Ülkeyi her alanda uçuruma sürükleyen başkanlık sisteminin oylandığı 2017 Referandumu’nun üzerinden 7 yıl geçti. Güçler ayrılığı ortadan kalkarken tüm yetki ‘tek adam’a geçti. Meclis ve devlet kurumları işlevsiz hale getirildi. Cumhur İttifakı, iktidarının ömrünü uzatmanın yollarını arıyor. Erdoğan muhalefetin nabzını yoklarken MHP Lideri Bahçeli, dün bir kez daha yeni Anayasa çağrısı yaptı. Milyonların iktidara tanıdığı kredi ise çoktan tükendi.

Hangi yüzle yeni Anayasa istiyorsunuz
Erdoğan 2017 referandumuyla başkanlık rejiminin kilidini açtı. (Fotoğraf: Depo Photos)

Politika Servisi

Ucube başkanlık sisteminin oylandığı 2017 Referandumu’nun üstünden 7 yıl geçti. İktidarın ‘hızlı ve etkili’ karar alma yöntemi olarak savunduğu, güçlü Meclis’in olacağını iddia ettiği; bölgesel ve küresel barışa katkı yapılacağı, ekonomik istikrarın sağlanacağı, yüzde 50 artı 1’in siyasette birlik sağlayacağı gibi söylemlerin propaganda malzemesi yapılan sistem ülkeyi her alanda uçuruma sürükledi. Ülke korkunç bir ekonomik yıkımla karşı karşıya kaldı. Bir grup sermayedar, servetine servet katarken milyonlar yoksullukla boğuştu. Tüm yetki ‘tek adam’da toplanırken devletin kurumları işlevsiz hale getirildi. Yasama ve yargı, yürütmenin tahakkümü altına girdi. Ülke gericilik kuşatması altına alınırken dış politika sürekli U dönüşlerine sahne oldu. Anayasa Mahkemesi’nin kararları çiğnendi, yargıda kriz üstüne kriz çıktı.

Ülkenin içine sürüklendiği yıkımdan ders almayan iktidar yeni Anayasa tartışmasını bir kez daha ülke gündemine soktu. Partisinin dünkü grup toplantısında konuşan MHP Lideri Devlet Bahçeli yeni Anayasa çağrısı yaptı. Bahçeli, ‘‘Ters akıntılara göğüs germeliyiz. Türk siyaset yapısını taleplere göre yeniden ele almalı, yeni anayasa ile taçlandırmalıyız. Sosyal ve ekonomik ihtiyaçlara cevaplar hazırlayarak kalıcı reformları hayata geçirmeliyiz. Fiyat ve finansal istikrarı artırarak, adil ve insani paylaşımı canlandırarak Türkiye ekonomisini zincirlerinden kurtarmalıyız. Bunu yapacak irade MHP ve Cumhur ittifakında mevcuttur’’ ifadelerini kullandı.

Başkanlık rejimiyle birlikte ülkenin yaşadığı yıkımı ise şöyle özetleyebiliriz:

YARGI BAĞIMLI HALDE

Tek adam rejiminin en çok zarar verdiği alanlardan biri yargı oldu. Rejim değişikliğinden önce ‘Yargı artık sadece bağımsız değil, aynı zamanda da tarafsız da olacak’ denilirken referandumunun ardından yargı, hem daha bağımlı hale getirildi hem de tamamen taraf oldu. 2017 yılında Türkiye hukukun üstünlüğü endeksinde 113 ülke arasında 101’inci sıradaydı. Bugün 142 ülke arasında 117’inci sırada. Yolsuzluk endeksinde ise 180 ülke arasında 81’inci sırada olan Türkiye bugün 115’inci sırada. AYM’nin Hatay’dan milletvekili seçilen Can Atalay’a ilişkin verdiği hak ihlali kararı 2 kere Yargıtay’a takıldı. AYM ve Yargıtay arasında gerçekleşen kriz bir rejim krizi ve hukuk skandalına dönüştü. Gezi Parkı ile Kobani davaları da yargının siyasallaşmasını gözler önüne serdi. İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcısı İsmail Uçar’ın, Anadolu Adliyesi’ndeki rüşvet ve usulsüzlük iddialarını HSK’ye ilettiği yazıyı BirGün’den Timur Soykan Türkiye’ye duyurdu. Edirne F Tipi Cezaevi’nde tutulan Selahattin Demirtaş’a her görüş öncesi ve sonrasında üst araması dayatılmaya başlandı.

BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ YOK

Basın üzerinde büyük baskılar oluştu. İhaleler aracılığıyla yeni medyalar yaratıldı. Bağımsız medya, Basın İlan Kurumu ve RTÜK aracılığıyla baskılandı. İlan hakkı elinden alındı, deprem yayınları nedeniyle bile cezalar verildi. Gazeteciler türlü baskılara maruz kaldı. Cezaevleri gazetecilerle doldu. Otosansür sıradanlaştı. Televizyonlarda parti temsilcileri yerine partili gazeteciler konuşur hale geldi. Basın özgürlüğünde Türkiye uluslararası kuruluşların yaptığı değerlendirmelerde en düşük sıralara geriledi.

PANDEMİDE KÖTÜ SINAV

Pandemide de çok kötü sınavlar verildi. 5 maske bile dağıtılamadı. Yeteri kadar önemler alınamadı. Aç-kapan uygulamalarıyla sadece ekonomiyi düşünerek hamleler yapıldı. Ancak o konuda da yeterli adımlar atılamadı. Birçok esnaf kapanmalardan dolayı yalnız bırakıldı, mağdur oldu. Ölümler gizlendi. Bunlar daha sonra TÜİK verileriyle açığa çıktı. Öğrenciler eğitimden uzak bırakıldı. Telafi eğitimleri yeteri kadar yapılmadı. Pandeminin bütün yükü halkın üzerine bırakıldı.

GERİCİ KUŞATMA

Laikliğin kırıntılarını süpürmek isteyen iktidar, HÜDA-PAR ve Yeniden Refah Partisi’nin de girmesiyle tarihin en gerici Meclis’ini kurdu. Karma eğitim hedef alınırken tarikatlar güç gösterisinde bulundu. Filistin’e destek bahanesiyle toplanan gerici vakıf ve dernekler İstanbul Galata’da hilafet bayraklarıyla şeriat çağrısı yaptı. Cumhuriyetle hesaplaşması bitmeyen iktidar 100. yılı kutlamamak için bahaneler buldu. ÇEDES projesiyle okullara imamlar atandı.

BASKILAR HIZ KESMEDİ

AKP iktidarı seçimlerin ardından gençler, kadınlar, işçiler başta olmak üzere toplumun tüm kesimlerine sopa gösterdi. Ülkedeki yoksulluğun artmasına paralel olarak yükselmeye başlayan işçi hareketleri, filizlendiği her yerde iktidarın baskıcı politikalarıyla karşı karşıya kaldı. Urfa’da sendikal haklarını almak ve insanca koşullarda çalışmak için direniş başlatan Özak Tekstil işçilerine polis defalarca müdahale etti. Gelecekleri çalınan ve işsizlik sorunu ile baş başa bırakılan gençler de rejim tarafından köşeye sıkıştırılmaya çalışıldı. KYK protestolarında ise birçok gözaltı yaşanırken bazı öğrencilerin aileleri yurt müdürlükleri tarafından arandı.

AFETLER YÖNETİLEMEDİ

6 Şubat’ta yaşanan Maraş merkezli depremlerden 11 il etkilendi. Birçok kent yerle bir oldu. 50 binden fazla insan hayatını kaybetti. İnsanlar günlerce enkaz altında yardım bekledi. Birçok kişi yardım gelmediği için yaşamını yitirdi. “Devlet nerede” sorusu günlerce duyuldu. Yüzlerce insan hâlâ kayıp. On binlerce insan yerinden yurdundan oldu. Aylar geçmesine rağmen yarası sarılamayanlar var. İnsanlar çadır beklerken sokakta uyumak zorunda kalırken Kızılay çadır sattı. Uzun süre tek bir sorumlu istifa etmedi. Bütün yük önce müteahhitlere bırakıldı. Şimdi onların da bir kısmı yavaş yavaş bırakılmaya başladı. Akdeniz’deki yangınlarda binlerce hektarlık orman alanı yok olurken Karadeniz’de ise sel baskınlarında onlarca insan hayatını kaybetti. İktidar ise afet bölgelerinde çay dağıtmakla meşguldü.

SAVAŞ, ÖLÜM VE YIKIM

Suriye’de vekalet savaşlarında rol kapma çabası yüzünden sınırlar açıldı. Kontrolsüz bir göç akını oldu. Son olarak Akkuyu’da açılan Nükleer Santralı’yla enerjide dışa bağımlılık arttı. ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi’ne eşbaşkanlık yapıldı. İhvancılık terkedildi, Rabia sembolleri unutuldu. Darbeci Sisi dedikleri Mısır Cumhurbaşkanı ile masaya oturuldu. İsrail’le ticaretin belgeleri ortaya çıktı. Göstermelik ekonomik yaptırımlar gerçekleşti.

Hakan Fidan, Sisi ile görüşmüştü. (Fotoğraf: AA)

50+1 KRİZ YARATTI

Cumhurbaşkanı yüzde 50 artı 1 ile seçileceği için siyasette birliğin artacağı iddia edilen sistem partileri birbirine zorunlu hale getirdi. Ana omurgasını AKP ve MHP’nin oluşturduğu Cumhur İttifakı’nda AKP kanadı MHP’yi yük olarak görmeye başladı. Erdoğan ve birçok AKP’linin yüzde 50 barajına karşı zaman zaman yaptıkları çıkışlar, küçük ortak Devlet Bahçeli tarafından sert tepkiyle karşılandı. Siyasetteki son kulislere göre 50 artı 1 yerine 40 artı 1 oyla seçilme formülü iddiası var.

Fotoğraf: BirGün

MECLİS İŞLEVSİZLEŞTİ

Rejim değişikliği öncesi AKP’lilerin en çok vurguladığı ‘Meclis denetimi artacak’ söylemi tamamen fiyasko çıktı. Meclis mesaisini büyük oranda iktidarın tartışmalı teklifleri ve uluslararası anlaşmalar için harcadı. TBMM’de bulunan yüzlerce milletvekili, AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın tek başına çıkardığı kararnameler kadar kanun yapamadı. Ülke kararnamelerle yönetilir hale geldi.

ÜLKE SUÇ CENNETİ OLDU

Ülke suç cennetine dönüştü. Uyuşturucu baronlarının ellerini kollarını sallayarak sokaklarda dolaştığı günlere gelindi. Uluslararası çeteler Türkiye’de hesaplaşmaya başladı. Ülke uyuşturucu trafiğinin merkezi haline getirildi. Suçlular bakanlıklarda ağırlandı. Fotoğraflar çekilip pozlar verildi. Suç örgütü elebaşısı Sedat Peker de devlet, bürokrasi, mafya ve ticaret ağlarını ifşa etti.

ZENGİNLERE PEŞKEŞ ÇEKİLDİ

Kamu İhale Kanunu 200’e yakın defa değiştirildi. Her değişiklikte kamu kaynakları zarara uğratıldı. Özellikle bazı çevreler kamudan aldığı ihalelerle zenginleştirildi. 5’li, 10’lu çeteler yaratıldı. 21/b maddesiyle istisna olması gereken pazarlık usulü ihaleler istisna olmaktan çıkarıldı. Doğrudan kişiye özel ihaleler verildi. Sadece Cengiz Holding’e, kapalı ihalelerle 11,3 milyar TL aktarıldı. Asgari ücrete yapılan zamlarda kılı kırk yararlarken şirketler açıkça kollanarak birçok teşvikten yararlandı. 2017’de 1 dolar 3,6 lirayken bugün 32 liraya, enflasyon ise yüzde 11’den yüzde 65’e çıktı.