HDP’li Kadri Yıldırım, Diyanet İşleri Başkanlığından randevu talep ederek, “Her türlü siyasi mülahazayı bir kenara bırakıp bu işin dini ve Kurani boyutunu müzakere edelim” dedi.

HDP, Diyanet'ten 'Afrin' randevusu istedi

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Siirt Milletvekili Kadri Yıldırım ve Diyarbakır Milletvekili Nimetullah Erdoğmuş, Meclis’te TSK'nin Afrin operasyonuna dair basın toplantısı düzenledi.

Toplantıda konuşan HDP’li Yıldırım, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “yerli ve milli” sözüne ilişkin, “Said-i Nursi’nin bir sözü var; ‘Türkler ve Kürtlerin toplamı tam bir adam eder.’ Tersinden okursak Kürtler ve Türkler ayrılırsa yarım adam kalır. Dolayısıyla sizin yerli ve milli dediğiniz projede Kürtler yoksa bu proje şimdiden yarım kalmış demektir” ifadelerini kullandı.

‘KÜRTLER ABD’Yİ DE RUSYA’YI DA İYİ TANIYOR’

Yıldırım, sözlerine şöyle devam etti:

“ABD ve Rusya hep yarım kalmamızı istemiştir. Sizden beklenen ey Türkiye’yi yönetenler; ‘Ey ABD, ey Rusya siz devreden çıkın. Biz bin yıllık kardeşliğe sahibiz. Kürtlere bir statü verilecekse de biz bunu aramızda hallederiz. Atalarımız Selçuklular, Osmanlılar Kürtlere statü verdiler. Eğer bugün de bir şey verilecekse biz devreye gireceğiz siz geldiğiniz yere dönün’ demenizi bekliyorduk. Ama maalesef yapmadınız. Kürtler aslında ABD’yi de Rusya’yı da iyi tanıyorlar. 1946’da Mahabad Kürt Cumhuriyeti’ni kurduranın da yıktıranın da Rusya olduğunu çok iyi biliyor. Kürtlerin çok iyi bildiği bir husus da, ABD’nin el attığı her probleme ne öldük ne olduk perspektifiyle yaklaştığı ve her meseleyi çıkmaz halde bıraktığıdır. Eğer bugün Kürtler bir denize düşmüşlerse Kürtleri denize atan sizlersiniz. Hem Kürtleri denize atıyorsunuz hem niye yılana sarılıyorsunuz diyorsunuz. Hem de aynı denize düşüp aynı yılana siz de sarılıyorsunuz. Bu hem Kürtler hem Türkler için son derece tehlikeli.”

‘ÇÖZÜM ÖSO DEĞİL’

Yıldırım, hükümetin ÖSO ile kurduğu ittifakı da eleştirerek, “Biz diyoruz ki gelin Türkler ve Kürtler olarak bu yılanlardan beraber kurtulalım. Çözüm ÖSO ve benzerleriyle işbirliği yapmak değildir. Çözüm Kürtlerle işbirliği yapmaktır. ÖSO yarın öbür gün bir Kürdü diri diri yakar ya da başını keserse bunun altından kalkmak kolay olmaz. Altından kalkamadığınız bu tip olaylar dış dünyanın bakın IŞİD hortladı diyerek müdahale etmesi zeminini hazırlar. Bugün askeri harekatı onaylıyor gibi görünen güçler, IŞİD hortladı diyerek yeniden kara harekatını başlatabilir. Bu bir kısır döngüdür. Bu işin içinden çıkılmaz bir vaziyettir” değerlendirmesi yaptı.

‘YEZİD SULTAN OLDUĞUNDA BİAT FETVASI VERİLDİ’

Yıldırım, Türkiye de dahil olmak üzere İslam ülkelerinin çoğunda Diyanet kurumlarının İslam’ı temsil etmediğini belirterek, şunları söyledi:

“Bakın; Yezid, sultan olduğunda tam 40 alim ve şeyh bir kurul oluşturarak Yezid’e biat etmenin farz olduğunu fetva ile ilan ettiler. O kadar ileri bir adım attılar ki, ‘halifelerin üzerinde ne hesaba çekme ne de azap vardır’ dediler. Bu denli gerçeklerden kopuk bir fetva. Dönemin Kahire Müftüsü Şeyh Nasrullah Ferit, Hüsnü Mübarek’e itaat etme ile ilgili fetvasında, ‘Hüsnü Mübarek’e biat Allah’a biat demektir. Bu biattan geri duran herkes vatanına ve dinine ihanet etmiş sayılır’ demişti. Emeviler döneminin alimlerinden biri olan İmam Zühri, arkadaşları tarafından sarayın alimi lakabı ile anılmıştır. Fakat sarayın alimi olmayı kabul etmeyen, zindana atılmayı tercih eden İslam büyükleri de olmuştur. Bunlardan biri de İmam-ı Azam Ebu Hanife’dir. Kendisi dönemin Abbasi Halifesi Mansur tarafından kendisine yapılan ‘bize kadı ol’ teklifini elinin tersiyle iteleyerek, ‘Ben siyaset güdümünde bir kadılığı kabul etmem’ dedi. Hayatını zindanda geçirerek son nefesini zindanda verdi.”

FETİH SURESİ

Yıldırım, Afrin’e yapılan operasyonun ardından camilerde Fetih Suresi okutulmasına dair ise şu yorumda bulundu:

“Fetih Suresi, Hicret’in 6. yılında şartları Müslümanların aleyhine ağır olan Hudeybiye Barış Anlaşması öncesinde nazil olan bir suredir. Yani Peygamber Efendimiz, şartları ağır bir barışı kabul etti, Allah da en kötü barışın bile savaştan iyi olduğunun tescili olarak bu sureyi indirdi. Bu yüzden pek çok sahabe, Hudeybiye Barış Anlaşması’nı fetih olarak kabul etmiştir. Bunlardan bir tanesi, Hz Muhammed’in sahabelerinden biri diyor ki; siz Mekke’nin fethini fetih olarak görüyorsunuz; ama biz asıl fetih olarak Hudeybiye barışını görüyoruz. Bir başka sahabe diyor ki, ‘biz Hudeybiye barışından başka bir fethi fetih saymıyoruz."

'SAVAŞ, YOL ADRES SORMAZ'

Yıldırım, operasyonda yaşanan sivil ölümlere de dikkat çekerek, “Bu, Hz. Ali’nin korunacak dediği kadın ve çocukların ölmesi demektir. İster Afrin’deki kadın ve çocuk olsun ister Kilis’teki. Çünkü savaş yol adres sormaz. Afrin’de de Kilis’te de çocuklar enkaz altında kalıyor. Önemli olan bunun önünü almaktır. Ölenin de öldürenin de Müslüman olduğu coğrafyada daha fazla kanın dökülmesine neden olmak anlamına gelmektedir” diye konuştu.

Yıldırım, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“İddialara göre, Afrin’deki Cindiris Selahaddin Camii, bombardımandan nasibini almış. Yıkıntılar arasında Kuran da var. Aynı şekilde Kilis’teki cami de bu ortamdan nasibini aldı. Bombardımanlar camiyi de sormuyor. Buna Afrin’de de olsa, Kilis’te de olsa üzülelim. Cami camidir. Cami ibadetgahtır. Afrin’deki Müslümanlar da Kilis’teki Müslümanlar da camiye gidiyor. Bu kopuşun nelere mal olacağını kestirmek mümkün değil. Bu işin sonu nereye varacak? Diyanet bu soruların cevabını bulmak için kafa yormalıdır. Eski Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez görevinden ayrıldı, bazı yorumlara göre ayrılmak zorunda kaldı. Yerine Ali Erbaş geldi. Birinin adı Muhammet, birinin adı Ali. Mekke'nin fethinde de bu iki isim vardı.”

DİYANET’TEN RANDEVU TALEBİ

Yıldırım, Diyanet İşleri Başkanlığından randevu talep ettiklerini belirterek, “Biz her iki Diyanet İşleri başkanına da sesleniyoruz: Buna göre Muhammedi ve Alici bir barış projesinin içinde yer alsınlar, bizi de o projeye davet etsinler. Şimdiki başkanımız Ali Hoca’nın herhangi bir endişesi yoksa biz kendisinden randevu talep ediyoruz. Her türlü siyasi mülahazayı bir kenara bırakıp bu işin dini ve Kurani boyutunu müzakere edelim. Ne Amerika’ya ne Rusya’ya mecbur olacağımız, herhangi bir atmosfere yol açmadan, madem yerli ve milli bir proje başlatılmış bu projeye Kürtleri de dahil edelim. Bu yükün altından hep beraber kalkalım. Dökülen kandır, tahrip edilen evlerdir, camilerdir. Diyanet'ten randevu talep ediyoruz, bu konuyu enine boyuna tartışalım. Sorumlulara sorumluluklarını hatırlatalım. Hiç çekinmeden doğruya doğru yanlışa yanlış diyelim. Bu akan kanın bir an evvel durmasını temenni ediyorum. Said-i Nursi’nin dediği gibi Kürtler ve Türklerin toplamı tam bir adam eder perspektifi içinde yaşamamızı temenni ediyorum” dedi.

Yıldırım, “Diyanet’e götüreceğiniz önerinin tam karşılığı nedir, bölgeye gitmek de bu öneriye dahil mi?” şeklinde bir soruya da, şöyle cevap verdi:

“Bölgeye gitmenin de içinde yer alabileceği geniş kapsamlı bir öneri. Hem mevcut askeri harekatı hem de diğer hususları masaya yatırmak ve ona göre de hiçbir parti ve siyasi mülahazayı gözetmeden, vicdan adalet, insan hakları çerçevesinde müzakere etmek. Aksi takdirde bu uçuruma birlikte yuvarlanırız. Ne ABD’nin ne Rusya’nın bize bir faydası yok. Bana göre milli ve yerli olmak, çareyi içeride aramaktır. Bu noktada bazı adımlar atılabilir.”

(MA)