Hayko Bağdat: “Övünebildiğimiz tek şey Hrant’ın cenazesindeki kalabalık”

BELİT ÖZÜKAN - @ozukanbelit

Bodrum’da yakaladım Hayko Bağdat’ı. Ailesiyle tatilde.. Kamyon farı gözlerini annelerinden almış çocuklar, Hayko’dan da meraklı bakışlarını. Soracak çok şey vardı, hepsini sıraladım. O da sağ olsun, kızsa da sakınmadan tüm samimiyeti ile cevapladı. Bir Pazar söyleşisi için koyu konular konuştuk belki ama konuşabileceklerimiz bunlardı..

>> Tatil vakti, yazın gelişi sana ne ifade ediyor?

Yaz tatili benim için 1 hafta boyunca kumda durup, denizi kaçırmamak için bütün gününü sahilde geçiren hayat bilgisi fotoğrafı değil. Ben çocukluğumdan beri kurtarılmış bölgede yaşıyorum. Her yaz denizle çevrelenmiş bir kara parçası üzerinde kurduğum hayata devam ediyorum ve onu çok seviyorum. Yalnız aralarda çocuklarla Bodrum ve benzeri yerlere dinlenme tatiline çıktığımız da oluyor.

>> Hep Kınalı’da mıydın?

7 yaşımdan beri Kınalı’dayım. Kendimi en özgür, kimliksiz, kişiliksiz hissedeceğim, en maskesiz hissedeceğim zaman dilimi bu. Paytak bacaklarım, terliklerim, şortumla yaşayacağım bir kara parçası. Ve hafife alma bu kara parçasını. Bu dönem neredeyse 2-3 millet vekili çıkardı.

>>Salyangoz ve Gollik’te azınlıklar ve ada yaşantısı hikayelerini, ikinde acıtarak, ikincisinde güldürerek anlatmışsın. Hayatı hep böyle iki yönüyle algılamaya ve anlatmaya çalışır mısın?

Bu sokaklarda dolaşırken hem canım yanarak, hem de o Gollik’teki gibi eğlenerek yaşıyorum. Kınalı’da sahildeki çocuk parkının adına Hrant Dink Parkı dediler. Daha 3 gün önce Hrant Abi’nin at yarışı oynadığı yerdi orası. Karşısındaki kayıkhaneden sabahları balığa çıkardı. Biz Ermenilerin umutlu bir anımız yok ki. Bir şey olacak ve biz o güzel günlere döneceğiz dediğimiz bir zaman dilimi yok. Elimizde övünebildiğimiz tek şey Hrant’ın cenazesindeki kalabalık. Ama aynı zamanda Gollik’te olduğu gibi, arkadaşların şakadan evini basmaya çalıştığımız, balığa çıkarken dalga geçtiğimiz, tavla oynarken kavga ettiğimiz, oğlan çocuğu olabildiğimiz hallerimiz de var. Dolayısıyla ben daha çok Gollik gibi yaşamak ve öyle anlatmak istiyorum. Fakat bunun bir handikabı vardı. Ben Salyangoz’u yazdığım için Gollik’i yazmayı hak ettim.

>> Bir şeyin mizahını yapmadan önce onunla yüzleşmek gerekiyor galiba.

Aksini yapmak Ermeniler adına pembe bir tablo çizmek olurdu.

>> Hrant Davası ülkenin kara kutusu gibi. Dava bir sonuca varabilecek mi? Bundan sonrası için umutlu musun?

Hrant davası bildiğimiz derin devlet ilişkilerinin tüm açıklığıyla ortaya konmasına en yaklaştığımız yer, ancak katiller bize dokunacak kadar yakın. Beyaz bereliler cumhuriyeti burası. Yakın Ermeni tarihine bakacak olursan, Sevag öldü, Hrant öldü. Biraz daha geriye gidersen bir buçuk milyon insanın mezarı üzerine kurulmuş bir ülkeden bahsediyoruz. Buna da vatan diyoruz biz. Dolayısıyla umut falan yok. Mücadele etmek ve direnmekten başka bir formül bilmiyorum.

>> Referandum döneminde yetmez ama evet desteğin dolayısıyla halen eleştiriliyorsun..

Ne olmuş evet dediysem. AKP’li mi oldum? Hayır diyenler Ergenekoncu muydu? O zaman evet diyenler neden AKP’ye inanmış geri zekâlılar olsunlar ki? O dönem sivil siyaset vardı. Sivil siyaseti engellemek üzere o dönem de TC’nin genlerine işlemiş, uygulanan yöntemler vardı. AK Parti’nin kapatılması davası bir rezaletti. Danıştay saldırısı, Santoro’sundan Dink cinayetine, hepsinde şüphelerimiz vardı.

>> Ama tüm bunlar olurken de iktidarda aynı parti vardı.

Sivilleşmek medeniyettir. O esnada MHP iktidarda olsaydı yine sivil siyaseti savunacaktım. De ki ben orada yanlış yapmışım. De ki benim kafam basmamış, okuduğum kitap yetmemiş, benim siyasi tahlilim çürükmüş... Beni niye paçamdan tutuyorsun? Suratıma bakınca anlamıyor musun ben neyin peşindeyim? Birbirimizi linç edeceksek eğer, kimse kusura bakmasın, her konuda oturup vicdanımı teraziye koyduğumda hep iyilikten, hep bizden yana kullandım tercihimi. Bak binlerce ölüm tehdidi, küfür, vs alıyorum. Hiç dokunmuyor. Ama profilinde Gezi olan bir çocuk kalkıp bir şey söylediğinde üzülüyorum.

>> Biraz gollik şeylerden de bahsedelim o zaman. Melih Gökçek davasından bahseder misin?

Hemen şunu söyleyeyim: Melih Gökçek iğrenç bir adam. Bana dava açmasının sebeplerinden biri bu söylediğim, ona iğrenç demem. Bütün toplumsal muhalefetin, Kürt siyasi hareketinin, Gülen cemaatinin, LGBTİ bireylerin, kadınların, artık kime kızdıysa onların Ermeni olduğunu iddia etti. “Onlar Ermeni, doğuştan getirdikleri bir şeytanlık halleri var, vatan, millet düşmanı şerefsizler bunlar.” Bütün kurgusunu bunu üzerine kurmuş bir adam. Yeşiller Partisi o dönem eş başkanı Cem Özdemir’e Ermenistan ziyareti sonrası “Sen Ermeni misin?” diye attığı bir tweet’ten sonra ben ona şu hainliği yaptım: “Biz Ermeniler birbirimizi tanırız. Melih Gökçek de Ermeni” Bunu onu kızdırmak ve komik olduğu için yaptım. Bunun için bana on bin liralık tazminat davası açtı ve halkı kin ve düşmanlığa sevk etmekten suç duyurusunda bulundu. Tazminat davası kabul edildi. Ona Ermeni dediğim için, kendisine on bin lira ödemem söz konusu. Bu davayı ben madalya gibi asarım üzerime. Bunun hepimize hayrı vardır. O on bin lirayı ödemeye hazırım.

>> Gezi çoktan bitti diyenler var. Devam ediyor mu sence?

Tabii ki devam ediyor. Başlamadı bile. Gezi, cumhuriyet tarihinin ortaya çıkardığı en büyük vakadır. Tüm siyasi akım ve partileri bir araya topladığında; Gezi’de oluşan, ruh algı, mizah, biraradalık Türkiye’nin önümüzdeki dönem için en iyi önerisidir. Sadece yüzbinleri bir araya getirmek değil mesele. Hep orada yanılıyoruz. Bugün CHP, HDP kendisini Gezi’ye göre hizalamıştır. Unutmayın ki Erdoğan bir tek Gezi’de kaybetti. O topçu kışlasını yapamadı oraya.

>> Çocuklarınla nefis bir ilişkin var. Baba olmak sende nasıl bir etki yarattı? Daha mı cesur yoksa daha mı temkinlisin?

Bu konuda çok yaralıyım ben. Hrant Abi vurulduğunda Aras 2 aylıktı. Aras’a babalık, Belma’ya kocalık yapamadım. Gezi başladığında da Teo 2 aylıktı. Ve bu durum tekrar etti. Ben o çok önemli işleri yapmaya çalışan, ve bunları yapmaya çalışırken zaaflarıma teslim olup babalığımdan ve kocalığımdan vazgeçerek ve bunu da malzeme yaparak davrandığım bir süreç geçirdim. Fakat Gezi’den biraz sonra, Teo’nun da yeni doğmuş olmasının etkisiyle bir karar aldım. Birinci işim ailem olacak. Çünkü ben bunu seviyorum. Geçen bir televizyon programına gidecekken oğlum sordu bana: Yine mi gidiyorsun diye... Ben de ona: “Gidiyorum ama televizyonda ne istersen söyleyeyim” dedim. O da “Aras Bağdat, hangi oyuncakçıya giderse, tüm oyuncaklar bedava olsun” de o zaman dedi.

Ben bir tartışma programında lafı bir şekilde oraya getirip, bu lafı söyledim. Sonra da kayıttan ona izledim. Bir daha bir şey istemedi benden, “bu manyak yapıyor” diye...

>> O zaman gel biraz iç dünyandan konuşalım. Her gün insanı delirtmeye yetecek haberlerle günlerimiz geçiyor. Haksızlıklar, ölümler... Mesleki açıdan belki zengin bir ortam ama duygusal olarak da yıpratıcı olmalı. Sen ne yaşıyorsun?

Size kötü bir haberim var: “Ölümsüzdür” diye slogan attığımız herkes öldü. O evlere girdiğinizde, Berkin’in, Ali İsmail���in annesini gördüğünüzde anlarsınız bunu. Berkin’in öldüğü gün yazacak bir şey yoktu. Çocuklardan saklanıp, arka odada karımla sarılıp ağladık biz. Çocuklarımızı öldürdüler. Bunlar benim için yazı konusu değil, bunlar benim dertlerim. Çok üzgünüm. Birbirimize kahve içmeye gider gibi taziyelere gidiyoruz.

***

...anket

>> En sevdiğin çocukluk oyunu?

Mini maket (bugünün play mobil)

>> Seni bu aralar en çok ne mutsuz ediyor?

Ceberrut devlet

>> En son neye ağladın?

Babam ve Oğlum filmine. 628. kez ağladım hem de.

>> Sence birine verilecek en kötü ceza nedir?

Saygını eksiltmek

>> Bu ara ne okuyorsun?

Bir psikiatristin gizli defteri- Gary Small

>> Can erik mi dondurma mı?

Dondurma.

>> İnsan en çok neden utanmalı?

Yalan söylemekten.

>> En beceriksiz olduğun konu ne?

Tamirat işleri

>> Yalnızlık mı kalabalık mı?

Hep Kalabalık

>> En güzel yaptığın yemek?

Kuzu kapama. (ilk öğrendiğim yemek)

>> Bir kelime/cümleyle Gezi?

Umut

>> En sevdiğin slogan?

Başka bir dünya mümkün değilse, başka bir ortam mümkündür. (kendi sloganım)