“68’in İşçileri”, o dönemin koşullarında sınıfsal ve siyasal anlamda bilinçlenen militan işçilerin ömürleri boyunca davalarına sadık kaldığını belgeliyor.

Hep 68’li  kalan işçiler

ATİLLA ÖZSEVER

Sendika uzmanı, araştırmacı Zafer Aydın, “68’in İşçileri” isimli kitabıyla emek tarihine yine önemli bir belge kazandırdı. Zafer Aydın’ın “İşçilerin Haziranı” isimli çalışması, 15-16 Haziran 1970 olaylarını kapsamlı bir biçimde inceleyen, bir ansiklopedi niteliği taşıyan bir eser.

Zafer Aydın, bu çalışması sırasında görüştüğü işçilerde 68 döneminin kendine özgü koşullarının onları nasıl etkilediğine de tanık olmuş. Bu vesile ile 23 militan işçinin yaşam öyküsünü gündeme getirerek o emekçi kuşağın bir fotoğrafını çekmek istemiş.

Ağırlıklı olarak 1940’lı yıllarda doğan bu işçiler, büyük ölçüde kırsal kökenli insanlar. Ve başlangıçta muhafazakâr görüşlere sahipler. Fakat eylemlilik süreçleri içinde hem sınıfsal, hem siyasal anlamda görüşlerinde değişiklik olmuş, devrimci, sosyalist, komünist bir görüşü benimsemişler.

68 kuşağının devrimci öğrencileriyle ortak olan nitelikleri, davalarına olan yüksek inançları olarak ortaya çıkıyor. Büyük çoğunluğu DİSK’in ilk örgütlendiği fabrikalarda çalışmaya başlıyor, işgaller, grevler ve benzeri eylemlerle militanlaşıp politikleşiyorlar. DİSK üyesi olmanın yanı sıra Türkiye İşçi Partisi’nde de (TİP) üyelikleri söz konusu. Daha sonra önemli bir kısmı da, 1980 öncesindeki Türkiye Komünist Partisi’ne (TKP) üye oluyor.

AĞIR BEDEL ÖDÜYORLAR

68’in işçileri, bu sendikal ve politik mücadele içersinde bilinç düzeylerini yükseltirken bir yandan da ağır bedeller ödüyorlar. Büyük çoğunluğu yoğun bir işsizlik yaşıyor, eylemlerde öncü pozisyonunda oldukları için işten çıkarılmaları mukadder oluyor. Zafer Aydın’ın deyimi ile “her daim topun ağzında olan” Hayri Erol’un yanı sıra birçok işçi militanı, bu mücadelelerin sonunda işsiz kalıyor.

12 Mart 1971 ve özellikle 12 Eylül 1980 askeri darbesinde ağır işkencelere uğruyorlar. İşsizlik, işten çıkarılma, yoksulluk, yargılanmalar, işkenceler, hapislikler, onları yıldırmıyor, davalarına olan inanç, sosyalizme olan bağlılıkları, sürüp gidiyor.

Zafer Aydın, bu militan işçilerin yaşam mücadelesini akıcı bir üslupla, çok sade, anlaşılır bir şekilde, hikâye tadında anlatıyor..

68’in işçileri, 1965-1970 yılları arasında fabrikalardaki eylemlerde ciddi bir deneyim kazanarak 15-16 Haziran 1970 büyük direnişinde önemli görevleri yerine getiriyorlar, işçi kitlesine önderlik ederek tabanın harekete geçmesini sağlıyorlar. 1980 öncesi DİSK’in sendikal eğitimleri de işçilerin sınıf bilincine ulaşmasında önemli bir etken oluyor.

Bu militan işçiler, 1976 yılındaki Devlet Güvenlik Mahkemeleri (DGM) direnişinde, 20 Mart 1978 Faşizme İhtar Eylemi’nde, 1 Mayıs’larda aktif bir rol oynuyorlar. Zafer Aydın, bu kitabında işçi sınıfı mücadelesinin nasıl yapılacağını 68’li işçilerin bir fiil yaşadıkları üzerinden somut örneklerle dile getiriyor.

FAİK TÜRÜN'Ü PROTESTO

Yaptıkları mücadelenin sınıfsal ve siyasal bilinçlenmelerinde nasıl bir gelişime yol açtığı da somut olgular ışığında anlatılıyor. Kitapta, Turgut Bozgül isimli işçinin Faik Türün’ü protesto eylemi de şöyle ifade ediliyor:

Orgeneral Faik Türün, 12 Mart 1971 darbesi sürecinde 1. Ordu Komutanı iken ünlü Ziverbey Köşkü’nde işkence olaylarını organize eden kişi. Emekli olduktan sonra 1975 yılındaki Senato seçimlerinde Adalet Partisi’nin senatör adayı. Türün, Alibeyköy’deki kahvelerde seçim çalışması yapıyor.

Turgut Bozgül de, 12 Mart döneminde işkence görmüş, hapis yatmış bir işçi. Faik Türün’ün bulundukları bölgeye geldiğini duyunca “Katil, işkenceci defol” sloganlarını patlatıyor. Arkadaşlarıyla birlikte taşlar fırlatarak Türün’ün arabasından inmesini engelliyorlar. İşkenceci general, konuşma yapamadan bölgeden uzaklaşmak zorunda kalıyor. Bozgül de, “Türün’ün yakasına yapışıp yüzüne tükürmek isterdim ama olamadı” deyip hayıflanıyor.

68’li işçiler, yaşadıklarını anlatırken yapılan hataları da ortaya koyuyorlar. 1975-1980 döneminde fabrikalarda sol fraksiyonların kendi aralarındaki çatışmalarının işçilerin mücadelesini olumsuz yönde etkilediğini belirtiyorlar.

Sonuç itibariyle 70’li yaşlarının sonlarını yaşayan bu militan işçiler, onca sıkıntılara rağmen sosyalizme olan inançlarını yitirmeden Gezi Direnişi’nde, daha sonraki 1 Mayıs’larda, emekli eylemlerinde mücadelelerini sürdürüyorlar.