Çocukları sinemayla buluşturan ‘İstop Motion’ atölyesi, çocukları stop motion animasyon yapımına dair sinema atölyelerine davet ediyor. Kurucuları, İstop Motion’ın çocukların hayatına birçok alanda etki ettiğini belirtiyor.

Her ev bir set her çocuk yönetmen

Umut SERDAROĞLU

Objeleri kare kare çekip, hareket ediyormuş gibi gösteren bir animasyon türü olan stop motion sinemanın en çok sevilen türlerinden biri. Sinemanın 1800’lü tarihlerde bulunuşuyla ortaya çıkan stop motion tekniği 1933 yılında çekilen King Kong filmiyle ünlenirken usta yönetmenler Tim Burton ve Will Vinton ile daha geniş kitlelere ulaştı. Stop motion tekniğini çocuklarla buluşturulan Gürşat Özdamar ve Mükerrem Yıldız’ın kurucusu olduğu İstop Motion ise çocuklara erken yaşta sinema sevgisini aşılarken, kendi filmlerini yapmalarına imkân sağlıyor. 23-24 Nisan tarihlerinde 6-8 ve 9-14 yaş grupları ile Beyoğlu’ndaki Atlas 1948 İstanbul Sienma Müzesi’nde gerçekleştirilecek yeni atölyelerin hazırlığını yapan Gürşat Özdamar ve Mükerrem Yıldız’la İstop Motion aracılığıyla çocukların sinemayla etkileşimlerini konuştuk.

İlk olarak İstop Motion’ın hikâyesini sorduğumuzda Gürşat Özdamar, 20 yıl önce Nesin Vakfı’nda çocuklarla sinema atölyeleri ile başlayan deneyimin, zaman içinde okul, kurum, etkinlik ve festivallerde devam ettiğini ifade ediyor. Eski bir çocuk oyunu olan istop ile sinemanın başlangıcı olan stop motion sözcükleri bir araya geldiğini ve sinemayı bir çocuk oyunu haline getirdikleri atölyelerine isim olduğunu belirten Özdamar, “Bu deneyimini farklı etkinliklerle de paylaşıma açtık. Türkiye’nin ilk herkese açık ve ücretsiz Sinema Kampı’nı düzenledik. Kampa katılan Zeki Alasya çekimlere eşlik etti. CANLAN! Çocuklarla Sinema kitabı ile her yaştan çocuğa temel sinema bilgisini sunduk. Kitabın yeni baskısı Ayrıntı Yayınları’ndan çıkacak” diye konuşuyor.

her-ev-bir-set-her-cocuk-yonetmen-1006301-1.

ZİHİNLERİN BERRAKLIĞI

Çocukların sinemaya olan ilgisini ne yönde etkilediğine dair konuşan Mükerrem Yıldız, “Kesinlikle sinemaya olan ilgileri artıyor” diyor. Yıldız, çocuklar üzerinde gözlemlediği etkileri şöyle sıralıyor: “Daha dikkatli, özenli ve eleştirel yaklaşmaya başlıyorlar. Üstelik özgüvenlerini de pekiştiriyor. Kamera karşısındaki duruşları değişiyor ve yorumları gelişiyor. Televizyonda ya da sinemada gördükleri filmlerle ilgili olumlu ya da olumsuz eleştiride bulunmaya başladıkları kısımlar bizi çok güldürüyor. Çok kısa sürede motive olup sinemaya, set ortamına dair ifadeleri kullanmaya başlıyorlar, bundan zevk alıyorlar. Sık sık arka plan, sinopsis, sahne numarası gibi ifadeleri kullanıyorlar. Hazırladıkları sahnelerde ifade etmek istediklerini yansıtacak planlamalar yaparken temaya da inanın yetişkinlerden daha çok hâkim oluyorlar. “Şöyle bir planla şunu anlatmak istiyoruz. Yani temamız bu...” şeklinde kendiliğinden gelişen yalın, net bir ifade biçimleri var. Bu zihinlerinin berraklığı, hayal güçlerinin zenginliğinin sonucu.”

her-ev-bir-set-her-cocuk-yonetmen-1006302-1.
Mükerrem Yıldız

Gürşat Özdamar, etkinlik sırasında çocuklarla yaşadıkları deneyimleri sorduğumuzda, “Günümüzde çocuklar ellerinden telefonu, tableti düşürmedikleri için eleştiriliyor. Doğrudur, ama çocukların bu teknolojiye ilgisini ve becerisini olumluya çevirmek de mümkün” yanıtını veriyor ve ekliyor: “Çalışmalarımızda kullandığımız bir uygulamayı indirip mobil cihazına kuran her çocuk, kolayca bir animasyon film çekebilir duruma geliyor. Yani her ev bir sete, her çocuk bir yönetmene dönüşüyor. Çocuklar sanıldığı gibi yalnızca süper kahramanlarla, prenseslerle ilgilenmiyor. Örneğin ekoloji onların da gündeminde, çocuk hakları da. Onları bu alanlarda üretimler yapmaya teşvik ediyoruz. 9 yaşındaki Ulaş’ın ekolojik yıkımlarla ilgili hazırladığı film Ulıuslararası Canlandıranlar Film Festivali gösterim programına alındı ve Fransız Kültür Merkezi’nde izleyici ile buluştu. Elbette onları yarıştırmıyoruz.”

her-ev-bir-set-her-cocuk-yonetmen-1006303-1.

BASKICI KURAL YOK

Yeniden sözü alan Mükerrem Yıldız, ‘İstop Motion’ atölyesinin çocukların hayatına neler kattığını şöyle anlatıyor: “Biz sadece film değil, dansı, dramayı, felsefeyi, müziği, resmi, masalları da barındıran bir çalışma yapıyoruz. Aslında bir yanıyla yaratıcı okuma-yazma egzersizleri yapıyoruz. Soru sormaya başlıyor çocuklar. Kendilerini dinlemeyi, duymayı kendi varlıklarını hissedip doğru ya da yanlışın, haksız eleştirinin, yersiz övgülerin olmadığı eşit bir ortamda çalışmanın farkını hissediyorlar. Alışıldık bir öğretmen yok, sıkıcı ve baskıcı kurallar yok. Bu da onların bireysel dünyalarına güç katıyor. El kaldırmadan sırayla konuşmanın mümkün olduğunu fark ediyorlar. Birlikte çalışıp yardımlaşıyorlar, empatiyi içselleştiriyorlar. İlk derslerde yönetmen olarak direkt Gürşat’ı işaret ediyorlar. Benim de yönetmen olduğumu söylediğimde “kadın yönetmen mi?” şeklinde tepkilerle karşılaşabiliyoruz. Çalışmalarımızla bu algı da kırılıyor. Mesela 6 yaşındaki Meryem ve 10 yaşındaki Sude “Büyüyünce yönetmen olacağım” diyor artık. Hatta sanat yönetmeni, senarist olacağını söyleyenler de var.”