“Darağacında Üç Fidan”la ilgili benim hayatımda biriken anılarsa saymakla bitmez! Bu da ayrı konu. ‘Kitap okumaya onunla başladığını, şiiri onunla sevdiğini, onu okuyarak devrimci olduğunu’ söyleyen sayısız mektup, ileti aldım, almaktayım

“Halk kahramanlarının ölüm günü olmaz,  yaşamları halkın bağrında sürmektedir!”

> NİHAT BEHRAM - Şair, Darağacında Üç Fidan kitabının yazarı

“Darağacında Üç Fidan” bugün 100. basımına dayandı. Konusunda ilk kitaptır. İlk yayınlandığında, yayınevi ve matbaa polisçe basıldı, tüm malzemeleri tahrip edildi. Hakkında yüzlerce yıllık davalar açıldı.Yargılanması olarca yıl sivil ve askeri mahkemelerde sürdü. İlk yayınlandığı yıl doğanlar, kitap serbest kaldığında 22 yaşındaydı. Serbest kaldığı ay, yasaklı yıllarının intikamını alırcasına 22 basım yaptı. Korsan basımları ve yasaklı yıllarında çoğaltılıp elden ele dolaştırılanları hariç, milyonları bulan okura ulaştı.

“Darağacında Üç Fidan” dan önce “belgesel anlatı” diye bir ‘yazın türü’ var mı, bilmiyorum? Gazetede 18 gün süreyle ‘röportaj’ sunumuyla yayınlanmıştı. Kitaplaştırırken ‘röportaj’ desem olmayacaktı, ‘anlatı’ desem olmayacaktı, ‘belgesel’ desem olmayacaktı. Şiir ve düşle boyanmış, belgeye ve tarihe dayalı bir anlatıydı. ‘Belgesel anlatı’ dedim.
“Darağacında Üç Fidan”la ilgili benim hayatımda biriken anılarsa saymakla bitmez! Bu da ayrı konu. ‘Kitap okumaya onunla başladığını, şiiri onunla sevdiğini, onu okuyarak devrimci olduğunu’ söyleyen sayısız mektup, ileti aldım, almaktayım. “Her akşam masamıza bir de senin için tabak koyuyoruz, belki bir gün gelirsin!” cümleleriyle evlerine davet eden, hiç tanımadığım aileler oldu. “Üniversite öğrencisi kızım, liseli oğlum çantasında kitabınız bulundu diye gözaltına alındı” diye yazan analar, babalar oldu.

Savcı iddianamelerinde “suç delili” olarak gösterildiği için “kitabın beraat kararını” isteyen tutuklu gençler oldu!... Kimi anılarsa ututulur cinsten değil, içimde derin iz bıraktı: Bir imza günümde, bir okurun imzalamam için uzattığı kitap 976’daki ilk basımıydı. Üstünden iki faşist darbe geçmiş, evde bulundurması dahi ağır suç sayıldığı için tümüyle tahrip olmuş o baskıdan bende de yoktu. Kitabı uzatan gence, “Bunu nereden buldun, ne istersen vereyim bana ver, kaç lira desen de alırım!” dedim; demez olsaydım! Bana, “Annem bunu okur okur ağlardı, sayfalarında annemin gözyaşları var, onu parayla satın alacağınızı mı sandınız?” diye öfkelendi. Kalkıp alnından öptüm, kitabını ağlayarak imzaladım.

6 Mayıslara “Denizlerin ölüm günü” diyorlar! Halk kahramanlarının ölüm günleri olmaz. Hayatın ve halkın bağrında sonsuza dek yaşayacakların ölümleri de doğum günüdür!