Sürekli ölmemem gerek, direnmem gerek, diyordum. Sonradan, iki bacağım olmayacağını bile bile yaşamak için niye o kadar direndim, diye kendimi çok sorguladım ve bunun cevabını biz Kürtlerin gerçeğinde buldum. Biz Kürtler hep zulme uğradık, ama hep direndik, dik durmasını bildik”.

HDP saldırısında bacaklarını kaybeden Lisa: Direnen halkın çocuğuyum

ZEYNEP KURAY / Diyarbakır - zeynokuray@hotmail.com

HDP’nin Diyarbakır’daki son seçim mitingine yapılan bombalı saldırıda iki bacağını kaybeden 28 yaşındaki Lisa Çalan hayat mücadelesini sürdürüyor. Bir ay sonra yapılacak ikinci ameliyata hazırlayan Çalan'ın en büyük umudu protez bacakla bile olsa, tekrar yürüyebilmek.

Evinde ziyaret ettiğimiz Çalan, bizi tebessüm ve sevgi dolu bakışlarıyla karşılıyor. Patlama öncesi Ortadoğu Akademisi’nde sanat yönetmenliği yapan ve asimilasyona karşı direnişi anlatan ‘Dağların Dili’ adlı kısa metrajlı bir film çeken Lisa, tekrar yürüyeceği günleri bekliyor. Ne olursa olsun direnmeyi bir yaşam tarzına dönüştüren Lisa, "Biz Kürtler hep zulme uğradık, ama hep direndik, dik durmasını bildik" diyor.

Çalan, 5 Haziran’da HDP’nin son mitingine katılmak için büyük bir heyecanla İstasyon Meydanı'na gelmişti. Patlamanın olduğu noktada bulunmasına engel olacak birçok gelişme yaşanmasına rağmen, kendini bombanın yanı başında buldu. Lisa Çalan, hayatını altüst eden patlamayı şöyle anlatıyor:

TEZGÂHA DAYANMIŞTIM
"Arkadaşlarımla beraber çalıştığımız akademiyi kapattık ve hep beraber büyük bir coşkuyla mitingin yapılacağı İstasyon Meydanı'na gittik. Polis arama noktalarından geçtikten sonra, tıklım tıklım olan miting alanına girdik. Orada heyecanla konuşmaları beklerken ablam aradı. Babası cezaevinde olan kuzenimin düğünü olduğunu, kısa süreliğine de olsa gelmemin iyi olacağını söyledi. Alanda bir müddet kaldıktan sonra 18.00 sıralarında üzerimi değiştirmek için eve gitmeye karar verdim. Ablamın, ‘eve gitme buradan düğüne gidelim’ ısrarlarına ve arkadaşlarımın defalarca, ‘bu yoldan gitme, orası kalabalık sıkışırsın’ uyarılarına rağmen oranın kestirme olduğunu söyleyerek kalabalığın içine karıştım.

Trafonun bulunduğu noktada sıkışıp kaldım. Önümde, üzerinde semaveriyle terk edilmiş ve yüksekliği diz boyunda bir tezgâh vardı. Hareket edemediğim için tezgâha bacaklarımı dayadım. Tam tezgâhın üzerinden atlamayı düşünürken büyük bir patlama sesiyle geriye doğru fırladım.”

ŞAKA OLMASINI UMDUM
Gözlerini açtığında kulaklarının çınladığını ve hiçbir şey duymadığını söyleyen Lisa, şokun etkisi nedeniyle ilk başta acıyı hissetmediğini de belirtiyor.

Patlama sonrası gördüklerini tek bir kelimeyle ‘korkunç’ olarak tarifleyen Lisa, bacaklarını kaybettiğini de anladığı o anları şu ifadelerle anlatıyor; “Etrafıma baktığımda, insanların kanlar içinde, üst üste yığılmış bir şekilde yattığını fark ettim. Hiçbir kelime oradaki durumu anlatmaya yetmez. Korkunçtu. Önce doğruldum ve bacağımda hafif bir ağrı hissettim. Kurbağa pozisyonunda oturduğum için önce bacaklarımın kırıldığını düşündüm. Sol bacağımı çekip tuttuğumda bir boşluk vardı. Bir an şaka olmasını ümit ettim. Hatta gökyüzüne bakarak, içimden, 'Allah'ım bana şaka mı yapıyorsun' dedim. Bacağımın dizden aşağı bölümü yoktu ve musluk gibi kan akıyordu. 'Ne olur ikinci bacağım yerinde olsun' diyerek ikinci bacağımı yavaşça çektim ve onun durumunun daha kötü olduğunu gördüm. İki bacağımı da kaybettiğimi anlayınca, bilincimi kaybetmemem gerektiğini anladım. Çünkü bilincimi kaybetseydim orada ölecektim. Çok şiddetli bir ağrı başlamıştı. Kollarım ve çok uzun olan saçlarımın yarısı yanmıştı.”

AMBULANSIN İÇİ BOŞTU
Kan gölüne dönen meydanda yaşanan hayatta kalma savaşını ve nasıl direndiğini anlatan Lisa Çalan, bunun cevabını Kürtlerin gerçeğinde bulduğunu söylüyor; “İçinden bir an için, savaş mı çıktı oysa biz mitingde değil miydik, diyorsun. İnsanlar hemen yanıma geldi. Kadınlar 'Bize yaptıkları zulüm yetmedi mi' diye Kürtçe ağıtlar yakmaya başladı. Kendini toparlayan gençler yaralılara müdahale etmeye başladı. Oturur bir pozisyonda ellerimle bacaklarımı aramaya başladım. Gözlerim hafifçe kararmaya başladı, bilincimi kaybetmemek için var gücümle direniyordum. Kanamam çok fazlaydı. Daha sonra sekiz kilo kan kaybettiğimi öğrendim. İnsanın vücudunda zaten toplam 10 kilo kan var! Gençler her iki bacağımı kemerlerle sıktı, beni kaldırarak yaralılar için açılan koridordan ambulansa taşıdı. İlginç bir şekilde ambulansın içi boştu. Müdahale edecek tek bir alet dahi yoktu. O gün olay sonrası kendimi çok yalnız hissettim, ailem yanımda yoktu, tek tanıdık ses platformdan anons yapan Şêrko’ydu. Sürekli ‘trafo patladı’, diyordu, ben de içimden, 'hayır Şêrko, trafo değil, bomba patladı ve ben birazdan öleceğim' diyordum. Sürekli ölmemem gerek, direnmem gerek, diyordum. Sonradan, iki bacağım olmayacağını bile bile yaşamak için niye o kadar direndim, diye kendimi çok sorguladım ve bunun cevabını biz Kürtlerin gerçeğinde buldum. Biz Kürtler hep zulme uğradık, ama hep direndik, dik durmasını bildik.”

***

Koca Diyarbakır küçük gelirdi

Yolu kapatan polis araçları nedeniyle uzun süre ambulansta bekletilen Çalan, bilincini kaybetmemek için sonuna kadar direndi. Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde ameliyata alınan Çalan, bir ay sonra olacağı ikinci ameliyatı bekliyor. Yürümeyi ve koşmayı çok seven Çalan'ın tek umudu protezle de olsa yeniden hareket edebilmek.

"Koca Diyarbakır bana küçük gelirdi. Her yere yürüyerek giderdim" diyen Çalan, "Her şey birden yok oluyor. Hiç düşünmediğin bir anda hayatının seyri değişiyor" diyor.

Çalan, "Benim ağabeyim savaş mağduru. Karda soğuktan kangren oldu ve iki ayağı yok. Annem 'iki çocuğumun da ayakları, bacakları yok' diyerek sürekli ağlıyor. Bazen diyorum ki, keşke ablamı dinleseydim ve onunla gitseydim. Ama bu işi keşkelere bırakırsam kurtulamayacağım bu acıdan. Ama ben tek değilim, dağda bir sürü gerilla kaybetmiş bacaklarını. Cenazeleri zılgıtlarla kaldıran bir halkın ferdiyim, direnen bir halkın çocuğuyum, o nedenle bunu atlatmak için savaşmalıyım" diye konuşuyor.