Depremlerden en çok etkilenen kentlerden olan Hatay seçimlere kurban ediliyor. Popülist adaylara karşı yapılan onca uyarı dikkate alınmadı. Günün sonunda ancak güçlü fikirler ve onun etrafından sürdürülen dava ayakta kalır.

Hatay’ın kazananı kirli siyaset oldu
6 Şubat depreminin yıldönümünde Hatay halkı sessiz yürüyüş gerçekleştirmişti.

Öncü DURMUŞ

Depremin başından beri kenti ayağa kaldırma mücadelesi verenler, kurulacak sandık öncesi sınıfta kaldı. 

Hatay’da 6 Şubat depreminin açtığı yaralar kanamaya devam ediyor. Binlerce insan başını sokacak bir evden, eğitimden, sağlık hizmetinden yoksun yaşamına devam etmeye çalışıyor. Bereketli topraklara köklerini geçirmiş zeytin ağaçlarıyla, her dilden ezgilerin doldurduğu sokakları, neşeli kahkahalarıyla yeniden hayata merhaba demeye hazırlanıyor.

Çarenin dayanışma olduğunu biliyor Hataylılar. Yaşayarak öğrendiler çünkü. 6 Şubat’ın hemen ertesinde binlerce insan koştu Hatay’a. Ellerinde kazma kürek bir canı da kurtarmak için.

Günlerce, aylarca Hatay’da Hataylılarla birlikte birbirlerinin çaresi olmaya çalıştılar. En çok da bu ülkenin devrimcileri, demokratları, ilericileri vardı. Rantçı, yağmacı zihniyetin yok ettiği insanları hayata döndürmek, yıktığı kentleri ayağa kaldırmak için her şeylerini ortaya koydular.

BAŞKA BİR ÖYKÜ OLMALIYDI

Sayılarına, olanaklarına bakmadan demokratik kitle örgütleri, sendikalar, irili ufaklı sol parti ve yapılar, güçleri oranınca bu büyük dayanışma öyküsünün parçası, kurucusu oldu. Adeta yeni bir hayatın nasıl olacağını yaşayarak gösterdiler. Gençlerin gözyaşlarıyla dağıttığı koliler ülkenin o en umutsuz, en üzgün anında çarenin ne olduğunu gösterdi.

Çıkarsız sevmek, dayanışma, örgütlenerek sorunlarını çözme, bilimin yol göstericiliği, insana dair ne varsa orada yaşandı. Üstelik devletin çekildiği, tek bir olumlu adım bile atmadığı günlerden başlayarak oradaydılar.

Hatay depremden sonra ikinci kez sandığa gitmeye hazırlanıyor. Çadırlarda, konteyner evlerde yaşanan 14-28 Mayıs seçimleri acının üstüne geldi. Ne yaşandığı bile anlaşılamadan gelip geçti.  

Şimdi bir kez daha sandık konuldu önlerine. Yaşadığınız ili, ilçeyi yönetecek başkanları seçin deniyor Hataylılara, onlar da aylardır önlerine konan sandığın eziyetini yaşıyor.

YAPILAMAYAN NE OLDU?

Hatay’da yaşanan büyük dayanışmaya uygun bir seçim tavrının geliştirilmesi için başta yerel halk olmak üzere birçok farklı kesim çaba harcadı. Kentin geleceğinin belirlenmesinde halkın söz-karar sahibi olacağı bir anlayışın iktidar gelmesi için ortaklaşma çabası aylar öncesinden beri gündemdeydi. Adayı da, yöntemi de halkın belirleyeceği bir yöntem tartışıldı. Ama olmadı.

Depremin hemen ertesinde Hatay’a yardıma koşanlar, oraya ayağa kaldırmak için canla başla çabalayanlar o ağır günlerde zor olanı başardı ama kolay olanı denemedi bile. Küçük hesaplar, alınacak birkaç bin oy o zor zamanlarda yapılanları unutturdu.

İlk büyük kriz 15 yıldır kenti yöneten Lütfü Savaş’ın bir kez daha CHP tarafından Hatay’ı yönetmek için aday yapılması ile başladı. Toplumun her kesiminden gelen tepki CHP genel merkezi tarafından dikkate alınmadı. Kabuk bağlamaya yüz tutmuş yara kanatılır gibi Savaş aday yapıldı.

Sonra Gökhan Zan meselesi gündeme geldi. Yine Hataylılara sorma gereği bile duyulmadan başka bir parti tarafından başka bir “popüler isim” ortaya kondu. Bir yıl öncesinin İYİP’inden milletvekili olan isim, şimdi sosyalist bir partiden TİP’ten aday olmuştu. Bu hamlenin gerekçesi “Hataylıları çaresiz bırakmamak” olarak açıklanıyordu. Büyük bir coşku ile tanıtılan isim 2 gündür yine manşetlerini süslüyor. Ama adaylıktan çekil-çekilmem tartışmasıyla.

SORUMLULUK ÇAĞRISI

Hatay’da deprem ve sonrasında yaşanan büyük dayanışma nasıl ülkenin tüm ilerici birikiminin yüz akıysa bu yaşananlar da bir o kadar bu birikime yapılan kötülükten başka bir şey değil. O anlamıyla kaybedilen ya da kaybedilecek olan basit bir seçim değil. El birliği ile bin bir zorlukla üretilen bir değerin sorumsuzca harcanmasıdır.

Kuşkusuz bu yaşananlar her şeyin sonu değil. Yeni bir yaşamı kurma iradesi orta yerde durdukça umut var ve ayakta. Bir yıldır sürecin her aşamasında ortak bir sürecin işletilmesi için sorumluluk çağrısı yapan ve bunu hayata geçirmek için mücadele edenlerin başarısız olması bugünleri doğurdu.  Ama yine de depremin o ilk günlerinden bugüne kadar hala orada mücadele edenler oldukça tıpkı söz verildiği gibi Hatay’ı yeniden ayağa kaldırabiliriz. Yeter ki herkes aklını başına alıp, tüm bu hatalardan gerekli dersleri çıkarabilsin.

∗∗∗

NE OLMUŞTU? 

Türkiye İşçi Partisi (TİP), Hatay Büyükşehir Belediyesi için aday gösterdiği Gökhan Zan'ın adaylığını önceki gün geri çektiğini duyurmuştu. TİP'ten yapılan yazılı açıklamada, "En ufak bir şaibenin varlığına bile göz yummayacağımızı ve kumpas ve şantaj gibi yolları alışkanlık haline getirmiş olan düzen siyasetine olan kapanmaz mesafemizi hatırlatıyor, Gökhan Zan'ın adaylığını geri çektiğimizi kamuoyuna ilan ediyoruz" ifadelerine yer verildi. Hatay Büyükşehir Belediye Başkan adayı Gökhan Zan ise yola bağımsız aday olarak devam edeceğini söyledi. 

İddialara yönelik tartışmalar sürerken, Gökhan Zan’a ait olduğu iddia edilen ve adaylıktan çekilmemesi için AKP'nin 3 milyon dolar önerdiğine yönelik ses kayıtları da ortaya çıktı.

Sözcü TV'nin yayınladığı ve zaman zaman Türkçe, zaman zaman Arapça konuşulan ses kaydında, Turgay Kocakaya isimli kişi tarafından AKP Hatay İl Binası’ndan arandığı iddia edilen Zan'a, adaylıktan çekilmemesi için 3 milyon dolar öneriliyor. Zan ise 5 milyon dolar için pazarlık ediyor. Konuşmanın devamında, Zan olduğu iddia edilen kişi, TRT'de spor yorumculuğu ve Hatayspor'un sportif direktörlüğü gibi görevlerde bulunmak istediği dile getiriyor. Konuşmada, Turgay Kocakaya'nın Zan için AKP'li isimlere 'kendisini garanti altına alması gerekiyor" dediğini aktardığı duyuluyor.