İki gün süren BirGün Fikir Sempozyumu sona erdi. Dünkü son oturumda konuşan Oğuzhan Müftüoğlu, “Muhalefet mücadelesini ve hedeflerini doğru algılamalı” dedi

Hedefler doğru konulmalı

BirGün Fikir Sempozyumu ikinci günün ardından düzenlenen 3 oturumla sona erdi. Şişli Kültür Merkezi’nde düzenlenen sempozyumda ‘Gezi sonrası muhalefet’ adlı ilk oturumda konuşmacı olarak EMEP Genel Başkanı Selma Gürkan, HDK Eş Genel Sözcüsü Sebahat Tuncel ve Mehmet Yeşiltepe konuşmacı olarak yer aldı. İkinci Oturum olan ‘Linç Kültürü’ bölümünde Ali İsmail Korkmaz’ın abisi Avukat Gürkan Korkmaz, İsmail Saymaz ve Fatih Polat yer alırken, son oturumda ise Oğuzhan Müftüoğlu, Taner Timur, Enver Aysever, Levent Tüzel ve İlhan Cihaner konuştu.

hedefler-dogru-konulmali-81391-1.

1. oturum: Gezi Sonrası Muhalefet

HDK Eş Genel Sözcüsü Sebahat Tuncel: Ankara Katliamı’nda yitirdiklerimiz için mücadele etmeye devam etmeliyiz. Biz kolektif özgürlüğü savunuyoruz. Karşımızda ölümü, zulmü dayatan büyük bir güç var. Ve bu güce karşı elimizde örgütlenmemiş bir toplum var. Bu süreci belirleyecek olan halkların örgütlü mücadelesi olacak. Devlet kendi kurduğu sistemi restore ederek bu süreci aşmak istiyor. Kürdistan’da halk yeni bir rejim varsa ben de varım diyor. Devletin saldırganlığı bu yüzden. Diyarbakır’da olay çıkmasın diyen valiyi görevden aldılar. Çünkü devlet halka saldırmak istiyor. Ortadoğu’da da IŞİD aynısını yapıyor. Onlardan korkmamızı istiyorlar. İrademizi yok sayıyorlar. Bizim bu sürece öncülük etmek ve mücadele etmekten başka şansımız yok. Sosyalist hareketin, işçi sınıfının, Kürt hareketinin birlikte mücadele etmesi gerekiyor. Başka şansımız yok.

Gazeteci Mehmet Yeşiltepe:
Toplum öfkeli, tepkili ve huzursuz. Yönetenler de yönetmekte zorluk yaşıyor. Aslında bu bir devrimci durumdur. Toplumun duyguları, dinamiklerle birleşmediğinden bir halk hareketi oluşamıyor.
Farklarımızı görmeyelim, kabuğumuzu kıralım ve hayatın her noktasında birlikte direnelim. Evet, Tayyip Erdoğan diktatördür. Ancak bizim mücadelemiz kişilerle değil olgularla olmalıdır. Bu ülkede 70 yıldır sürekli bir faşizm ve emperyalist işgal var. Bizim sorunumuz bunlarla olmalıdır. Çiller’ler, Demirel’ler ve Özal’lar geldi, gitti... Şimdi de Erdoğan var. Bunların nöbet değişimiyle avunamayız. Bizim mücadelemiz bu sistemle olmalıdır.

EMEP Genel Başkanı Selma Gürkan: Geçen hafta hayatını kaybeden barış neferlerine mücadele sözü veriyoruz. Barış sözü veriyoruz. AKP’nin 7 Haziran’dan sonra savaşı seçmesi, Erdoğan’ın başkanlık hayali, geçen haftaki katliamı tetikleyen unsurlar, ancak sadece bunlarla değerlendirmek eksik olur. Alevilerin, işçilerin, Kürt’lerin mücadelesi git gide artınca AKP savaşını arttırdı. Bir adım öne çıkan işçi sınıfına karşı sert bir iktidar var karşımızda. Ankara Katliamı hem Türkiye’nin mücadele dinamiklerinin gelişiminin hem de AKP’nin tüm politikalarda iflası ve kendini yeniden inşa etmeye çalışmasının bir sonucu gerçekleşti. Bizim bu iktidara karşı tüm mücadele güçlerini birleştirecek ortak bir cepheye ihtiyacımız var.

hedefler-dogru-konulmali-81392-1.
2.oturum: Linç Kültürü ve Barışın Dili

Gazeteci İsmail Saymaz:“Gelecekteki Türk”, Sünni olmalı dili de Türkçe olmalı diye düşünüyorlar. Alevilik, Kürtlük ve Hıristiyanlık bunu sabote etmeye çalışıyor, diye kabul edildi. Komünizm görüldüğü yerde ezildi. Çünkü komünizm de “Gelecekteki Türk” için tehditti. Alevilerin, Kürtlerin ya da solcuların linç ettiğini görmezsiniz. Galeyana gelenlerin hep devlet destekli olduğunu görürsünüz. Devletin polisinin gücü yetmediğinde devletin istediğini galeyana gelen halk yapar. Linç edilme meselesi sınıfsal bir meseledir. Eğer siz devletin düzenini değiştirmek isterseniz saldırıya uğrar ve linç edilirsiniz.
Bu toprakların gerçek sahipleri; Ankara’da hayatını kaybedenlerdir. Bu ülke, bu insanlardan daha yerli ve daha millisini görmedi.

Evrensel Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fatih Polat: 6-7 Eylül olayları bir linç kültürü bakımından onun devletle nasıl iş birliği içerisinde yapıldığının en net örneğidir. Selanik’te Atatürk’ün evine bomba atıldığı haberi yayılır. Bir gazete bunu manşete taşır ve İstanbul’un her yerinde dağıtır. Bunun üzerine evler iş yerleri okullar saldırıya uğrar. Rumlar ve Ermenilere karşı bir linç kampanyası başlatılır.
Yaygınlığı bakımından geziye de bakabiliriz. Cumhurbaşkanı Erdoğan kendi kitlesini oradaki insanlara karşı kutuplaştırdı. Bunun da en büyük örneği Kabataş Yalanıdır. Bunun haberini yapan yandaşlar bile defalarca yalanlanmasının ardından dayanamayıp yalan haber olduğunu kabul ettiler. Gezi’de ve sonrasında kaybettiğimiz insanlar bu kutuplaştırmanın bir sonucuydu. Bütün linç girişimleri ya devlet tarafından örgütlendi ya da destek verildi.

Ali İsmail Korkmaz’ın abisi Avukat Gürkan Korkmaz: Ali İsmail, sadece biber gazından etkilenmemek için, kaçarken dövüldü, linç edildi… Doktor, Gezici diye doğru düzgün müdahale etmedi. Suruç’ta, Ankara’da birçok ölen insanın adını bilmiyoruz. Hikâyelerini bilmiyoruz. Annesi annemden daha az acı çekmedi oysa. Biz sadece rakamlara takılıyoruz. Bu kadar kişi öldü. Ben Ali İsmail’in ağabeysi olarak o çocukların isimlerinin Ali İsmail’in adı kadar anılmamasından dolayı utanç duyuyorum.

3.oturum: Nasıl bir Türkiye? Nasıl bir mücadele?

Levent Tüzel- HDP Milletvekili: Antidemokratik savaş ve uygulamalar devam ediyor. Cumhurbaşkanı “Benden değilseniz yerli ve milli değilsiniz” diyor. Burada hedefte olan sadece Kürtler ve Aleviler değil kendisine muhalif olan herkestir. Ankara Katliamı’nda kendilerini suçlayan herkese terörist gözüyle bakan iktidar, muhalif herkesi hedef olarak görüyor. 1 Kasım seçimlerinde tablo çok değişecek gibi görünmüyor. AKP savaş ve saldırıyla her yolu deniyor, deneyecektir. Kürt hareketinin de, işçi sınıfının da, bir araya geldiği bir mücadele olmalı. Yayın yasaklarına uymayan 4 gazete var. BirGün, Özgür Gündem, Evrensel ve Cumhuriyet. Bunlar bizim tutunacak dallarımız. Aslında bu gazeteler kimlerin bir araya gelmesi gerektiğini de gösteriyor.

n İlhan Cihaner-CHP Milletvekili:
Süratle bir felakete giden insanların can güvenliğinin olmadığı bir dönemden geçiyoruz. HDP’nin bu süreçte dışlanmaya çalışıldığını görüyoruz. Bugüne kadar parçalı bir mücadele yarar sağlanamamıştır. Birleşik bir hat olmalı.Ankara’da patlamanın ardından katliam yerine gittiğimizde hâlâ gaz kokusu vardı. Bu Türkiye’nin özeti. Akrebin arkasında sürüklenen ceset şu anda Türkiye’nin özeti. Cenazesi Türkiye’ye verilmeyen annelerin feryadı da Türkiye’nin özeti. Hedeflenen bizlerin kendi kabuklarımıza çekilmesidir. Ancak biz katliamın ertesi günü Sıhhiye’ye çıktığımız gibi karşılarına çıkmalıyız.

Enver Aysever - BirGün Yazarı: Ben 28 Şubat’ın AKP iktidarının gelmesi için asker eliyle oluşturulan bir durum olduğuna inananlardanım. AKP, Ortadoğu’da aranan ilk ‘Müslüman Kardeşler’ oldu. Şu anda kalan son ‘Müslüman Kardeşler’ konumunda. Türkiye’nin her şeyden önce laik bir ülke olma derdi olmalı. Hayatımızı esir alan gericiliğin ve yobazlığın laik bir ülke kurulamamasından dolayı olduğunu düşünüyorum. Bir diğer sorun ise; hukuk. Hayatın özgür düşünceye, bilime ve hukuka dayandırılması gerekiyor artık. Liberallik öyle tuhaf bir şey ki her konuştuklarında haklılar, biz haksızız. Yetmez ama evetçilerle gidilebilecek bir yol olduğunu göremiyoruz.

Prof. Dr.Taner Timur: 2001 krizinin ardından, krizin çözdüğü yapıyı ABD birleştirdi. AKP iktidarı böylece Türkiye siyasi sahnesindeki yerini aldı. Bu hareket 2007’ye kadar özgürlükçü, AB’ci göründü ve bayağı bir gelişme sağlandı. 2007’den sonra kapatma davası ve Gül’ün köşke çıkmasıyla başka bir dönem başladı. Liberaller de bu dönem AKP’ye katıldı. Fethullahçılar da bu dönemde AKP içinde yer alarak her istediklerini aldı. Bir de Kürt hareketi bu dönemde yine AKP içinde yer aldı. Daha sonra liberaller kendilerine ters bir iktidarı savunduklarını anladılar ve çözünme süreci başladı.

Oğuzhan Müftüoğlu: Cumhurbaşkanı “Saraya kuzu kuzu gelecekler” diyor. Seçimin kısa özeti de bu aslında. Saraya kuzu kuzu mu gideceğiz yoksa kazma kürekle mi gideceğiz? Bunun seçimini yapacağız. İnsanların hayat görüşünü değiştirmeyi amaç edinmiş bir rejim var ve bu rejimin gitmeye pek niyeti yok. Batı emperyalizmini kendine dayanak olarak alan bu iktidar, Cemaat ile birlikte bugünkü devlet yapısını dinci ve faşizan bir şekilde işledi. Batının ve Türkiye’deki büyük sermayenin istediği koalisyon, CHP destekli bir AKP hükümeti olacak. Kamuoyu da şimdiden bunu işlemeye başladı. Muhalefetin mücadelesini ve hedeflerini doğru algılaması gerekiyor.