AKP iktidarı 20 yılı aşkın süredir iktidarı yönetiyor. Bu süreçte yüz binlerce işçinin grevi yasaklandı, madenlerde facialar yaşandı, afetler felakete döndü, insan hakları görmezden gelindi, eğitim ve sağlıkta en dip nokta görüldü.

Hepsi Erdoğan sayesinde

POLİTİKA SERVİSİ

Cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerine 2 aylık bir süre kaldı. Bir yandan ülke seçim sathına girerken yurttaşlar da sosyal medyadan "Erdoğan sayesinde" başlığıyla ülkenin geldiği durumu özetleyen tweetler paylaştı.

Yurttaşlar özellikle ekonominin geldiği hali özetleyen içerikler paylaştı.

Erdoğan sayesinde yazılarak paylaşılan bazı içerikler şöyle:

•1 kilo kıyma 250 TL
•1 litre süt 28 TL
•2+1 daire 2 milyon TL
•200’lü bebek bezi 450 TL
•1 çuval şeker 1.500 TL
•1 koli yumurta 76 TL

Ülke tarihin en büyük ekonomik krizini yaşarken içinde boğuştuğumuz tek sorun da bu değil. Eğitimden sağlığa, kent yönetiminden yargıya 20 yılda hemen hemen her konuda skandallar yaşandı. Kurumların içi boşaltıldı. Kızılay gibi AKP öncesinde herkes tarafından önemsenen bir kurum bile arpalık haline getirildi. AKP’li yıllarda yaşananların özeti şu şekilde:

GREV YASAKLARI

AKP iktidarı boyunca ülkede tam 20 greve yasaklama kararı verildi. Yasaklar "milli güvenliği bozucu nitelikte” bahanesiyle alındı. 2002 yılında iktidara gelen AKP 2005’e kadar 5 grevi yasakladı. Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olduğu 2004 yılından sonra ise grev yasaklarında çok ciddi bir artış oldu. O tarihten bugüne grev yasaklama sayısı 15 oldu. Yaklaşık 195 bin işçinin grevi yasaklandı. Özellikle ülkenin OHAL’le yönetildiği 2017-2018 yılları arasında tam 7 greve yasak kararı verildi. Bu yasaklardan etkilenen işçi sayısı 154 bin oldu. 20 yılda grev yapabilen işçi sayısı ise sadece 87 bin.

MADEN FACİALARI

Maden faciaları da AKP’li yıllarda rutin hale gelen olaylardan oldu. Özellikle Soma faciası ülke tarihinin en büyük işçi katliamı olarak yerini aldı. İSİG Meclisi’nin raporuna göre AKP’li yıllarda en az 1.989 maden işçisi hayatını kaybetti. Yaşanan bu ölümler ise iktidar tarafından fıtrat ve kadere bağlandı. Faciaya neden olanlara ise çok cüzi cezalar verildi. Yaşanan bazı maden kazaları şöyle:

•8 Eylül 2004 tarihinde Kastamonu Küre ilçesinde bulunan yeraltı bakır ocağında meydana gelen yangında 19 işçi öldü.

•23 Şubat 2010 tarihinde Balıkesir’in Dursunbey ilçesine bağlı Odaköy’de, maden ocağında meydana gelen grizu patlamasında 17 işçi ölürken, 30 işçi de yaralandı.

•3 Mayıs 2014’te Manisa ilinin Soma ilçesindeki kömür madeninde çıkan yangın nedeniyle 301 emekçi hayatını kaybetti.

•28 Ekim 2014’te Karaman’ın Ermenek ilçesine bağlı Pamuklu Mahallesi yakınlarında bir kömür madeninde meydana gelen su baskını sonucu 18 işçi, madende mahsur kalarak yaşamını yitirdi.

•Bartın Amasra’da maden ocağında 14 Ekim 2022’de patlama meydana geldi. Patlamada 40 kişi hayatını kaybetti.

TARİKAT VE CEMAATLER

AKP iktidara geldiği ilk günden itibaren ülkeyi tarikatlara peşkeş çekti. İktidarının ilk yıllarında bugün artık "terör örgütü" olarak anılan Fethullahçılarla işbirliği yapan AKP çeşitli kumpas operasyonları düzenledi. 2013’ün sonlarından itibaren ise AKP ile Fethullahçılar iktidarı bölüşüm kavgasına girişti. Süreç Fethullahçı askerlerin darbe girişimine kadar gitti. Sadece bununla da kalmadı. Fethullahçılardan boşalan kadrolara başka cemaatler yerleştirildi. Özellikle Menzil ve İsmailağa bu süreçte kendine büyük alan açtı. Bakanlıklar cemaatler arasında paylaştırıldı. Kuran kursu adıyla medreseler açıldı. Bu kurumlara ses çıkarılmadı.

MAFYALAR KOL GEZİYOR

Organize suç örgütleri ülkede kol gezmeye başladı. İktidarının ilk yıllarında "mafyayı bitirdik" yalanıyla propaganda yapan AKP daha sonra bu güçlere alan açtı. Önce Sedat Peker AKP için mitingler düzenledi. Başta barış akademisyenleri olmak üzere insanlara tehdit yağdırdı. Sonra pandemi bahane edilerek birçok çeteci cezaevlerinden salındı. MHP Lideri Bahçeli’nin de bastırmasıyla Alaattin Çakıcı da bunların arasında yer aldı. Çakıcı çıkar çıkmaz muhalefeti tehdit etmeye başladı. Peker’in ifşalarıyla devlet içinde çetecilerle hareket edildiği ortaya çıktı. Ülke adeta uyuşturucu ticaretinin merkezine yerleşti. Birçok çete üyesi ile İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun fotoğrafları çıktı. Sokaklarda uluslararası mafya baronları çatıştı.

EĞİTİM VE SAĞLIK

"Dindar nesil" isteğiyle eğitimin içi tamamen boşaltıldı. İmam hatiplerin sayısı devasa oranda artış gösterdi. Bu okullar AKP’ye kadro yetiştiren kurumlara dönüştürüldü. Dinci vakıflar ve cemaatler okullarda kol gezmeye başladı. Eğitim müfredatı gerici içeriklerle dolduruldu. Üniversitelerde de benzer bir durum yaşandı. Her ile üniversite politikasıyla yükseköğretim kurumları liselere dönüştürüldü. Zaten sorunlu olan özerklikleri tamamen ortadan kalktı. Üniversiteler AKP yandaşı akademisyenlerle dolduruldu. Özelleştirme politikalarıyla hem yükseköğretimde hem de öncesinde okullar birer ticarethaneye dönüştürüldü.

Sağlıkta da benzer bir durum yaşandı. "Sağlıkta dönüşüm" programıyla halk sağlığı ayrıcalıklı hale getirildi. Özel hastaneler aracılığıyla sağlık alınıp satılan bir şeye dönüştürüldü. Şehir hastaneleriyle sağlığa ulaşım kısıtlı hale getirildi. Bu durum sağlıkta şiddetin de ‘normal’ olmasını sağladı. Şiddete uğrayan hekim sayısında ciddi bir artış yaşandı. Yurtdışına gitmek isteyen hekim sayısı devasa oranlarda arttı. Sağlık ocakları kapatılarak aile sağlı merkezleri kuruldu, koruyucu hekimlik yok sayıldı. Performansa dayalı ücretlendirmeyle nitelik bozuldu.

RANTSAL DÖNÜŞÜM

Yapılan kentsel dönüşümler rant odaklı gerçekleştirildi. Örneğin İstanbul’da olası bir depremden daha çok etkilenecek bölgeler yerine tam tersine deprem riski daha az olan yerler dönüşüm için tercih edildi. Evleri ellerinden alınan yurttaşlar mağdur edildi. Bu şekilde inşaat şirketleri abat olurken halk da perişan hale getirildi. Sadece bununla da sınırlı kalmadı. Doğal yaşam alanları şirketlere peşkeş çekildi. Orman arazileri, tarım arazileri otel sahiplerine verildi. Halk plajları yok edildi. Birçok çevre katliamı yaşandı.

AFETLER FELAKET OLDU

2002’den bugüne birçok afet yaşandı. Ülke yönetimindeki aksaklıklar yaşanan her afet bir felakete dönüştü. En küçük yağmurda bile selin oluştuğu kentler oluştu. Büyüklüğü 6’nın altında gerçekleşen depremlerde bile can kayıpları yaşandı. En net örnekler ise son senelerde yaşandı. Batı Karadeniz’de 2021’de yaşanan sel felaketinde en az 82 kişi hayatını kaybetti. Yine aynı dönemde Ege ve Akdeniz sahil hattı boyunca ülke tarihinin en büyük orman yangınları yaşandı. Yetersiz ekipman nedeniyle yangınlara müdahale edilemedi. Son olarak 6 Şubat’ta Maraş merkezli yaşanan iki deprem ülke tarihinin en çok can kaybına neden odu. Depremlerde 48 bini aşkın kişi hayatını kaybetti.

GARANTİ PROJELER

Köprü, otoyol ve havalimanı gibi projelere garanti ücretler verildi. Hiç kimsenin kullanmadığı havalimanları yapılarak halkın cebinden şirketlere milyarlarca lira aktarıldı. Bu yolla başta 5’li Çete olmak üzere AKP’li zenginler yaratıldı.

İnsan hakları da bu dönemde en çok yara alan başlıklardan biri oldu. En ufak eylemde dahi polis müdahalesi normalleştirildi. Son dönemde "hükümet istifa" demek bile kriminal hale getirildi. Onlarca gazeteci cezaevlerinde, basına sansür hiç olmadığı kadar zirvede. Polis hiç olmadığı kadar korunur hale geldi. En küçük eleştiriler tutuklanmaya sebep gösterildi. Cumhurbaşkanına hakaret davaları oldukça yüksek oranlarda artış gösterdi. Yargı tek adamın emrinde hareket eden bir kuruma dönüştürüldü. Türkiye hukukun üstünlüğü endeksinde 140 ülke arasında 116’ncı, demokrasi sıralamasında 179 ülke arasında 147’nci, Basın özgürlüğü endeksinde 180 ülke arasında 149’uncu oldu.