İlk gençlik yıllarında okuduğu toplumsal konulu romanların çoğunda kendi çocukluğundan, yaşantısından izler bulan Uyar, “Sonunda, haksızlığa ve zulme uğrayanın yalnız kendim olmadığımı, bunları bireysel olarak çözmeye gücümün yetmeyeceğini anlayınca, yazarak daha büyük kitlelere ulaşacağıma inandım” şeklinde anlatıyor yazmaya başlamasını…

Hayat öyküden daha şaşırtıcıdır


Kadir İNCESU

‘Son Yürüyüş', 'Yazmak Bir Sevdadır', 'Umutlar Suya Düşünce', 'Gonca Bir Güldü', 'Gözlerim Yolda' ve 'Silahların Gölgesinde AŞK' adlı kitaplarıyla tanınan Nail Uyar, Kora Yayın tarafından yayımlanan, yeni kitabı 'Meşeler Göverince' ile çıktı bu kez okurlarının karşısına…

Gençlik yıllarında sinema tutkunu olan Uyar, hayranı olduğu Fatma Girik’in bir söyleşisinde Orhan Kemal’in en çok sevdiği yazar olduğunu söylemesiyle 'Baba Evi'ni okur. Ödev dışında kendi isteğiyle okuduğu ilk kitaptır. Böylece toplumcu gerçekçi yazarları takip etmeye başlar.

Beğenmeyince yırtıp attığı bir roman yazma denemesi olur. Okumayı bırakmaz, üç yılda yüzlerce kitap okuduktan sonra yeni bir denemeye girişir. Lise ikiye geçtiği yılın yaz tatilinde (Temmuz 1975) Büyük Çiğli adlı yerel gazetede yayınlanan ilk öyküsü 'Helvacı'yı yazar. Aralıklarla da olsa ilk öyküsünün yayınlandığı gazetede 32 yıl muhabirlik ve başyazarlık yapan Uyar 2010’da 'Basın Emek Ödülü'ne değer görülür.

Yazma tutkusunun uç vermesini, “İlk gençlik yıllarımda okuduğum toplumsal konulu romanların çoğunda kendi çocukluğumdan, yaşantımdan çok şeyler buldum. Sonunda, haksızlığa ve zulme uğrayanın yalnız kendim olmadığıma, bunları bireysel olarak çözmeye gücümün yetmeyeceğini anlayınca, yazarak daha büyük kitlelere ulaşacağıma inandım. Sonra da yazmak bende bir tutku oldu,” şeklinde anlatıyor Uyar…

ÖYKÜLERİNİN KAYNAĞI YAŞAM

Kendi yaşamından derin izler taşıdığına vurgu yaptığı öykülerini siyasi, ekonomik, politik, kültürel, iş, aile, akraba, dost ilişkileri ve bunların ortaya çıkardığı çelişkiler üzerine kurduğunu belirten Uyar, “Benim öykülerimde kentlerin lüks yerleşim yerleri yerine kentlerin kıyı kesimleri yer alır. Köy, mahalle, büyük kentlerin küçük semtlerine sıkça rastlanır” diyor.

Uyar, gazetecilikten gelen alışkanlıkla kahramanlarını az ve öz konuşturuyor: “Kahramanlarıma sözlerini eğip büktürtmem. Net, anlaşılır, kısa, vurucu sözcüklerle dertlerini anlattırmaya çalışırım. Okuru oyalamam.”

YAŞADI, KURGULADI, YAZDI

Uyar, yaşadığı pek çok olayı öyküleştirmiş. Bazen yaşadığı gibi yazmış, bazen de kurgunun gücünden yararlanmış. Örneğin 'Duyunca Donakaldı' öyküsü… Kahramanımız -yazarımız- bir bankanın açtığı sınavı kazanır. Yazılı ve sözlü sınavdan başarıyla çıkar, atanacaklar listesinde ikinci sıradadır. İlk kişi atanır, kendisi uzun süre atanmaz. Araştırdığında ise bir yıl içerisinde ataması yapılmayanların hakkının kaybolduğunu, yıl dolmadan Bölge İdare Mahkemesi’nde dava açması gerektiğini öğrenir.

Atanamayınca muhasebe bürosu açan Uyar yarınını garanti altına almak için çok çalışır, istemeyerek de olsa yazmaya ara vermek zorunda kalır. Bir süre sonra işlerini yoluna koyan Uyar yaşadıklarını şöyle anlatıyor: “Benim öykü alanındaki asıl çıkışım 2000’lerden sonradır. 2008 yılına dek hiçbir edebiyatçı arkadaşım ve dostum olmamıştı. Bu bir noktada tümüyle benim de suçum değildi. Bunda (o zamanlar) biraz yazdıklarıma olan güvensizliğim ve biraz da bulunduğum yerin etkisi vardı. Sanat ve edebiyat yönünden çok kısır bir ilçede bulunuyordum. Şu an oturmakta olduğum ve yüz binin çok üstünde nüfusu olan ilçede halen bir kitabevi yok. Düşünebiliyor musunuz? İbn Haldun ‘Mukaddime’ adlı yapıtında ne diyordu: ‘Coğrafya kaderdir.’ Bu noktadan bakınca, içinde bulunduğum çevrem de benim kaderim miydi?”

Kitabın arka kapağında yer alan “Hayat öyküden daha şaşırtıcıdır” sözüne de “İnsan bazen öyle olaylarla karşılaşır ki bin yıl da yaşasa böyle bir şeyle karşılaşacağı hiç aklına gelmez. Hayat bazen kurgulananın da ötesine geçebilir” şeklinde bir açıklama getiriyor.

'Helvacı' adlı öyküsünün yayınlanışının üzerinden 45 yıl geçen Uyar, ilk günkü heyecanıyla yazmaya devam ediyor.