Hem bugün hem de yarın için; acilen siyasal dönüşüme talip olmak
Fotoğraf: BirGün

Ş.Can ATALAY - Avukat

Silivri Cezaevi’nden yazdı. (Silivri 9 No’lu Cezaevi A/47).

Deprem bölgesinin toparlanması ve milyonları tehdit eden yeni depremlere hazırlık bir siyasal dönüşüm ile mümkündür.

Her büyük doğal felaketin ve toplumsal olayın ardından bir milat ilan ediyoruz. Ne yazık ki beklediğimiz milatlar bir türlü gerçekleşmiyor. Nedeni belli, köklü siyasal ve toplumsal dönüşümler gerekirken sıvama tedbirlerle yol almaya çalışmak.


1999 Marmara Depremi’nin bir milat olmadığı uygulamaları izleyen, itiraz eden bizlerce gayet açıktı. 6 Şubat 2022’de toplum da gördü. Depremin kapısını çalmasını bekleyen milyonlarca yurttaş deprem bölgesine bakarken yaşanması muhtemel durumları derinden hissetti. Deprem bölgesi nasıl toparlanacak, toplumsal yaşam yeniden nasıl ayağa kaldırılacak? Ve bizler kapımızdaki depremi felakete dönüştürmeden atlatmak için neler yapmalıyız?

Sorularımızın yanıtı kamu gücünün hangi önceliklerle seferber edileceğine bağlı. Toplumsal dayanışma önemli, ancak yurttaşların yaşamını önceleyen bir kamucu yaklaşım içinde anlamlı bir işlev görebilir. Peki, 21,5 yılda kamu gücünü kullanan iktidarın öncelikleri bakımından ne durumdayız?

***

Afete dönüşen deprem öncesinde ve sonrasında iktidarın tek derdi var: İktidarda kalmak. Yaralarımızı sarmak ve yeni felaketlere engel olmak için en temel önceliğimiz bu durumu tespit etmek ve siyasal bir dönüşüme odaklanmak olmalıdır.

21,5 yıllık iktidarın inşaat çılgınlığı, “Afet Yönetimi”ne ilişkin tüm ön hazırlıkları ve afet sonrasına ilişkin idari/politik yaklaşımı insanlarımızın üzerine yıkıldı. “Emlak Piyasası” diye bir heyula yarattılar, o piyasayı sürekli speküle ederek güvenliğimize değil “inşaat cuntası”na kaynak aktardılar. İktidar, yaşadığımız yıkımdan kendi hesabına bir nokta kadar sorumluluk yazmıyor. Sıralarsak sayfalar tutacak bahanelerle tam anlamıyla durumu idare etmeye ve geçiştirmeye çalışıyor.

Birgün’de Yaşar Aydın’ın isabetle saptadığı gibi “enkazdan bir 15 Temmuz durumu çıkartma”ya çalışıyor. Yıkımı onarmak için toplumsal seferberlik yerine ayrıştırma ve bastırma siyaseti izliyor. “Not alıyoruz”, “devlete rakip çıkmayın” tehditleriyle nelere heveslendiklerini kestirmek güç değil. 15 Temmuz’u nasıl kullandığını bildiğimiz AKP, her durumda, her koşulda iktidar odaklı davranır, hiç durmadan, duraksamadan.

Toplumsal dayanışmayı tarikatların av alanına dönüştürdüler, bütünüyle tekellerine almayı amaçladılar. Yurttaşlar, yine de yandaşlar yerine elde avuçta ne varsa, onların çevresinde toparlandı. İktidar güvenilmediğini gördükçe de derin bir öfkeye kapıldı.

AKP ile yol yürüyenlerden arka arkaya sarsıcı özeleştiriler geliyor. Gelecek Partisi Genel Sekreteri: “Maraş belediyesi 1989’dan beri Refah, Fazilet bilahare AK parti tarafından yönetiliyor. Fay hattında dikey mimariye izin verildi. Çöken sadece binalar değil inşaat eksenli muhafazakâr belediyeciliktir” diyor. Taha Akyol, “… bütün bunlar bu nitelikte ancak ‘Parti Devleti’ döneminde olmuştu, şimdi 21’inci Yüzyıldayız!” diyor. Tartışmayı uzatmadan 1946’nın “Devlet Partisi” ile günümüzün “Parti Devleti” arasında önemli işleyiş farkları olduğunu belirtip geçelim.

İtibar kaybı ve devlet kurumlarının gözlerimizin önünde çözülüşü, AKP’ye ayağının altındaki zeminin kaydığını gösteriyor. AKP bu durumu kabullenmeyecektir. “15 Temmuz” hatırlatması çok isabetlidir. Milli birlik beraberlik tehditleri, dayanışma adına yapılan şovlar, dipsiz temelsiz vaatler, vaatler… Bizleri bekleyen bunlarla sınırlı kalmayacaktır.

Ancak AKP en zayıf dönemindedir. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu depremi ve sonuçlarını siyaset üstü kabul etmek bir yana politik bir bahis olarak ele alınacağını açıkladı. Toplumsal dayanışmanın engellemesine boyun eğmeyecekleri açıklaması, sosyal medya erişiminin kısıtlanmasına karşı “VPN talimatı”, sorumluluğu CHP Genel Başkanı olarak üstlenmesi önemlidir. Mecliste Olağanüstü Hal’e karşı CHP, İyi Parti ve HDP’nin karşı çıkışı önemlidir. Seçimlerin ertelenmesi için ortalığa salınan tavşanlara karşı Altılı İttifak’ın tam kadro karşı durması önemlidir.

***

Ancak AKP’nin son kalan umutlarına son verecek olan, Altılı İttifakın ortak cumhurbaşkanı adayını açıklamaları ve iktidara talip olduklarını ortaya koymalarıdır.

Ortak “Acil Eylem Planı” da elbette önemli. Ancak somut olarak iktidar talebiyle bütünleşmelidir. Böylece hem bugüne hem de yarına işaret edebilir. “Acil Eylem Planı”, deprem/afet güvenliği, salt kamusal önceliklerle, kamucu politikalarla, buna uygun bir hukuki çerçeve ile çok yönlü bir seferberlik bakışıyla hazırlanmalıdır.

AKP’nin, seçim tartışmalarına, toplumu nasıl baskılarım, enkazın üstünü nasıl örterim, gözden çıkarılabilecek kimi müteahhitleri toplumun önüne atarak insanları nasıl oyalarım ve baskılarım girişimlerine herkesin kendi konumundan ses vermesi önemlidir, ama yetersizdir. Şiddetle beklenilen, ortak aday etrafında her türden belirsizliğe ve beklentiye son verecek duruşlarıdır.

“Bir afet yaşıyoruz, bunlar neyle uğraşıyorlar” demagojisi AKP’nin bir ön kesme manevrasıdır. Ortak aday belirsizliğini kestirip atmak, AKP elitlerinin bütün ümitlerine son vermek olacaktır. Kurulmasında ve adım adım geliştirilmesindeki gayretleri takdir ediyor, emek verenlerin haklarını teslim ediyoruz. Gayretlerini noktalayacak son adımın da tam zamanıdır, acilen bekliyoruz.

O nedenle daha fazla gecikilmeden.