AKP’nin havuz adı altında kurduğu yeni medya düzeni sınırlarına geldi. AKP’lilerin peş peşe dile getirdiği ‘partililerimiz dahi bizi okumuyor’ çıkışları bu tablonun boyutunu gösteriyor

Havuz problemi

CAN UĞUR canugur@birgun.net

Medyadaki tek tipleşme ve AKP’nin havuz sistemi muhaliflerce yıllardır eleştiriliyor. Yeni medya düzeniyle ilgili tepkiler bir süredir sadece ana akım ve muhalif medya bileşenlerinden gelmiyor. Hükümete yakın kanallardan da dikkat çekici açıklamalar geliyor. AKP’nin sesi haline gelen Anadolu Ajansı’nın eski genel müdürü Kemal Öztürk iktidara yakınlığı ile bilinen bir isim. Öztürk geçen hafta ilginç bir yazı kaleme aldı.

Öztürk yazısında yandaş medyanın aynı manşetlerle çıktığını ve bunun da okunurluklarını düşürdüğünü ifade etti. Muhalif mecraları ‘Terör ve hakaret davalarıyla’ sindirmeye çalışan hükümetin icraatlarını aynı sözlerle manşetlerine taşıyan anlayışın okuyucu nezdinde olumlu bir yere tekabül etmediği yandaş kalemlerce de ifade edildi. Medyayı bir havuz sistemi ile yöneten iş insanlarına ihale almaları karşılığında belirli medya gruplarını satın aldıran iktidar, bu sayede kontrolü sağlayacağını düşündü. Akabinde her gazete ya da kanal, isimleri farklı sözleri aynı birer hükümet mecrasına dönüştü.

Bu tabloya son itiraz yine bir AKP’liden geldi. Bu sefer yeni medya düzeni kavramı da telaffuz edildi. Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ın metin yazarlığını da yapmış olan Yeni Şafak yazarı Aydın Ünal, “Medya ve sosyal medyadaki yeni düzenin AK Parti’ye faydadan çok risk getirdiğini de artık görmemiz lazım. AK Parti tabanı dahi haberleri muhalif kaynaklardan öğrenmeye çabalıyor” ifadeleriyle özetledi durumu.

Ünal’ın yazısının ilgili kısmı, var olan tabloyu açıklamak açısından da oldukça çarpıcı analizler içeriyor: Neredeyse her ilçede zuhur eden bir ya da birkaç sosyal medya trolü, kanaat oluşturmada, karalamada, tasfiyede, şantajda etkili ve dokunulmaz olabiliyor. Bu da yanlış tercihlere kapı aralıyor. Ünal’ın sözleri ve AKP’nin önde gelen isimlerinin kısa sürede bu kadar fazla ‘şikâyeti’ içerideki tabloyu da gözler önüne seriyor. AKP’ye oy veren kesimlerin bir kısmı da artık kendi mahallelerinden gelen bilgi ve haberlerin gerçekliği bulmaktan ziyade belirli hesaplara dayandığını görüyor. Nedir bu hesaplar? Bazen bir internet sitesine para yardımı, bazen bir yerel seçim çalışması ya da iş ilişkileri…

Pasta payının fazla olduğu herkesin kendini pastanın bir kısmından pay almak zorunda hissettiği bir zaman diliminde bu şikâyetlerin ciddi bir kopuşa ya da isyana yol açması çok mümkün görünmüyor. Ancak akçeli işlere girmeyen yurttaş açısından yandaş medyanın bir haber kaynağı olma özelliğinin giderek ortadan kalktığını söylemek mümkün.

***

1 lira bile vermiyorlar!

Türkiye’nin en büyük medya kuruluşlarından olan Doğan Grubu kısa süre önce Demirören Grubu’nun oldu. İktidara yakınlığı ile bilinen Demirören Grubu’nun Türkiye’nin en çok satılan gazetelerinden Hürriyet’in de aralarında bulunduğu birçok gazeteye sahip olması yeni medya düzeninin önemli bir adımı olarak değerlendiriliyor. Ancak söz konusu yayınlar gereken ilgiyi görmüyor. Demirören Medya Holding İcra Kurulu Başkanı Mehmet Soysal, pazar günü çıkan yazısında şunları yazdı: Günde 15 lira verip sigara alan, 5 liraya bir bardak çay içen okuyucu 1 lira verip gazete okumuyorsa ortada büyük bir sorun var demektir.