Hayvanlar için…İYİLİK>KÖTÜLÜK

ZEYNEP ALTIOK AKATLI

“iyi insan olacağınıza,

öyle bir yere götürün ki dünyayı,

iyilik beklenmesin!”*


Günler çevremizi kuşatan kötülükle birden çok kez karşılaşarak geçiyor. Gazete okumasanız, TV izlemeseniz, sosyal medyaya bakmasanız bile kötülük yanı başımızda. Hem de nedensiz kötülük. Öylesine. Oturduğunuz kafede sahibi kalktıktan sonra masada kalan patates kızartmalarını yiyen mülteci çocuğa atılan tokatta, Kürtçe konuştuğu için mahallenizde inşaat işçisine yapılan saldırıda, manzaramı engelliyor diye yan apartmanda ağaca vurulan testerede, sokağın köşesinde kendi halinde kıvrılmış yatan kediye atılan tekmede…

Saf ve nedensiz kötülük sadece insana mahsus. İnsan aklının yerini hayvansı dürtülerin aldığı her an kötülük egemen oluyor. Oysa hiçbir hayvan nedensiz dürtülerle kötülük etmek için saldırmaz. Yaşam ve can kaygısıyla, kötülük gördüğü için saldırganlığı yerleşmiş hayvanlar görürsünüz. Güvensizlik ve travmadır nedeni. Oysa insanın kötülüğü öğretilmiş kötülüktür. Socrates, “Kimse bile bile kötü değildir, her kötülük bilgi sanılan bir bilgisizlikten gelir” der. İnsanlığı güçle terbiye eden sistemin, cehaleti araçsal bir lütuf olarak kullanmasıyla cins, din, ırk, tercih üzerinden yaratılan ayrım nefreti bir kültür haline getiriyor. Nefretle birlikte şiddet de meşru ve kullanışlı bir araç olarak yerini alıyor. Bu kuşatılmışlık içinde benim sığınağım sevgi olmuştur hep. Sevgisizlik de zaten kötülüğün mayası.

İyi olmak kötülükten korumuyor insanı, iyilikler yetmiyor kötüyü yok etmeye. Ama en çok direnmeye, dayanmaya, değiştirme umuduna kıvılcım oluyor. Bu kıvılcımı körüklemek, alevi büyütmekle iyiliğin yayılacağına inanıyorum. Son zamanlarda ‘meşru konularda’ olağanüstü bir duyarlık, kötülüğe karşı büyük bir infialle karşılaştığımız olayların sayısı artıyor. Bir inşaat aletinin kepçesine kapılan, patileri kesilmiş köpeğin vicdanlardaki haklı acısının kamuoyuna yansıyan boyutu üzerinde düşünmek gerek. Onca korkunç haberin böylesi bir infiale erişmemesinin nedeni ne olabilir? Böylesi hissedebilen insanlar neden ve hatta nasıl olur da gözler önünde yaşanan onca şiddete, kötülüğe sessiz kalabilir? Ben baskı toplumunda çoklukla böyle “kimsenin itiraz edemeyeceği” acılar karşısında verilen tepkinin tepki gösterilemeyen hisleri de kapsadığı kanısındayım. Bazen bir iyilik fitilinin tüm kötülükleri örtecek bir duyarlık ve bilinç ağına dönüşebileceğini düşünüyor ve umuyorum. Goethe, “En büyük kötülük, zorluklara karşı koyamamak zafiyetinden gelir” der. İyiliği paylaşmayı, büyütmeyi, tepkisizliği örtmeyi, iyiliğin parçası olmayı bir iyileşme olarak da görebiliriz.

Geçtiğimiz günlerde çok büyük yüreği olan bir kadınla tanıştım. Angels Farm Sanctuary Sibel Çakır’ın iyilik çiftliği. Kimi talihsiz kaderin kurbanı engelli doğmuş, hastalanmış; kimi insan kötülüğünden nasibini almış, zulüm gördükten sonra kurtarılmış hayvanlara kucak açan bu yürek ne büyük iyilikler için çarpıyor yerinde gördüm. Ruhumu inciten onca kötülük ve yanı başımda taşıdığım nice kırgınlığı bir gün için bile olsa unutup iyiliğin parçası olmayı deneyimledim. Güzel bir tesadüf, Haluk Levent’in Ahbap’larından Aydın grubu da yardıma gelmişti. Haluk Levent’in girişimiyle oluşan Ahbap'ı da platformunu da bir süredir izliyorum. Onlar da iyilik peşinde ben de varım diyenlerden. Bütün gün çiftlikte bakım, temizlik, onarım yaptılar. Orada yaşayan talihsizliği bir talihe dönüşen tüm çocuklara sevgimizi verdik. Onlar nerede kimin ihtiyacı varsa duyarlık gösterip dayanışma ile çözüm üretmeye çalışan harika insanlar.

İzmir Kemalpaşa’da bir çiftlik hayvanları barınağının varlığından geçtiğimiz sene kurban bayramında canını kurtarmak için Rize’den kaçıp Trabzon’a kadar 3 gün yüzen Ferdinand’ın kurtarılması için yürütülen çalışma sırasında haberdar olmuş ve takibe almıştım. İzmir'in Çiğli ilçesinde buğday tarlasına giren eşeği cezalandırmak için kamyonetinin arkasına bağlayarak metrelerce sürükleyerek perişan hale getiren vahşi insanın elinden kurtarılan Buğday’a evini, kalbini açarak tedavi eden Sibel Hanım'ın sitesini takip ediyor ve ne zorluklarla maddi ve manevi ne büyük fedakârlıklarla iyilik ürettiğini biliyorum. Üç bacaklı doğan Yunus çocuğun yürüyüp oynama keyfini yaşatması için özel üretilen yelek ve mekanizma ile ilk kez ayağa kalktığı videoyu izleyip gözyaşlarımda iyileşenlerdenim. Yaşlı diye kesilecek Çamur deve, cezalandırılan at, yaşlı ve yorgunluğuna, kırık ayağına rağmen semer vurulup kamçılanarak çalıştırılan at... Hepsi burada mutluluğu paylaşıyorlar. Onların mutluluğuna ortak olduğum Sibel Hanım'ı tanıdığım için ayrıca mutluyum. Urla barınağımızda emek veren gönüllülerimizden bir başka güzel yürek Figen Akgül’le yaşlı olduğu izin sokağa atılan güzeller güzeli Kurtkız’ı güvenle ve özgürce yaşayabileceği Angels Farm’a götürdük. Bir mutluğa vesile olmak, eşlik etmek, gülümsemek günümü değil içimi aydınlattı. Figen Hanım'a da özel teşekkür etmem gerek.

7 Haziran seçimlerinin hemen ardından Caretta Caretta’ların yavrulama alanlarında büyük otellerin bilinçsiz ve duyarsız uygulamaları ile ilgili bir önerge verdiğimde yandaş basın “Memleket yanıyor, o Caretta’larla uğraşıyor” diye eleştirel bir haber yapmıştı. Ben memleket yangınına sebep olanların; Caretta’sından yurttaşına her canlının her hakkını rant uğruna, çıkar uğruna kötülüğe, umarsızlığa terk etmelerine karşı mücadele edenlerden sadece biriyim. Hiçbirimizin bir tek hakkı yok. Bir canlının iyiliği için, toplumun iyiliği için çok daha katmerli acıları iyileştirmek için ihtiyacımız olan şey farkındalık. Sonraki adım kolay: önce birey olarak alabileceğimiz kadar sorumluluk ve dayanışma.

Güne gülümseyerek başlamak, yüreğinizdeki iyiliği küçücük katkılarla yaygınlaştırmak iyiliği büyütmek için sizlere İnstagram'da angelsfarmsanctuary, Twitter’da @sibel_cakir hesaplarını takip etmenizi öneriyorum. Minicik bir katkınız yeni canlara mutluluk oluyor.

*Bertolt Brecht