La Borde modelinin Türkiye’de de uygulanıp uygulanamayacağı sorusu ilgili uzmanlarca tartışılmaya açık olmakla beraber, benim açımdan öncelik taşımıyor.

Hastaneyi tedavi etmek: La Borde’un gösterdikleri

Elif Okan Gezmiş

Tıp fakültesi eğitimini henüz tamamlamış olan Jean Oury, 1947’de Fransa’nın bir köyünde yer alan Saint-Alban Hastanesi’nde psikiyatri stajına başlar. Savaşın, dönemin politik hareketlerinin, yeni yeni filizlenmekte olan anti-psikiyatri tartışmalarının ve psikanalizdeki reform talebinin etkilerinin aynı anda hissedildiği bu dönemde François Tosquelles öncülüğündeki Saint-Alban, alternatif psikiyatri uygulamalarının merkezi haline gelmiştir. Tosquelles gibi komünist psikiyatristler kadar; faşizmden kaçan entelektüel, şair ve sanatçılar için de bir sığınak olmuş bu hastane bünyesinde Marx’la Freud’un görüşlerini bir araya getirebilmek amaçlanmaktadır. Psikanalizi siyasetle ve özellikle “ruhsal işgal” temasıyla birlikte düşünerek hastane duvarlarını hem gerçek anlamıyla hem de mecazen ortadan kaldırma, psikotik hastalara bambaşka bir sosyal atmosfer sunma hayali taşıyan bir projedir bu (1). Jean Oury işte burada, Tosquelles’in etkisi altında eğitim görür. Sonrasında da Paris’e bir saat mesafedeki bir şatoyu satın alarak kendi hastanesini açar: La Borde.

Sadece binasıyla bile alışıldık hastanelerden farklı olan La Borde’da Saint-Alban projesi bir adım ileri taşınarak hastaları iktidar ilişkilerinden kurtarıp onlara ihtiyaç duydukları alanı açmaya yönelik bir düzen kurulur: Hastalar istediği gibi dolaşmakta serbesttir. Hastane çalışanları ve hastalar, kendi günlük kıyafetlerini giyer, hastanede çeşitli görevlerde birlikte çalışır, ortak toplantılar düzenlerler. Ayrıca hastane personeli arasında da açık veya örtülü bir hiyerarşi olmasını engellemek amacıyla sağlık personeli olmayan tüm çalışanların tedavinin parçası olarak görülen faaliyetlerde yer alması sağlanır: Kimi kan alma gibi tıbbi işlemleri üstlenir, kimi hastane gazetesinin yayın kurulunda yer alır, kimi hastalarla pandomim gösterileri düzenler, kimi de spor faaliyetlerini yürütür. Benzer şekilde, sağlık personelleri de hastanenin dönmesi için gereken günlük, somut işleri üstlenir.[1] Böylelikle hastane bir komüne, herkesin birbirini tanıdığı, birbirinden bir şeyler öğrendiği ve böylelikle ‘öteki’liğin tekinsizliğinin ortadan kalktığı kolektif bir yaşam alanına dönüşür. Oury’nin davetiyle ekibe katılan, ailesiyle birlikte buraya yerleşen[2] ve ölümüne dek burada çalışan FelixGuattari’ye göre hastanede yüz hasta ve yetmiş çalışanla kırk civarı farklı faaliyet yürütülebilmekte, bu da hastanelerde alışık olduğumuz tekdüzelikten hayli farklı bir tablo ortaya çıkarmaktadır (2) Oury de La Borde’daki şizofreni hastalarının oranının diğer hastanelere kıyasla epeyce yüksek olmasına rağmen hastane giderlerinin çok daha düşük olduğuna dikkat çeker (3).

hastaneyi-tedavi-etmek-la-borde-un-gosterdikleri-957290-1.
Jean Oury

La Borde zamanla kendi kabına sığmamaya başlar: Hastalara ve hastalığa yönelik bu yeni yaklaşım, La Borde deneyini şehircilik, mimari, pedagoji gibi daha büyük çaplı alanlarla temas etmeye zorlar. Bu doğrultuda çeşitli branşlarda uzmanlaşmış kişilerden (sosyolog, psikolog, mimar, eğitimci, ekonomist…) oluşan araştırma grupları kurulur ve bu gruplar nihayetinde CERFI (Centred'Etude, Recherche, et FormationInstitutionnelle) adında bir araştırma merkezi bünyesinde toplanırlar. 1980’lere kadar faaliyetini sürdüren ve bu sürenin bir kısmında devlet desteği de alan CERFI, MichelFoucault gibi isimlerin de katkısıyla eğitim sisteminden hastanelerinin mimarisine kadar farklı konularda politikalar geliştirilmesine yönelik araştırmalar yapar (4). Başka bir deyişle, La Borde mikro deneyinde test edilen kurumsal anlayışın farklı kurumlara da genişletilebilmesi amacıyla gerçek anlamda disiplinlilerarası ve kapsayıcı bir işbirliği kurulur.

“Akıl hastaları toplumun neresinde?” başlıklı bir önceki yazımda Türkiye’deki mevcut ruh sağlığı sisteminin tıkanmış olduğunu fakat alternatif uygulamalara bakarak ve hastaların, hasta yakınlarının ihtiyaçlarına kulak vererek bu kangrenleşmiş sorunu pekâlâ çözebileceğimizi öne sürmüştüm. La Borde’un kurucusu Ouvry de psikiyatrik uygulamalar için benzer bir tespitte bulunmuş, asıl hastaların hastaneler olduğunu ve hastanelerin tedavi eden yerler haline gelebilmesi için öncelikle kendilerinin tedavi edilmesi gerektiğini savunmuştur (5). Bu bakımdan La Borde, hastanelere yönelik bir tedavi arayışı olarak görülebilir. Peki, bu yöntem, farklı yerlerde de uygulanabilir mi? Guattari, La Borde’un altın standart kabul edilip kopyalanmasındansa ortaya koyduğu bazı temel ilkelerin yeni bir psikiyatri anlayışının oluşumunda kullanılması taraftarıdır. İdeal olanı, der Guattari, hiçbir kurumun birbirine benzememesi ve her kurumun zamanla gelişip değişmesidir (2).

La Borde modelinin Türkiye’de de uygulanıp uygulanamayacağı sorusu ilgili uzmanlarca tartışılmaya açık olmakla beraber, benim açımdan öncelik taşımıyor. Zira bu tür deneylerin bize sunduğu başka bir bilgi var: Gerek Saint-Alban gerekse La Borde örneğinin büyük bir kaos ve yıkımın egemen olduğu bir dönemde başka bir dünya hayali olan kişilerin bir araya gelmesiyle ortaya çıkmış olması, hastaların hayatlarına birebir dokunduğu kadar düşünce dünyasının zenginleşmesinde oynadığı rol ve elbette nihayetinde devlet politikalarına dair söz söyler hale gelmesi, büyük çaresizliğimizden çıkışın mümkün olduğuna işaret ediyor. İnsanların hayatta kalmak için ihtiyaç duydukları temel ihtiyaçlara bile erişemediği bir dönemde ruh sağlığı meseleleri ne kadar geri plana atılsa ve bir tür lüks addedilse de bu alanda çalışan kişilerin yaşama tutunmakta zorlananlara günü kurtaracak bazı tavsiyelerde bulunmaktan fazlasını yapabileceğini görmek zorundayız. Özne-sistem ilişkisi üzerine düşünen bir ruh sağlığı anlayışının yalnızca hastalarla sınırlı kalmayıp toplumun genelini kapsayabilir ve hatta kurumsal değişimlere aracılık edebilir hale gelmesi, belli ki ütopik bir hayal değil.

Kaynaklar

(1) Meyers, T. “Jean OuryandClinique de La Borde: A ConversationwithCamilleRobcis”, Somatosphere.

(2) Guattari, F. “La Borde: A ClinicUnlikeAnyOther” Chaosophy içinde (ed. S. Lotringer; çev. D L. Sweet, J. Becker, T. Adkins), MIT Press, s. 176-194.

(4) RoyalCollege of Art, “CERFI: Militant Analysis, CollectiveEquipmentandInstitutional Programming”, https://www.rca.ac.uk/research-innovation/projects/cerfi-militant-analysis-collective-equipment-and-institutional-programming/

(5) “TheHospital is Ill: Interviewwith Jan Oury”, RadicalPhilosophy, https://www.radicalphilosophy.com/interview/jean-oury-the-hospital-is-ill


[1] Hastanedeki günlük yaşamdan kesitler de sunan “La Borde, le droit à la folie” belgeselini Youtube’dan izleyebilirsiniz.

[2]Guattari’nin kızı EmmanuelleGuattari’nin La Borde’da geçen çocukluğunu anlattığı, Benim Küçük Tımarhanem başlığıyla Melis Oflas tarafından Türkçeye de çevrilmiş bir kitabı var.