Faiz kararı halkın borçlanma maliyetini artıracak, üretimi de sınırlayacak. Prof. Dr. Uzunoğlu, talebin kısılmasıyla yatırımın da düşeceğini belirterek krizden çıkmak için enflasyonun nedenlerini dikkate almak gerektiğini söyledi.

Her karar halka ‘zarar’ yazıyor
Diyarbakır’da halk ucuz gıda için uzun kuyruklar oluşturmuştu. (Fotoğraf: DHA)

Havva GÜMÜŞKAYA

Merkez Bankası’nın politika faizini yüzde 25’e yükseltmesi de geniş toplum kesimlerinin sorunlarını çözmek bir yana daha da ağırlaştıracak. Önceki gün gelen beklentilerin üzerindeki faiz artışı ile TL ile borçlanarak yaşamını sürdürmeye çalışanların borçlanma maliyeti yükselecek. Borçlanmanın maliyeti arttıkça yüksek enflasyon nedeniyle krediye daha çok bağlanan KOBİ ölçeğindeki firmalar da kendilerini döndürmekte zorlanacak.

Bir taraftan krediye erişim zorlaşırken diğer taraftan yılsonunda enflasyonunun beklenenin üzerinde gelmesine de kesin gözüyle bakılmaya başlandı. Merkez Bankası’nın yılsonu enflasyon tahmini ortalama yüzde 58, üst sınır ise yüzde 62 düzeyinde. Faiz kararının ardından banka tarafından yayımlanan metinde yılsonu enflasyonun üst sınıra yakın geleceği belirtildi. Artan faiz oranları ile borçlanmanın maliyetinin artması ve vergi yükünün birleşmesi yurttaşın belini bükecek.

Ekonomi yönetimi ise hayat pahalılığı karşısında satın alma gücünü yitirmiş toplumun talebini daha da kısarak enflasyon ile mücadele etmeye çalışıyor.

TALEP BASKISI

Trakya Üniversitesi’nden Prof. Dr. Sadi Uzunoğlu, faiz kararının hem yurttaş hem de şirketler bazında etkilerini değerlendirdi. ‘Rasyonel politikalar’dan uzaklaşmanın 2017 yılında başladığını hatırlatan Prof. Dr. Uzunoğlu, hatanın geçmişten geldiğini kaydederek şöyle özetledi: “En ciddi hata, Kredi Garanti Fonu kredileriyle başladı. Daha sonra Aralık 2021’de had safhaya ulaştı. Yüksek enflasyon platosunda devam eden bir ekonomide çok hızlı bir şekilde faizleri düşürerek döviz kurlarının yukarı gelmesine ve enflasyonun daha da yüksek bir seviyeye ulaşmasına neden olundu. Böyle bir problemle karşı karşıya kaldık.”

Prof. Dr. Sadi Uzunoğlu

Seçim sonrası rasyonel politikalara dönüş adı altında hızlı sıkılaştırma adımlarının atıldığını belirten Uzunoğlu, “Faiz oranlarında yükseliş trendine girdik. Problem şu; enflasyonu biz sürekli talebi baskılayan politikalarla indirmeye çalışıyoruz. Ekonomideki sıkılaşma hep talebin baskılanmasına yönelik” dedi ve ekledi: “Geniş kesimlerin satın alma gücü düştü. Sadece belli bir kesimde parası olup da ‘Enflasyondan para kazanabilir miyiz?’ diye düşünenler var. Araba başta olmak üzere, dayanıklı tüketim mallarını satın alıyorlar. Böyle bir talep var, doğru ama bunlar da hep fiyat yükseleceği beklentisiyle atılan adımlar. Ortada büyük bir talep patlamasından söz etmek mümkün değil. Çünkü ortada kredi yok. Bankaların kredileri çok ciddi anlamda kıstığı bir ortamdan bahsediyoruz. Geniş kesimlerin zaten talebi ortadan kalkmış durumda. Onların talebini daha da çökertecek, çok hızlı sıkılaşmaya gidilirse bu sefer de yatırımlarda sorun yaşanacak. Gelecekte ortaya bir talep çıkması lazım ki yatırım olsun.”

Satın alma gücünün düştüğü bir noktada devletin de dolaylı vergiler üzerinden getirdiği yüke dikkat çeken Uzunoğlu, “Devlet de bir taraftan ‘ben disipline olacağım’ diyor, vergileri artırıyor. Hem maliyetleri artırıyor hem de talebi olumsuz yönde etkiliyor” ifadelerini kullandı.

İç talebin hem para hem de maliye politikası ile kısılmaya çalışıldığını işaret eden Uzunoğlu, üretim açısından da sıkıntıların yaşandığını şu şekilde ifade etti: “Bir tek dış talep kalıyor. Yani ihracat. Ancak ihracatı istediğimiz gibi yapamayız. Avrupa durgunluğa giriyor, dünyadan sinyaller çok iyi gelmiyor. Böyle bir ortamda bizim zaten kredi bulamamaktan kaynaklanan, ihracata mal hazırlayamayan bir kesim var. Hazırlasa da çok yüksek maliyetlerle hazırlıyor. Üretim kısmı çok problemli, tekstilden plastiğe kadar birçok sektörde ciddi maliyet artışları yaşanıyor. Kredi bulamamak olumsuz yönde etkilemeye devam ediyor. Çok ciddi sıkılaştırma politikalarının çok ciddi sonuçları olur.”

TEKEL KÂR EDİYOR

“Onun yerine enflasyonun nedenlerine eğilmek gerekir” diyen Uzunoğlu, şöyle devam etti: “Örneğin; enflasyon piyasalardaki tekelleşmeden kaynaklanıyor olabilir mi? Piyasalardaki bu tekelleşme eğilimi daha az üretmeye ve daha yüksek kârla satmaya itiyor mu? Tekelleşen ağlarda kârlar inanılmaz bir şekilde artıyor. Çok büyük şirketlerin durumu iyi ama KOBİ boyutundaki şirketler çok büyük sıkıntı yaşıyor.”

Gelir dağılımının bozulduğu ortamda güçlü talepten bahsedilemeyeceğini kaydeden Uzunoğlu, “Burada güçlü talepten ziyade yetersiz arzın göz önüne alınması gerekiyor. Arz kanallarındaki problem dikkate alınarak enflasyonla mücadele edilmesi lazım. Aynı zamanda bu haksız vergilerden de hızlı şekilde çıkılması gerekir” dedi.