Hedef laik, demokratik Cumhuriyet

MUSTAFA KARADAĞ

Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2019 verilerine göre 81 ilde 4, 7 ve 10. sınıf düzeylerinde yapılan araştırmalarda okuduğunu anlama oranı % 47.

2016 yılı Aralık ayında sonuçları açıklanan 40 ülkede yapılan “Cehalet Endeksi Araştırması” sonuçlarına göre Türkiye 40 ülke arasında en cahil 9. ülke oldu. (Ipsos MORI- İngiltere 2016)

2017 yılı verilerine göre de Türkiye, 70 ülke arasında fen bilimlerinde 52, matematikte 49, okuduğunu anlamada 50. sırada yer aldı. Türkiye’nin PISA sonuçlarına göre sınava katılan öğrencilerdeki en önemli eksik ‘okuduğunu anlama’ becerisiydi. Türkiye’de bu sınava giren her iki öğrenciden birinin okuduğunu anlamadığı ortaya çıktı. PISA okuma becerilerinde düşük performansı, bir metindeki ana fikrin anlaşılmasında zorluk çekilmesi olarak tanımlıyor. İstatistiklere göre Türkiye’de okuduğunu anlama oranı 2003 yılına göre gerilemiş, 12 yıl geriye gitmiş.

Yazıyı istatistik verileri ve rakamlarla boğmamak için 2003- 2019 yılları arasındaki seçim sonuçlarıyla yukarıdaki beyan ve bilgiler arasındaki ilişkiyi okuyucunun ferasetine bırakarak şimdiki zamana dönelim.

Yazının başındaki bilgiler bize aynı zamanda AKP iktidarının 17 yıllık süresinde eğitimde gelinen noktayı, başka bir deyişle eğitimsizliğin ve yoksunluğun ne düzeyde arttığını gösteriyor. Yoksulluğun ulaştığı seviye ise zaten günlük yaşamımızın bir parçası ve yandaş medya hariç herkesin gündeminde.

Buradan hareketle Yıldız Teknik Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi, İnsan ve Toplum Bilimleri Bölümü profesörü Bedri Gencer, twitter hesabından “Gayretullaha dokunmak edebiyat değildir. AIDS, ebola virüsü… Avustralya, Çin gayretullaha dokundu azap geldi. Maazallah, biz de zinayı, livatayı yasallaştırarak, Allah’ın helal kıldığı yaşta evliliği tecavüz sayarak, mutlu yuvaları bozarak gayretullaha dokunmayalım. Az kaldı” paylaşımını yapmasını, Elazığ’da 41 kişinin canına mal olan 6.8 şiddetindeki depremin sebebini erken yaşta evliliğin yasaklanmasına bağlamasını daha isabetli değerlendirebiliriz.

En bilinir yönü Atatürk, laiklik ve Cumhuriyet düşmanlığı olan, “İstediğimiz olmuş değildir. Yarı yoldayız. Nasıl buluğa ermemiş bir çocuğa ‘niye evlenmiyorsun’ demezsen Hükümet’e de ‘niye şeriatı ilan etmiyorsun’ diyemezsin. Vakti var. Her ulus bir zamana rehmolunmuştur. Sizin nesliniz İslam’ın mutlak galebesini, küfrün mutlak yıkılışını, heykellerin köpek leşi gibi sürüklendiğini görecek. Siz göreceksiniz. O gün beni hatırlayın” sözleriyle şeriat devleti özlemini dile getiren Kadir Mısırlıoğlu’nu AKP Genel başkanı ve Cumhurbaşkanı ile Diyanet İşleri Başkanı’nın ziyaret etmesini, devlet erkanının cenazesine katılarak en önde saf tutmasını, her yıl daha da artarak Diyanet bütçesinin artırılıp milli eğitim’e ortak yapılmasını, yaşamın her alanına müdahil edilmesini daha iyi anlamlandırıp iktidarın eğitimden, onurlu ve saygın bireylerden korkmasının anlamını daha iyi kavrayabiliriz.

Adının başında Cumhuriyet Savcısı yazan, Türkiye Cumhuriyeti’nin, laiklik ve demokrasinin güvencesi sayılan bir savcının, Cumhuriyet’in Savcısı olan Taner Temür’ün Cumhuriyet, laiklik ve demokrasi düşmanı Kadir Mısırlıoğlu’nun cenazesinde, devlet erkanının saf tutmasını eleştirmesi, aynı zamanda bir Cumhuriyet yurttaşı olmanın sorumluluğunu yerine getirmesi nedeniyle HSK tarafından eleştirinin yapıldığı aynı gün soruşturma açılmasını, bu nedenle Şanlıurfa’ya sürülmesini ve şimdi yer değiştirme cezasıyla cezalandırılmak istenmesini daha iyi anlayabiliriz.

Asıl mesele Taner Temür değil, laik, demokratik Cumhuriyet. Taner Temür daha önceki meslektaşları gibi yurttaşlık bilinci gelişmiş bir Cumhuriyet savcısı ve laik demokratik Cumhuriyet ile bir şeriat devleti kurma özlem ve gayreti arasındaki mücadelenin kurbanı.

Şimdilik söylenecek söz ise Server Tanilli’nin dediği gibi “Demokrasi kendisini koruyacak yöntemleri bulur.” Ve Livaneli’nin dediği gibi “Umudu kesme yurdundan”

Çağrımız VarÇağrımız Var