Artan hayat pahalılığına karşı evde çalışarak gelir elde eden kadınların sayısında son yıllarda büyük artış var. Kriz kadınların çalışmasına karşı çıkan muhafazakâr düşünceyi de kırarken, evde çalışmak zorunda kalan kadınlara konuk oluyoruz. Üç kuruş paraya saatler boyunca çalışmak zorunda kalan kadınlar yetersiz ücretlerden, güvencesiz çalışmadan şikâyetçi. İtiraz edemiyorlar çünkü ‘Beğenmiyorsan yapma, bu işi yapmak isteyen kaç kadın var biliyor musun?’ sorusuyla karşılaşıyorlar

Hanehalkı geçinemiyor, kadınlar iş arıyor ama bulamıyor: Üç kuruş paraya saatlerce çalışıyorlar

SEDA BALMUMCU sedabalmumcu@birgun.net

Ekonomik krizin derinleştiği, hayat pahalılığının ve yoksulluğun arttığı ülkede kadınlar aile bütçesine katlı sağlamak, ek gelir elde etmek için evlerde çeşitli üretimler yaparak para kazanmaya çalışıyor. Son dönemlerde evde çalışan kadınların sayısında büyük artış var. Krizle birlikte çalışmak zorunda kalan, bir şeyler üreterek geçinmeye çalışan kadınları evlerinde ziyaret ettik.



Emekli olmasam çok zor

hanehalki-gecinemiyor-kadinlar-is-ariyor-ama-bulamiyor-uc-kurus-paraya-saatlerce-calisiyorlar-641948-1.
Ayla Taşpınar​

İlk durak İstanbul Alibeyköy’de uzun yıllar lojistik firmasında çalıştıktan sonra emekli olan Ayla Taşpınar’ın evi. Taşpınar, çalıştığı dönemde çeşitli kurslara giderek el sanatlarına ilişkin kendini geliştirmiş. Emekli olduktan sonra ekonomik sıkıntılar yaşayan Taşpınar, iş aramasına rağmen bir türlü bulamamasını şöyle anlatıyor: Ofis ortamından uzun süre uzak kaldığım için istediğim işi bulamadım. Yaşım da istenilen yaş aralığını geçtiği için iş aramayı bıraktım. Örgü bebekler yaparak ek gelir elde etmeye başladım. Üretimlerinden elde ettiği gelirin yeterli olup olmadığını soruyorum ve şu cevabı alıyorum: “Çok yeterli olmuyor zaten kazandığım para yine malzemelere gidiyor. Yaz dönemlerinde talep azalıyor bu da beni ekonomik olarak zorluyor.”

Son olarak “Sadece bu işi yapıyor olsan geçinebilir miydin?” diye soruyorum Taşpınar’a ve sözlerini şöyle sonlandırıyor: “Ben tek başıma yaşıyorum. Ev geçindireyim, yemek yapayım, kira ödeyeyim gibi sorumluluklarım da yok. Ona rağmen çok zor.”

Ayda en fazla 250 lira…

hanehalki-gecinemiyor-kadinlar-is-ariyor-ama-bulamiyor-uc-kurus-paraya-saatlerce-calisiyorlar-641949-1.
Suzan Şahin​

Taşpınar’ın yanından ayrılıp Alibeyköy’de kot ikinci katta bir eve gidiyorum. Bu sefer de 46 yaşındaki Suzan Şahin misafir ediyor beni.

Geçmişte çorap fabrikasında işçi olarak çalışan Şahin’e 16 yıl önce beyin tümörü teşhisi konuluyor. Ağır bir ameliyat geçiren Şahin çalışamaz hale geliyor buna rağmen iş arasa da bir türlü bulamıyor. 1 yıldır evinden çalışan Şahin, fabrikadan ters gelen kuyumcu çantalarının fazla olan iplerini söküp, düzeltip, paketliyor ve ayda en fazla 250 lira kazandığını söylüyor.

Tedavi süreci devam eden Şahin, yaşamını şöyle anlatıyor: “Eşim mobilya cilacısı, oğlum askerden yeni geldi çalışmaya başladı. Eşimin sigortasından faydalanıyorum. Çalışmak istiyorum ama kendime göre iş bulamıyorum. Stres yapmamam lazım ama evde boş kaldıkça strese giriyorum. Bu çantaların kokusu da rahatsız ediyor. Eşim yapmamı istemiyor ama kendimi oyalamak, strese girmemek için yapmak zorundayım.”
Şahin’in ilaçlarının hepsini devlet karşılamıyor, nasıl altından kalktıklarını soruyorum, “Borç alıyorum ya da kredi kartı kullanıyorum. Bu çantalardan aldığım para ile mümkün değil” diye cevap veriyor.

‘Beğenmiyorsan yapma’

Yaptığı işin nasıl ücretlendirildiğini merak ediyorum ve soruyorum cevabı ise şöyle oluyor:

Bin tane yaparsam 20 lira kazanıyorum ama günlük değil aylık veriyorlar. Ev işleri de olduğu için en fazla 500 tane yapabiliyorum. İtiraz edemiyorsun çünkü ‘Beğenmiyorsan yapma, bu işi yapmak isteyen kaç kadın var biliyor musun?’ diye cevap veriyorlar. 3-5 kuruş için yapmak zorundayım. Sürekli hastaneye gittiğim için düzenli bir iş de yapamıyorum.

Şahin’i daha fazla yormamak için sorularıma son verip yanından ayrılıyorum.

hanehalki-gecinemiyor-kadinlar-is-ariyor-ama-bulamiyor-uc-kurus-paraya-saatlerce-calisiyorlar-641950-1.
Işıl Işık

Alibeyköy’den Gazi Mahallesi'ne geçiyorum. Burada toplanıp dışarıya takı yapan kadınlarla bir araya geliyorum. Gülden Bat ve Özlem Güzel ile birlikte Işıl Işık’ın evinde oturuyoruz. Bir yandan işlerini yapıyorlar bir yandan da sorularıma cevap veriyorlar.

Işık bu işin fasoncusu. Fason, bir firmanın başka bir üretici firmaya kendi talepleri doğrultusunda ürün ürettirmesi demek. Işık da takıların parçalarını firmadan alıp kadınlara dağıtıyor. Kadınların birleştirerek kullanılabilir hale getirdiği takıları tekrar toplayıp, firmaya geri veriyor. Firma da bu ürünleri yurt dışındaki başka firmalara gönderiyor.

Güvencemiz yok

Daha önce bir okulda sözleşmeli memur olan Işık, “Ticaret yapmak için o işi bıraktım evlendikten sonra da evde resim yapmaya, takı yapmaya başladım” diyor ve ekliyor: “Dışarıda bir işte çalışmak daha mantıklı. Çocuklarım ufak olduğu için çalışamıyorum, çocukları bırakabileceğim bütün gün olan bir okul yok o yüzden dışarda çalışamıyorum. Kazandığım bütün parayı çocukların okul ihtiyaçlarına harcıyorum. Şu işin tek güzel yanı yarım gün çalışıyoruz, evin işlerini yapıp çocuklarımıza zaman ayırıyoruz”

Buradan kazandığınız para yeterli oluyor mu diye soruyorum, kadınların 3’ü de yeterli olmadığını söylüyor. Işık, “Kesinlikle yeterli olmuyor, güvencemiz yok. Bu işten dolayı boyun fıtığı ameliyatı oldum ve 2 tane platin takıldı çünkü malzemelerin dağıtımını, toplamasını ben yapıyorum ve çok ağırlar. Ama devam etmek zorundayım. Ben bu işin fasoncusuyum ama kendim de yapıyorum çünkü yeterli gelmiyor” diyor.

Ellerimle gurur duyuyorum

Özlem Güzel ise, “Günlük 20 liraya yaptığımız da oluyor 60 liraya da. Kadın isterse her şeyi yapar. Gider çöp toplar yine de çocuklarımızı doyururuz. Kimseye gökten para düşmüyor” diye giriyor söze.
6 yıldır bu işi yapan Güzel, eskiden tekstil atölyesinde çalışıyormuş ama evlendikten sonra bırakmış. Neden bıraktığını soruyorum. “Eskiden bizim ailemizde kadınlar çalışmazdı şimdi o durum kalktı ama çocuklarım küçük olduğu için çalışamıyorum. Bu işle çocukların masrafını çıkarıp eşime yardımcı oluyorum ama güvencem yok. Ellerimiz soyuluyor, kollarımız şişiyor, benim de belimde fıtık çıktı ama yapmak zorundayız” diyor. Bu sırada soyulan ellerini bana gösteriyor ve ekliyor: “Gurur duyuyorum bu ellerimdeki yaralarla çünkü bunlar emek eli.”

Ardından Gülden Bat’a dönüyorum. Bat daha önce de evde mandal ve kalem yapıyormuş. Başka bir iş tecrübesi yokmuş. “Dışarıda çalışabileceğim bir iş aradım ancak bulamadım. Şimdi de kızım ufak olduğu için bu işi yapıyorum. Diğer 3 çocuğumun okuldan gelme saatleri de uymadığı için dışarıda çalışamam” diyor ve “Bu iş yeterli olmuyor ama mecburuz” diyerek sözlerini sonlandırıyor.

Güvencesizlik her yerde

Güvencesiz çalışmaları üzerine konuşuyoruz ve Işık adaletsizlikten dem vuruyor. “Dışarıdaki işlerde de artık sigorta yapılmıyorken bu işte neden yapsınlar ki?” diye soruyor Işık ve devam ediyor: “Firma diyelim ki bu kolyeyi 30 liraya yaptırıyor, bana verdiği 50 kuruş. Ben yol parası veriyorum, getirip götürüyorum. O kadar yoğun geçiyor ki. Git gel benim aylık masrafım zaten bin lirayı buluyor. Bizden daha düşük ücretlere çalışanlar var düşünsenize bütün gün çalışıyor 5 lira alıyor. Çok adaletsiz ama mecburiyetten yapmak zorundayız”

Hemen üstüne “Düzenli ödeme alabiliyor musunuz?” diye soruyorum. “Ekonomik krizden dolayı firma da küçülmeye gitti. 150 kişinin yaptığı işi şimdi 15 kişi ile yapıyor. Bunun bize de etkisi oluyor. Önceden ayda 2 kere ödeme alırdık şimdi bir buçuk ayda bir yapıyor ödemeleri” şeklinde cevap alıyorum.

‘Bütün gün evde ne yaptın ki?’

hanehalki-gecinemiyor-kadinlar-is-ariyor-ama-bulamiyor-uc-kurus-paraya-saatlerce-calisiyorlar-641951-1.
Gülden Bat​

Türkiye’de kadınların ev içi emeklerinin görülmediği bir gerçek. Evde takı yaparak para kazanmaya çalışan bu 3 kadına soruyorum: “Bir yandan ev işlerinizi de yaptığınızı söylüyorsunuz peki bu emeğiniz görülüyor mu?”

Hep bir ağızdan gülüşüyorlar , “Tabii, çok gözüküyor, başlarının üstünde taşıyorlar” diye dalga geçiyorlar durumla ve ekliyorlar: “Çocuğa koşuyorsun, işe koşuyorsun, ev işlerine koşuyorsun, akşam yorgun olunca da ‘sen ne yapıyorsun ki bütün gün evde’ sözlerini işitiyorsun. Emeğimiz asla gözükmüyor ama bu işi yapmaya başladığımızdan beri özgüven kazandık artık kendi paramızı kazanıyoruz.”
Son olarak, “Bu işin arka planındaki insanlar olarak aksesuar kullanıyor musunuz?” diye soruyorum yine hep bir ağızdan hayır, nefret ettik gibi cümleler kuruyorlar.
Özlem, Gülden ve Işıl’la vedalaşıp kalkıyorum. Çıkmadan önce Özlem son olarak ekliyor: “Bu hvaberin manşeti belli, ‘Kadının gücü’.”