Ekonomik kriz, gericilik, geleceksizlik… İktidar sorunlara çözüm bulamıyor, muhalefet ise dağınık. Sorunlarla baş başa kalan halk bulduğu her fırsatta rejime karşı mevzilenirken yükseltilen her itiraz muhalefete yol gösteriyor.

Halkın direnişi muhalefete pusula

Öncü DURMUŞ

Ülke yine bir seçim arifesinde. Seçimlerden seçime savrulan halkın önüne kurulmaya hazırlanan sandıklar, önümüzdeki 5 yılın yerel yönetimlerini belirleyecek.

Siyaset sahnesi seçimlere kitlenirken halkın esas gündemi ise 31 Mart sonrası muhalefete uyarı niteliğinde.

22 yılın ardından AKP iktidarının ülkeyi sürüklediği tablonun özeti, gelecekleri çalınan milyonlarca genç, yaşam hakları saldırıya uğrayan kadınlar, hakları gasp edilen ve düşük ücretlerle sömürülen işçiler, açlık ve yoksulluk sınırının altında yaşama mahkûm edilen emekliler ve iktidarın baskıcı politikalarına uğrayan milyonlar.

Sokak eylemlerinden okullardaki protestolara, işçi direnişlerinden kadınların isyanına, emeklilerin itirazlarına kadar hemen hemen her şeyin çıkış noktası da ülkede oluşturulan mevcut tablo.

AKP iktidarının eliyle yaratılan ekonomik krizin, ülkenin dört bir köşesine yayılan gericiliğin, tek adam rejiminin tahribatının karşısında, alan bulunan ilk anda halkın içerisindeki biriken öfke de mevcut rejime itiraz da açığa çıkıyor.

HALKIN TERCİHLERİ REJİME KARŞI

AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın rejime yama yapa yapa geldiği bugünlerde her şeye rağmen toplumun yarısından fazlası var olan rejime rıza göstermiş değil. Gittikçe güç kaybeden Erdoğan, çeşitli pazarlıklar ve kirli hamlelerle iktidarda kalmayı başarsa da seçmendeki erimeyi bir türlü önleyemiyor.

Ancak en kritik eşiklerde hata üzerine hata yapan muhalefet de iktidara tampon yapmaktan vazgeçmiyor. Öyle ki seçeneksiz bırakılan halkın çaresi, rejim dışında güçlü gördüğü kim varsa ona sarılmak oluyor.

Mayıs seçimlerinden yenik çıkan muhalefet, toplumda ciddi bir umutsuzluk dalgası yarattı. Buna rağmen yayımlanan anket sonuçları da gösteriyor ki iktidara karşı bir alternatif görmesi halinde yurttaşlar rejim karşısında muhalefetin saflarında yer tutmaya devam ediyor. Bu kimi zaman AKP’ye rakip gördüğü İYİ Parti olurken kimi zaman Yeniden Refah gibi partiler devreye giriyor. AKP’nin kesin kazanamayacağı gözüyle bakılan yerlerde CHP’den uzaklaşan seçmen muhalefeti cezalandırırken, yarışın kritik olduğu yerlerde de rejim karşıtlığı üzerinden CHP’den de kopamıyor. Hatta ilçeden büyükşehirlere doğru değişen tercihlerde de görülüyor ki yarış kritikse rejim karşısında güçlü kimse o alternatif etrafında bir birikim yaşanıyor.

İktidarını 2028’e kadar sürdürmeyi garantileyen Erdoğan için bu tablo şaşırtıcı olsa da halkın büyük bir çoğunluğu mevziiyi rejim karşısına kuruyor. Toplumu örgütlemekten uzak muhalefete ise yine halkın kendisi yol gösteriyor. Erdoğan’ı belki de en çok rahatlatan da bu oluyor; halka alternatif sunulamaması.

DİRENİŞLERİN YOL GÖSTERİCİLİĞİ

Halkın alternatifsizliği arasında rejime karşı kullanılacak her alan irili ufaklı direniş potansiyellerini açığa çıkartıyor.

8 Mart’ta sokağa çıkan kadınlar günün sembolikliğinin ötesinde rejime karşı bir mücadele hattı ortaya koyuyor. Erdoğan için yıllarca büyük bir oy potansiyeli olan emekliler, iktidarın ülke sorunları karşısında çözümsüz kalmasına, bu kez daha yüksek bir ses çıkartıyor. ‘20 yıl verdim artık yeter’ sözleri neredeyse ülkenin her yerinden duyulmaya başlanırken, önceki gün 40 ilde sokağa çıkan emekliler, Erdoğan’ın en iyi anladığı dilden yanıt veriyor, 31 Mart’ı gösteriyor. Üniversitelerde atanan kayyumlara, baskı politikalarına boyun eğmeyen gençler de, hakları için Ankara’ya yürüyen işçiler de, gericiliğe karşı okulları, mahalleri, yaşam alanlarını savunanlar da rejime karşı mücadelede yol gösteriyor.

∗∗∗

SİYASETİN MEVZİLENMESİ

Tanju TOSUN - Siyaset Bilimci

Türkiye’deki seçmen zihninde siyasal değerler anlamında toplumsal ve kültürel bölünmeler itibarıyla neredeyse yüzde ellilik bir ayrışma var. Türkiye’yi diğer otoriter rejimlerden ayıran unsur da bu. Bir diğer unsur ise kutuplaşma. İktidar karşısında birleşmiş yüzde ellilik bir halk kesimi var. Çeşitli toplum kesimlerinin yükselen taleplerine istinaden çıkan sesler, muhalefetin kendisini diri tutmasını sağlıyor. Muhalefete bir ses verme olarak okunabilir bu eylemler. Ancak muhalefet bu sesi ne kadar duyuyor, ne ölçüde yurttaşı siyasallaştıracak bir yol izliyor bunun yeteri ölçüde yapılmadığı kanaatindeyim.

Daha ideolojik partiler organik ve temsiliyet ilişkilerini daha kolay kurdular. Ana akım partiler açısında bakınca, temsiliyet ilişkinin güç kurulduğunu görüyoruz. Emekliler, kadınlar bunların arasında homojen bir bağ yok. Geçmiş yıllarda AKP tabanı içerisinde kadınlar, çok önemli bir sosyolojik dinamikti. Orada da kırılma görüyoruz, bunun temel nedeni ekonomik kriz. Bu siyasal mevzilenmenin nerede olacağı da bir soru işareti. Seçmenler kendilerini geleneksel değil de yeni partilerle tanımlamaya başladılar. 2002’den sonra siyasal yeniden mevzilenmeye tanık olmadık, o anlamda bu seçim kritik bir seçim olabilir sonuçlar anlamında.

∗∗∗

REJİM KRİZDE

Cangül ÖRNEK - Siyaset Bilimci

AKP karşıtlığın eriyeceğini düşünemeyiz. Böyle bir kriz ortamında bu karşıtlığın zayıflaması beklenemez. Seçim sonrasında da bu devam edecektir çünkü yeni başlıklar açılacaktır. Örneğin erken seçim olasılığı, yeni anayasa değişikliği konuşuluyor, farklı kesimlerden Kürt meselesi ile ilgili sesler yükseliyor. Dolayısıyla Türkiye’deki problemler büyük ve AKP’de rejim ile toplumu değiştirme gayesinden vazgeçmediği için, muhalefete rağmen toplumun depolitizasyonuna müsaade etmiyor. Muhalefet aslında şu an toplumun daha çaresiz ve yılgın hissetmesinin en büyük nedeni gibi görünüyor. Yalnızca CHP ile sınırlı değil, soldaki görüntü de parlak değil.

Türkiye ekonomik kriz nedeniyle sarsıntıya çok açık. Hak mücadelesi dışında bir çözüm olanağı kalmamış durumda, alt sınıfı ezen politikalar uygulayacaklar ve bunun büyük tepki uyandırmaması beklenemez. Büyük kentlerde, büyük eylemler olursa bu tablo değişir diye düşünüyorum. Bu anlamda toplum yılgınlık sinyali de veriyor, ama seçim mekanizmasına güvensizlikten kaynaklı. Seçimle değişim beklentisi çok az. Sandığa ve seçime karşı yılgınlık var. İnsanların umudunu yitirmesi, başka türlü bir hareketlenmeye yol açabilir, çünkü kriz daha da derinleşecek.