PKK tarafından 14 gün boyunca alıkonulan askerlerin serbest bırakılmalarının ardından tartışmalar şiddetleniyor. İki bakan asker ailelerini yaralayan açıklamalar yaparken, öte yandan da ölümü kutsadılar. Hayat ise hâlâ Ankara'da sorguda...

Hakkari, Yüksekova, Dağlıca beldesindeki çatışma sırasında PKK tarafından kaçırılan ve 14 gün alıkonulduktan sonra geçen pazar sabaha karşı DTP'li üç milletvekili Aysel Tuğluk, Fatma Kurtulan ve Osman Özçelik'in de bulunduğu bir heyete teslim edilerek serbest bırakılan 8 asker etrafındaki tartışmalar sürüyor. Askerlerin Er-bil'den Türkiye'ye Amerikan ordusunun bir uçağı ile gelmesini öne çıkarıp serbest bırakılma olayını Erdoğan-Bush zirvesi öncesinde ABD'nin Türkiye'ye bir jesti olarak kutlayan medya ve hükü-met,şimdi zirvede beklentilerinin karşılanmamış olduğuna dair bir işaret sayılacak biçimde serbes bırakılma olayının başka veçhelerine bakıyor. Türkiye medya ve siyasi çevreleri olayın neresine bakarsa baksın, ölüm kutsanıyor ve 8 askerin hayatta kalmış olması bir suç addediliyor. Serbest bırakılan sekiz asker ise şu sıralar Ankara'da Genelkurmay tarafından sorgulanıyor. Sorguda çapra yöntemin uygulandığı öğrenildi.

Gerek askerlerin derhal sorguya götürülmüş olmaları gerekse Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin ve Devlet Bakanı Cemil Çiçek'in bu askerlerin hayatta kalmış olmalarından mutsuzluk duyarcasına söyledikleri asker ailelerinde derin üzüntüye yol açtı.

Mehmet Ali Şahin'in, "Türk Silahlı Kuvvetle-ri'nin hiçbir mensubu böyle bir duruma düşmemeliydi. O gece o teröristlerle birlikte gitmiş olmalarını içime sindiremedim. Kurtulmuş olmalarından fazla sevinç duymadım" açıklamasına, rehin alman askerlerden Denizlili piyade er Fatih Atakul'un annesi Aynur Atakul gözyaşları içinde cevapverdi. Gözü yaşlı anne, "Bakan Bey, öyle konuşacağına keşke beni alnımdan vursaydı. Ben oğlumu davul zurna ile askere gönderdim. Şehit olsaydı, 'Bu vatan için öldü' diyecektim. Oğlum esir düştü diye bizim ve oğlumuzun onuruyla neden oynanıyor? Kurtulduğuna çok sevinmiştik. Ama Bakan Mehmet Ali Şahin'in açıklamalarından sonra yıkıldık. Biz onurlu insanlarız. Ben oğlumu büyük bir gururla askere gönderdim. Ölseydi daha mı iyi olacaktı? Aylardır oğlum ve diğer askerler için dua ediyorum. Oralarda asıl ölenler analar. Şehitler için bir iki gün gözyaşı dökülüyor o kadar. Analar öyle mi? Konuşmak bakana kolay geliyor. Benim anam öldü, beni öldürseler de fark etmez. Ama benim oğlumun anası yaşıyor" diye konuştu.

Atakul, sözlerini şöyle sürdürdü, "Binlerce ana her gün ağlıyor. Elbette çocuklarımızı bu vatan için yetiştirdik, ama ölmediler diye onurumuzla oynanmasını hazmedemiyorum. Benim çocuğum ölseydi Bakan Bey sevinecek miydi" dedi.

ÖDP Genel Başkanı ve Milletvekili Ufuk UrasTBMM'de gazetecilerin sorularını yanıtlarken olaya şöyle yaklaştı: "Bu konuda insanlar em-pati yapmalı. Aynı durumda kendi çocukları olsaydı ne yaparlardı? Hükümet sözcüsü Cemil Çiçek askerlerle ilgili insani durumu gözardı ederken, suçüstü yakalanmıştır. 8 askerin kurtarılmasında muhatap Irak olmalıydı. Görüşmeler Irak hükümeti üzerinden gerçekleşmeliydi. Askerleri teslim alan ABD askerlerine alkış tutup, DTP'li vekilleri hedef haline getirmek başka bir tuhaflık. Askerlerin teslim prosedürüne ilişkin bir sorumluluk varsa, bu sorumluluk Irak hükümeti ve bölgesel yönetime aittir. Milletvekilleri nasıl bir görüntüyle karşılacağını bilemez.

ÖDP Genel Başkan Yardımcısı Alper Taş ise yaptığı açıklamada, "Mehmet Ali Şahin alıkonulan askerlerin durumunu sorgulayacağına askerleri bu duruma düşüren şiddet ve savaşı sorgulamalıdır. AKP belli ki sadece sınır ötesi bir operasyona değil sınır içi bir operasyona da hazırlanıyor ve bu operasyonun hedefi de DTP olarak gözüküyor. Kürt sorununun barışçıl ve demokratik çözümü için DTP önemli bir zemindir. Bu zeminin tahrip edilmesinin kimseye yararı olmaz."

SHP Genel Sekreteri ve BirGün yazarı Uğur Cilasun ise Mehmet Ali Şahin'i yaptığı açıklamalardan ötürü, "Hiçbir yurttaşın yaşama hakkının, hiçbir siyasete ve askeri değerlendirmeye feda edilemeyeceğini" ifade ederek, "Adalet Bakanını şiddetle kınıyoruz" dedi.

Cilasun, yaptığı yazılı açıklamada, Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin'in kaçırılan askerlerin Türkiye'ye getirilmesi sürecinde yaşananlara ilişkin değerlendirmesinin, "Hukuki sorumluluktan ve insani değerlerden yoksun beyanlar" olduğunu savunarak, bunların hesabını kamuoyuna mutlaka vermesi gerektiğini ileri sürdü. Cilasun, "Adalet Bakanını şiddetle kınıyoruz. Hiçbir yurttaşımızın yaşama hakkı, hiçbir siyasete ve askeri değerlendirmelere feda edilemez" dedi.

'AÇIKLAMA DA BİZİ SEVİNDİREMEDİ'
Türkiye İnsan Hakları Vakfı ise, Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin'in yaptığı açıklamayı protesto eden yazılı bir açıklama yayınladı. TİHV'den yapılan açıklamada "Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin'in 21 Ekim'de Dağlıca'daki çatışmadan beri kendilerinden haber alınamayan askerlerin Türkiye'ye geri dönmesi üzerine 'sevine-mediği'ni öğrendiğimiz bugün bir başka haber de düşünce özgürlüğünün sınırlandırılmayacağım düşünen insan hakları savunucuları olarak bizi 'sevindiremedi" denildi.

Açıklamada Bakan Şahin'in 'Hiçbir Türk Silahlı Kuvvetleri mensubu bu duruma düşmemeliydi' derken esir alınan askerlere 'Ölmek ya da yaralanmak' gibi iki seçenek sunduğunun altı çizilirken, şu ifadelere yer verildi; "Sayın bakandan herhangi bir bakanlığın değil Adalet Bakanlığı'nm başında olduğunu unutmamasını rica ederek; yaşam hakkı, kişi güvenliği hakkı bir yana asker dahi olsa her insanın hayatta kalmak ve bedensel bütünlüğünü koruma isteği ve hakkı olduğunu hatırlatmak istiyoruz"

8 askeri teslim almaya DTP'den üç milletvekilinin gitmesinin partilerinin ortak kararı olduğunu söyleyen DTP Grup Başkanı Ahmet Türk ise şöyle konuştu: "Bu olayın ardından bir basın toplantısı yaptık ve vicdani sorumluluk duyduğumuzu söyledik. Böyle de hareket ettik. Aslında teşekkür edilmesi gereken bir grup iken suçlanan taraf olduk, soruşturmalar açılıyor. Hele hükümet sözcüsü ve Adalet Bakanı'nın açıklamaları hayret verici. 'Sevinemedim' diyor. Ben böyle bir sorumsuz açıklama daha önce duymadım. Duymak da istemiyorum. Başbakan 'Bir damla şehit kanını 550 milletvekiline değişmem' diyor. Peki son söylediklerinizle bu açıklama ne kadar örtüşüyor. Girişimlerde bulunduk, insan hakları komisyonlarına gittik. Parlamentoda başkalarını da böyle bir şeye dahil etmek istedik ama destek alamadık. Hiçbir kıpırdama olmadı. Ama basına göre, Cumhurbaşkanı'nm bile dahil olduğu bir trafik yaşanıyor.

Yani birileri yapınca iyi biz yapınca suç oluyor. Sorunun çözümü çok basit, kendi halkını kucakladığın zaman çözülecektir. Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek ise 8 askerden çok DTP'lileri suçlayan açıklamalar yaptı ve askerlerin serbest bırakılması sırasındaki görüntüleri gündeme getirirek, "Mutabakat zaptı da dahil o görüntüye baktığınızda kim kimle beraber, bu manada tarihi en sağlam belgedir ve orada olanlar suçüstü yakalanmıştır" dedi. Çiçek, şunları söyledi: "Bu olayla ilgili, komşu Irak'ta sıkıntılar sebebiyle merkezi Irak hükümetiyle ve şu an fiili hakim durumda olan ABD ile temaslar sürdürülmüştür. Ama olay, bir şeyi ortaya koymuştur. Kimler kimlerle iç içe, kimlerle kucak kucağa, kimlerle irtibat halinde. Mutabakat zaptı da dahil o görüntü en sağlam belgedir ve orada olanlar suçüstü yakalanmıştır. İnsani mülahazaları öne çıkararak bu gerçeği kapatmaya çalışmamalıdırlar." Buarada PKK yöneticilerinden Murat Karayılan hükümetin kendilerinden kaçırılan 8 askerin görüntülerini yayınlamamalarını istediğini ileri sürdü.