Hawking’in hayaline ulaşan çocuk

DERYA ÇAKIR

Zor yaşamı ve geçirdiği hastalıklar nedeniyle “sakat dahi” diye nitelenen Stephen Hawking’in hayatını merak edenler var. Diğer tarafta ise bir biliminsanı olarak evrenin oluşumuyla ilgili çalışmalarına saygı duyanlar, yazdığı kitapları okuyanlar ve verdiği dersleri takip edenler bulunuyor. Bu iki kesimi birleştiren şey, Hawking’in bilim yolculuğu.

Hawking, doğduğu günden yaşama veda ettiği âna kadar öğrenme sürecini devam ettirdi; “evrenin tek bir tarihi yok” cümlesinin hakkını verircesine kara deliklere, astrofiziğe ve bilimsel merakına “entelektüel bağlamda yatırım yaptı.” Bunu da “yaşamak, teorik fizik üzerine araştırmalar yapmak için muhteşem bir dönemdi” ifadesiyle özetlemişti. 2010’dan bu yana çocukların bilimle uğraşmasını teşvik edecek kitaplar kaleme alan, onlara bilim tarihini öğretmeye uğraşan Emmanuelle Kecir-Lepetit, Hawking’i bir roman kahramanı hâline getiriyor Stephen Hawking ve Arkaslı Arkadaşım’da.

Kecir-Lepetit, Hawking’le beraber, yaz tatilini San Francisco’da arkadaşlarıyla kaykay yaparak geçirme hayali kurarken fizikçi babasının Dublin’e astrofizik konferansına götürmesiyle hayatı değişen Elliot’ı da bir başka karakter olarak yerleştiriyor romana. Böylece macera başlıyor. Kecir-Lepetit, Elliot’ın Hawking’le karşılaşma öncesi ve sonrası olarak iki zaman dilimi şeklinde kurguluyor romanı. İkilinin tanışmasının ardından başka bir uzay-zaman başlıyor Elliot için.

Kacir-Lepetit, bilimin kafa karıştırdığı düşünülen, daha doğrusu formüllere, sayılara, kural ve kavramlara dayanan yönünün ötesine geçiyor. Bu tavır, Hawking’in ömrü boyunca anlattıklarıyla paralellik gösteriyor. Elliot’ın çocuksu merakı ve Hawking’in çocuksu anlatımı bir araya geliyor hikâyede.

Elliot’ın ağzından anlatılan olaylar sırasında dikkat çeken şeylerden biri, babasının Hawking’le kara delikler üzerine iddiaya girmesi. Kaykay yaparak eğlenmek istediği 2004 yaz aylarında babasının teşvikiyle Dublin’e, Uluslararası Genel Görelilik ve Kütle Çekimi Konferansı’na giden Elliot, hem Hawking’le karşılaşıyor hem de zamanlar arası yolculuk yapan Danaé’yle tanışıyor.

Elliot, Danaé’ye âşık olmakla kalmıyor, onunla birlikte binlerce ışık yılı uzaktaki bir gezegene gidiyor. Kara deliklerden geçerek gittikleri yerde, bir diktatör tarafından akıl yürütme yetileri elinden alınan robot-insanların bulunduğu Arkaslılarla karşılaşıyor Elliot ve Danaé. Arkas’ta durum kritik; özgürlükler kısıtlanmış, herkes robotlaşmış, doğal kaynaklar tükenmeye yüz tutmuş ve kodlar yaşamın tek gerçeği hâline gelmiş. Halkın diktatörün isteklerini gerçekleştirmeye zorlanması da cabası.

Kacir-Lepetit; kurguladığı ve distopyayı çağrıştıran romanında, Danaé ve Elliot aşkı üzerinden bir kurtuluş senaryosu yazıyor âdeta. Özgürlüğün, sevginin ve bilimin, söz konusu çemberden çıkış yolu olduğunu anlatmaya çalışıyor. Bu arada işin içine çarpıştırıcılar, kara delik teorileri ve fizik de giriyor.

Elliot ve Danaé, insanın kendisini (ve eski yaşamını) bulabilmesi için önce kaybetmesi gerektiğini öğreniyor bu seyahatte. Dolayısıyla Hawking’in yanı sıra Galileo, Newton ve Einstein gibi isimler de dâhil oluyor hikâyeye. Elbette Hawking’in zaman yolculuğu yapma hayali de…

Kacir-Lepetit, Hawking’in yaşamından parçalarla birlikte kuantum teorisi, kara delik çalışmaları, yerçekimi kanunları ve genel görelilik gibi fiziğin temel konularını, kurguyu ve gerçeği iç içe geçirerek anlatıyor romanda. Elliot ise Hawking’in ölümsüz hayali zaman yolculuğunu gerçekleştirerek bu büyük biliminsanına selam gönderirken uzaklarda kurulmuş tuzakları aşmaya, Arkas’a yeniden özgürlük ve mutluluk getirmeye, tiranları bilimle alt etmeye uğraşıyor: “Ben, henüz fazla bir şey bilmiyordum. Bilgim Stephen Hawking’in bu yolculuk boyunca bana öğrettikleriyle sınırlıydı. Hiçbir konuya hâkim olduğum iddiasında da değildim. Ama bir şeyi anlamıştım: Kuvvet parçacıkları olmasaydı, bizler hareketsiz, cansız ve sınırlı varlıklar olurduk. Güç, görünmeyen bağlardaydı. Programım sayesinde, bu gücü diriltecek, Acrisios’un kopardığı bağları yeniden kuracaktım. Çünkü madem bölerek yönetiyorlardı, öyleyse ancak kuvvetleri birleştirerek tiranları alt edebilirdik.”