksel, 3 yaşındaki çocuğuna bakmak için odaya gittiğinde kocası tarafından karnından silahla vurularak evde öldürüldü. Katil Mustafa Yüksel, eşinin sosyal medya hesapları olduğunu; ancak bir erkekle görüşüp görüşmediğini bilmediğini söyledi ve haksız tahrik indiriminden faydalandı.

Pınar Gültekin dosyasında da bu tanıdık, mahkemeleri de her nasılsa etkileyen taktikle hareket eden katilin iddiaları yargılamanın hiçbir aşamasında somut delillerle ispatlanamamasına, hatta aksini gösteren pek çok delil dosyada yer almasına rağmen katil haksız tahrik indiriminden faydalanmayı başarmıştır. Katilin cezasında indirime gidebilmek için sanık ve mahkeme el ele, canice katledilen bir kadının özel hayatını da haksızca didiklemek suretiyle aylarca uğraşmıştır. Neticede mahkeme ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verdiği katilin cezasına haksız tahrik indirimi uygulayarak ne toplum nezdinde ne de hukuk kuralları çerçevesinde adil bir karara imza atamamıştır. Suç delillerini gizleyen sanıkların ise beraatı yönünde verilen karar itiraz üzerine bir üst mahkemede yeniden incelenecek ve şayet hem beraat hem de haksız tahrik indirimi kısmı istinaf mahkemesince kaldırılırsa bu da mahkemelerin hukuk kurallarını objektif olarak uygulamasından değil, toplumun her kesiminden karara karşı yükselen tepkilerden olacaktır. Nitekim medyaya yansımayan pek çok dosyada yine hukuka aykırı şekilde verilen haksız tahrik, iyi hâl indirimleri istinaf ve temyiz incelemelerinde onaylanarak kararlar kesinleştirilmiştir.

Kadına yönelik şiddet katalog suçlardan sayılmalıdır

Pınar Gültekin cinayeti, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme tartışmalarının başladığı zaman gerçekleşmiştir. Katil de duruşmalardan birinde sözleşme için “iptal olması iyi oldu” cümlelerini sarf etmiştir. İstanbul Sözleşmesi kadına yönelik şiddetle mücadelede önemli bir hukuki dayanak noktasıdır, katile verilen haksız tahrik indirimi ve katilin sarf ettiği sözler bunun önemli bir kanıtıdır. Bununla birlikte Türkiye’de kadına yönelik şiddet suçlarına karşı ayrı bir düzenleme yapılması ihtiyacı ortadadır. Sadece kadın cinayeti dosyaları değil kadına yönelik her türlü şiddet suçunun yargılamasında uygulamada pek çok sorunla karşılaşılmaktadır. Örneğin şiddet faili tarafından tehdit edilen, hakarete uğrayan kadınların dosyaları uzlaştırmaya gönderilebilmekte ya da çok düşük cezalar verilerek bu defa sanığın daha da saldırganlaşmasının yolu açılmakta, şiddet mahkemeler eliyle perçinlenmektedir. Tüm bunların ve sudan bahanelerle haksız tahrik indirimi uygulamalarının önüne geçilebilmesi, kadına yönelik şiddet suçlarında caydırıcı cezaların verilebilmesi için bu suçların ayrı bir kategoride düzenlenmesi, Ceza Muhakemesi Kanunu’nda yer alan katalog suçlardan sayılması gerekmektedir. Ancak o zaman kadına yönelik şiddet yargılamaları sıradan adli vaka yargılamalarından ayrılabilecektir.