Hava bombardımanının faydasızlığı en çok Suudiler’in vurduğu Yemen’de ortaya çıktı

Hava saldırılarının faydasızlığı üzerine

VIJAY PRASHAD Ortadoğu Uzmanı @vijayprashad

Teröre karşı küresel savaş iyi gitmiyor. Afganistan’dan Libya’ya kadar, Batı bombardımanı, Batı’nın düşmanlarını yıldıramıyor. Afganistan’ın Helmand vilayetinde Taliban, Leşkergah’a kadar ilerledi. Bingazi Devrimcileri Şura Konseyi gibi gruplar ve hatta IŞİD, Libya’nın merkezindeki ve doğusundaki alanlarını koruyorlar.

Batı’nın ve müttefiklerinin (Suudi Arabistan, İsrail) avantajı havadaki üstünlükleri. Taliban ve IŞİD de dahil olmak üzere hiçbir grubun hava kuvveti ya da karadan havaya ciddi bir saldırı kapasitesi yok. Fakat Batı’nın hava avantajının da sınırları var. Gözlerinin görebildiği, belirlenebilir hedefleri yok edebiliyorlar. Karadaki militanları -büyük sivil kayıplar olmadan- yok edebilmeleri ise çok daha zor. Bu militanlar küçük gruplar halinde, doğal örtüye yakın ve sivil bölgelere gire çıka yaşıyorlar. Onları havadan yakalamak zor.

Bombacılar üstlerinde daire çizmeye başlayınca, Taliban ve IŞİD militanları ortadan kayboluyor. 2001’de Taliban ağır ABD bombardımanı altındayken, peçelerini çıkarıp evlerine dönmüş ya da Pakistan’a geçmiş, etkili destek buldukları yerlerde silahlarını doğrultma fırsatı doğana kadar beklemişlerdi. Görüştüğüm bir Afgan yetkili, “Taliban militanları cinler gibi”ler demiş ve eklemişti: “Taliban’ın saklandığını biliyoruz fakat onları vuramıyoruz. Bazı bölgelerde onları vurmamız için sivil nüfusun bütününü imha etmemiz gerekiyor.”

Hava bombardımanının faydasızlığı en çok Suudiler’in vurduğu Yemen’de ortaya çıktı. Birleşmiş Milletler (BM) tarafından görevlendirilen uzmanlara göre yılın ilk altı ayında Suudi koalisyonu sivil hedefleri vurdu. Rapora göre, 25 Mayıs’ta güney Lahic bölgesinde, “Sivillerin yaşadığı bir evin yüksek etkili hava bombardımanının kasti hedefi olduğu neredeyse kesindi.” Heyet Husiler’i, sivilleri siper olarak kullanmakla suçladı. Husiler’in sivil yerleşimlerinden uzak durmasını, açık bir alanda kalmalarını ve Suudi hava gücüyle yok olmalarını öneriyordu.

Peki savaşçılara dair bir işaret olmayan sivil yerleşimleri bombalandığında ne oldu? 7 Ağustos’ta, Suudi uçağı Nihm bölgesinde bir pazarı bombaladı. Alandaki kişilere göre, bombardımanın hedefi olan militanları gören olmamıştı. Dokuz sivil öldü. Şubat’ta da Suudi uçaklarının pazar yeri yakınlarına yaptığı saldırıda 40 kişi öldü. Bu saldırılardan ne Suudiler ne de vekilleri hiçbir stratejik kazanım elde etmedi, hatta Suudiler, meşruluklarına dair bir kırıntı kaldıysa onu da kaybettiler. BM’nin kurumlarında Suudi Arabistan’ın insan hakları ihlallerine dair bir dosya açma girişimi de bastırıldı.

İsrail’i ve ABD’yi savaş yasalarını ihlalden sorumlu tutma girişimleri de çoğunlukla aynı tepkiyle karşılaşıyor. Boksör Ayaklanması zamanından kalma eski bir Çin karikatüründe bir İngiliz, Çinli bir adamı dövüyor. Karenin altında ‘Medeniyet’ başlığını görüyoruz. Çinli’nin İngiliz’i dövdüğü bir kare daha var. Onun başlığı ise ‘barbarlık’. Çifte standartlar sürüyor.
Yaz, Taliban’ın Afgan Ulusal Ordusu ve NATO müttefiklerine zarar vermek için sığınaklarını terk ettiği dönem. Taliban şu anda Leşkergah gibi kent merkezlerini almaya yakın. Böyle olursa, daha çok hava bombardımanına gerek olacak. Bu Batı ve müttefiklerinin Musul (Irak), Rakka (Suriye) ve Sirte’de (Libya); Suriye hükümetinin Halep’te ve General Haftar’ın ordularının Bingazi’de gerekli gördüğü şeydi. Tıkanan kentsel alanlarda savaşmak, karada ordu demek bu da çok sayıda kayıp anlamına gelir.

Asker kayıplarını önlemek konusunda Batı ve Rus ordularıyla, müttefikleri hava bombardımanı ve şehir kuşatmalarına güveniyor. Bu taktik aynı zamanda düşmanları tarafından da kullanılıyor. Uçakları yok ama intihar bombacılarını kullanıyorlar. İntihar bombardımanı moral bozma konusunda hava bombardımanı kadar etkili. Suriyeli militanlar (El Kaide destekli olanlar da dahil olmak üzere) Halep etrafındaki halkayı kırınca, kendi kuşatmalarını oluşturdular. Kentlerin iç kısımlarında savaşıyor, toplumu kalbinden yaralıyorlar.

Kendi itirazlarına rağmen, ABD’nin, Özel Kuvvetlerini Libya ve Suriye’ye gönderme nedeni bu olabilir. İngiliz Özel Kuvvetleri’nin el Tanaf’ta çekilmiş fotoğrafları ortaya çıktı. Askerler, Batı’nın desteklediği “ılımlı” gruplardan Yeni Suriye Ordusu adlı örgüte eğitim veriyordu. Üsleri, İngiliz askerleri bölgeyi terk ettikten sonra Suriye askerleri tarafından istila edilecekti. Fransız askerler Libya’da helikopter kazasında öldü. Fransa’nın Akdeniz kıyısındaki askeri varlığı da ortaya çıkmış oldu. Müttefiklerine yardım etmek için orada bulunuyorlar. Buradaki kazanımlar bile zayıf. Bölge kazanılsa da zihinler ve kalpler bir pazara düşen bomba sonucu sivillerin ölmesiyle kaybediliyor.

Silahların canavarlaşmış öfkesi sürüyor. Suriye barış görüşmelerinde çok az umut kalmışken, Suudi-Yemen görüşmeleri sekteye uğradı. Afganistan ya da Libya’da barış için gerçek bir hareket yok. Hava bombardımanlarının barışın koruyucusu olmasını ummak absürt. Bu sadece istikrarsızlık ve kaos yaratıyor. Diğer yollar da açılmalı.

Çeviri: Ömür Şahin Keyif