Tamam, hayvan namaz kılmaz; o yüzden de namaz kılmayan, hayvandır. Ama hayvan rakı da içmez; bu durumda rakı içmeyene acaba ne diyecek o ‘şey’?

“Ulan, sensin hayvan” demek bile, bu ‘şey’e iltifat, hayvanlara da haksızlık ve hakaret olur.

Kimden cesaret aldığı belli. Programın sunucusuna gelince, garibim ne yapsın; ekmek parası. “TRT yönetimi mutlaka yargılanmalı” diyeceğim ama; garibim yargı da aynı durumda: Zorbalığa göz yummaz, hele şu ya da bu ölçüde karşı çıkarlarsa karşılaşacakları şey, sürgün ve tenzil-i rütbeden işten/içeri atılmaya kadar çok çeşitli yaptırımlar; tabiî bu arada nefret objesi, linç veya cinayet hedefi hâline getirilmek de var.



‘Zerdüşt’, ‘ateist’: Katli vacip nefret objeleri. Üstelik, bunları bile yanlış söylüyor: Zerdüşt değil, zerdüştî; ateist değil, ate. Ama bunlar, kıvırcık kara kıllı köpeğe ‘arap’ adı vermemizin de Araplar üzerinden Müslümanlığa hakaret etmek istememiz olduğunu sanacak kadar hem cahil hem de kindar marjinaller: Osmanlı, zenciye ‘Arap’ der; Suriye’den Sudan’a, Arabistanlı’nın zenci veya fellah olmayanını da ‘ak Arap’ diye tasrih ederdi.

Bunlar Osmanlı’yı pek bir bilirler ya, yine Osmanlı’nın üç-dört yüz yıldır kullandığı ‘Şeker Bayramı’ terimini de ‘kültürel erozyon’ olarak kötüleyecek kadar haddini bilmez lümpenlerdir. Bir keresinde de ‘eşref-i mahlûk’ demişti, bunların başı. Bari bunun doğrusunu bil: Eşref-i mahlûkat.

Bunlarla konuşulmaz; zira gerek ağızlarına aldıkları, gerekse bizim telaffuz ettiğimiz her sözcük, bunlar için sadece birer nida. En sık çıkarttıkları nida da ‘terör/terörist’.

Önce şunu söyleyelim: Bize Fransızca’dan geçmiş ama Latince’den İngilizceye, Romenceden Portekizceye ‘terör’ hep terör; yani, bu dillerde ‘dehşet/tedhiş’ karşılığında başka bir sözcük yok. Ancak bizdeki NATO/12 Eylül dölleri, ‘insanların ruhuna dehşet salmak üzere şiddete başvurma’ anlamındaki tedhiş yerine ‘terör’ü kullanıyorlar ki, ‘parasız eğitim’ pankartı açan veya bildiri dağıtan liseliden, kravatında -diğer renkler arasında- kırmızı, yeşil ve sarı da bulunan savcıya kadar herkesi teröristlikle suçlayıp tam ve gerçek anlamda bir devlet terörü uygulayabilsinler ya da hiçbir tedhiş eylemi yapmamış veya elinde insanları dehşet üzerinden tırsıtıp yıldırabilecek herhangi bir güç bulunmayan grup, cemaat ve örgütleri terörist ilân edebilsinler.

Bu noktada şunu belirtelim: Toplumsal gruplar, örgütlerine indirgenemezler. Georges Gurvitch’in en az altmış yıl önce yaptığı bu tespitten kalkarak, biz de şunu söyleyebiliriz: Silahsız/legal siyaset alanını sonuna kadar sınırlandıran, olmadı sabote eden, buna rağmen kazanılmış başarıları geçersiz sayan bir iktidarın, legal siyaset alanını daraltmasını kabul etmek ya da bunu haklı göstermek aymazlıktan öte anlam taşımamaktadır.