Hayvanların hakları için “TAMAM!”

BURAK ÖZGÜNER

Hükümet, barınaklarda, yani hayvan toplama kamplarında, en gözümüzün önünde olan sokak hayvanlarına dair şiddeti bile engellemezken, biz hayvan hakları savunucuları gözden ırakta olan mezbahalar, süt ve yumurta işkencehaneleri, hayvanat bahçeleri, faytonlar, hayvanlı sirkler ve yunus parkları ile deney laboratuvarlarındaki sistematik zulüm ve soykırımı engellemeye çalışıyoruz. Çünkü acıyı, korkuyu, stresi hissedebilen bir canlıya, bu tesislerin içinde olduğu gibi, korkunç muamelelerde bulunma hakkımız olduğunu düşünmüyoruz. Çünkü bu, başlı başına bir şiddet… Bizlerin yaklaşımı böyle iken şiddet, bugünlerde hayvan hakları konusunda pek bir duyarlı kesilen hükümetin hiçbir zaman derdi, gündemi oldu mu? Bence olmadı; olsaydı ülkede hayvanlara yönelik işkence ile toplumsal kutuplaşma, linç kültürü, nefret suçları, bireysel silahlanma, çatışma ve savaş politikalarında da belirgin bir azalma görülmesi gerekiyordu. Peki biz bu cinnet hâline mecbur muyuz? Mecbur değiliz, işte bu yüzden artık TAMAM! Ve biliyorum, sadece hayvanlara reva görülen zulüm ve cezasızlık nedeni ile benim gibi düşünen, hisseden milyonlarca insan yaşıyor bu ülkede.

Kanunlar uygulanmıyor

AKP, Türkiye’de bir ilki “başardı” ve 90’ların başından beri sürekli tartışılan bir kanun tasarısı taslağını, TBMM’ye tasarı hâlinde sunarak Hayvanları Koruma Kanunu’nun 2004 yılında kabul edilmesini sağladı. Ama ülkemizi bilirsiniz; ortalık kanundan geçilmez. Çıkartılan kanunun, uygulanmadıktan sonra bir önemi, işlevi olur mu? Hayvanları Koruma Kanunu da işte bu “göstermelik” mevzuattan sadece birisi. Kanun, 14 seneden beri uygulanmıyor, içerdiği yaptırımların ise canı alınan, hakları ihlâl edilen, tutsak edilen hayvanlar için hiçbir önemi yok. Yasada işkencenin, tecavüzün bedeli 625 TL! Tabii bu ceza da failler tespit edilebilirse kesilebiliyor. Üstelik hayvanlara karşı suç, pardon, yasaya göre “kabahat” işleyenler, bu cezayı ödemediklerinde hiçbir olumsuz hadise ve netice ile de karşılaşmıyorlar. Buna bir kazanım ya da bir başarı diyebilir miyiz? Kanun çıkmış, neyime?..

Kanun çıktı ama devletin, ne doğru düzgün bir denetim yapma, ne de kanunda yer alan üç kuruşluk idarî para cezalarını uygulama yönünde bir eğilimi oldu. Üstelik kesilen cezalar da hayvanların korunması için harcanmıyor, Hazine’ye aktarılıyor. Kırk yılın başında, yaptığı katliamlardan dolayı bir belediyeye ceza kesilirse de ceza, katliamın emrini veren ya da hayvanları öldüren kamu görevlilerinden değil, belediye bütçesinden ödeniyor. Yani bizlerin vergileri ile… Durum böyleyken, belediyelerin kanunun varlığına rağmen, yıllardır sürdürdükleri toplu zehirlemeleri durdurmalarını beklemek de saflıktan ya da kötü niyetten başka bir şey olmaz. Kısacası kanun, hayvanların dertlerine hiçbir derman olmadı. Kanunun, hayvanları hiçbir şekilde koruyamayacağı da kısa bir süre içinde anlaşıldı.

Girişimlerde bulunuldu

Hayvan hakları savunucuları, kanunun değiştirilmesi için o dönem Başbakan olan Erdoğan ile 2011 senesinde görüştü. Aradan yedi sene geçti; bu yedi sene içerisinde defalarca parlamentoda, bakanlıklarda toplantılar yaptık ve sivil toplum olarak, kanunun hayvanlar lehine ne şekilde değiştirilmesi gerektiğini çok net ifade ettik. Örgütlerin, toplumun her türlü yapıcı katkısına ve de yoğun tepkisine rağmen kanun hâlâ değiştirilmiyor. Sakarya’da işkence gördükten sonra ölen yavru köpekten sonra, Erdoğan ve hükümet yetkilileri ise şimdi çıkıp kanunun değiştirileceğini, bunun da seçimden sonraki ilk icraatları arasında olacağını söylüyorlar. Peki neden inanalım? İnansak bile Adalet Bakanlığı’nın yasa tasarısı taslağının içeriğini biliyoruz; tasarı kanunlaşırsa mesela tecavüzün bedeli 625 TL yerine 2000 TL olacak. Yaşam hakkına değer verdiğini söyleyen bu siyasilerin hak kavramına bakış açısı bu. Toplumda ise, Türkiye ceza hukuku sisteminde pratikte bir gerçekliği olmamasına rağmen, “Hapis cezası geliyor” algısı oluşturularak hayvanlar, seçim malzemesi hâline dönüştürülüyor. Bu siyasi ahlâksızlık, başlı başına bir “Tamam!” sebebi...

Bir başka “Tamam!” sebebi ise, iktidarın “ucuz et” politikası... Siz bu yazıyı okurken, okyanus ötesi ülkelerden binlerce hayvan, Türkiye’ye boğazlanmak üzere, yoğun işkence altında taşınıyor. Ve bu yılın sonuna kadar toplamda 975 bin hayvan, Türkiye’ye taşınırken yollarda ölecek, zulme maruz kalacak. Sayıları bir milyona yaklaşan bu hayvanlara yönelik eziyetten ve hayvanların ölümünden de, her gün yüzlerce hayvanın işkence görmesinden de yedi yıldır verilen sözlere rağmen kanunu değiştirmeyerek failleri caydırıcı bir şekilde cezalandırmayan hükümet sorumlu...

Hakları gasp ediliyor

Hayvanların hakları sistematik olarak gasp ediliyor; sistematik işkenceye maruz bırakılıyor, korkunç şekillerde öldürülüyorlar. Hani derler ya, “Bıçak kemiğe dayandı”, Türkiye’de bıçak kemiği keseli yıllar oldu. Belki hâlâ bizler için durum böyle değil, ancak hayvanlar için durum böyle. Durumun gerçekten böyle olduğunu, Sakarya’da dört bacağı ve kuyruğu kesilerek işkence gördükten sonra hayatını kaybeden yavru köpeğin hâlinden anlayabilirsiniz.

O siyah yavru köpek gibi binlerce hayvan, her gün sokaklarda, taş ocaklarında, ormanlarda, mezbahalarda feci koşullarda yaşamını yitiriyor. Ortada korkunç bir soykırım var; bunu ve buna karşılık olarak da cezasızlığı normalleştirmemiz bekleniyor bizden. Bunu normalleştirmeyeceğiz! Hayvana da doğaya da insana da her türlü zulmü reva gören bu iktidarı, Türkiye tarihinde kan, gözyaşı, ağıt, beton, yağma, talan ve zorunlu göç ile hatırlayacağız. 24 Haziran seçimi, Türkiye için bir şey değiştirir mi, iktidar değişir mi, bilemiyorum ama bildiğim bir şey var. O da iktidarın, insan dâhil olmak üzere her şeyi tüketilebilir kılıp gün geçtikçe daha da saldırgan, yıkıcı bir politika izleyerek kendi sonunu getirdiği.

Kendi sonlarını getirdiler

İktidar, kendi sonunu getirirken, ardında on binlerce hayvan cesedi, işkence ve tecavüz vakası, yüzlerce ölüm ve toplama kampı ile işkencehane, “çılgın projeler” ile yerinden yurdundan ederek zorunlu göçe tâbi tuttuğu milyonlarca yaban hayvanı bırakıyor. Biz insanlara da yaşanamayacak bir doğa ve kentler bırakıyor. İşte Yeni Türkiye’nin hayvanlar ve bizler için özeti...