Ekonominin durgunluğa girmesi ve fon sıkıntısı üzerine hükümetin çözümü Türkiye Varlık Fonu A.Ş'yi kurmak oldu. Prof. Dr. Karatepe: Hükümetin amacı kamu kaynaklarını kullanırken kamu denetiminin dışına çıkmak

Her şey serbest, denetim yok! Hükümetin en çılgın projesi: Varlık Fonu A.Ş.

Hükümetin kamu kurumlarını denetimden kaçırmak için 2016 Ağustos ayında hukuksuz bir şekilde oluşturduğu Türkiye Varlık Fonu Yönetimi Anonim Şirketi'ne dev kamu şirketleri devredildi. Devredilen şirketler arasında Botaş, Türk Hava Yolları, Ziraat Bankası, Halk Bank'ın kamu hisseleri, Türk Telekom'daki kamu hisseleri, Çaykur, Borsa İstanbul, PTT, ETİ Maden ve Türksat bulunuyor. Öte yandan Bodrum, Selçuk, Kemer ve Kuşadası gibi turizm ilçelerinin en önemli noktalarında bulunan ve 2 milyon metrekareden fazla alanı kaplayan araziler de yine Fon'a devredildi.

Türkiye Varlık Fonu Yönetimi Anonim Şirketi’nin Yönetim Kurulu da belli oldu. Fonu hükümete yakın görüşleriyle tanınan Cumhurbaşkanı Ekonomi Başdanışmanı Yiğit Bulut, Medipol Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Sabah Gazetesi yazarı Prof. Dr. Kerem Alkin, Borsa İstanbul Yönetim Kurulu Başkanı Himmet Karadağ ve Piri Reis Üniversitesi Rektörü Prof. Oral Erdoğan yönetecek.

Kamuoyunda yoğun tepkiyle karşılanan Varlık Fonu adımıyla ilgili BirGün'e konuşan Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler

Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yalçın Karatepe, fonun amacının ne olduğunu ve içerdiği riskleri sıraladı:
Kamu şirketlerine katkısı yok!

Varlık fonları, bütçe fazlası bulunan, özellikle körfez ülkelerinde yaygın olarak kullanılır. Türkiye'nin ise bütçe fazlası değil, bütçe açığı bulunuyor. O zaman bu fon niye kuruldu? Kamu kaynaklarının daha verimli kullanılabilmesi için kamu varlıklarını buraya aktarmaya yönelik bir kanun diye lanse edildi. Fakat ekonomide halihazırda faaliyet gösteren ve değerli olan bu kurumların ekonomiye daha fazla kazandırılması diye bir sonuç mümkün değil.

Fon her şeyden muaf
Bu fonun kurulmasının temel gerekçesini kamu kaynaklarını kullanırken kamu denetiminin dışına çıkılması isteği oluşturuyor. Devlette hem harcama yaparken hem de varlıkları değerlendirirken bir yığın esas ve usullere uymak zorundasınız fakat Varlık Fonu'na devrettiğiniz zaman bütün bunlardan muafsınız.

Sayıştay denetleyemez
Fon sayıştay denetimine tabi değil. Örneğin Halk Bankası'ndaki kamu hisselerini istediği fiyattan istediği kişiye satabilir. Hem varlıkları değerlendirirken hem faaliyet gösterirken tabi olduğu hiçbir şey yok. Zarar oluşrsa kamusal zarar diyemezsiniz çünkü bu bir ticari faaliyet diyecek.

Telekineziye bile yatırım yapabilirler
Şirket her türlü vergiden muaf. Gelir vergisi ödemiyor, kurumlar vergisi ödemiyor, damga vergisi ödemiyor, KKDF, emlak vergisi ödemiyor... Faaliyetlerine dönük hiçbir sınırlama yok. Örneğin, "ben bir telekinezi araştırma şirketine 1 milyar dolarlık yapacağım" derse bunu sorgulayamazsınız.

İstedikleri herkesi işe alabilirler
Burada çalışanlar 657'ye tabi değil, Personel Kanunu'na tabi değil, istediği kadar kişiyi istihdam eder, istediğini istihdam eder, personel alımına ilişkin mevzuatlara uymak zorunda değil. Sınav yapmak zorunda değil, KPSS'ye uymak zorunda değil. İnanılmaz derecede sınırsız ve sorumsuz bir yapı oluşturlumuş.

Fon hükümetin insafına bırakılmış
Yapmaya çalıştıkları şey kamunun bütün varlıklarını kamusal denetim dışına çıkarıp istedikleri gibi kullanmak. Fon yönetimin ve hükümetin insafına bırakılmış. Oysa hukuk devletlerinde işler hükümetlerin vicdanına bırakılmaz. Yasalarla düzenlemeler yapılır.
Yiğit Bulut’un maaşını öğrenemezsiniz

Örneğin yönetim kurulu üyesi Yiğit Bulut'a ne kadar maaş ödeniyor diye sorsanız cevap vermek zorunda değiller. Ticari sır, size söyleyemeyiz cevabını alırsınız. Çünkü anonim şirket ve ticari hukuk hükümlerine tabi. Kamusal herhangi bir sınırlaması yok. O yüzden Yiğit Bulut'a ya da diğer yönetim kurulu üyelerine istediği parayı verebilirler.

SPK zorunluluğu yok!
Türkiye'de en küçük anonim şirket finansal varlık ihraç ederken Sermaye Piyasası Kurulu'na başvurması gerekir. Bu şirketin SPK'den izin almasına da gerek yok. Öyle bir düzenleme yapılmış ki, devletin bütün malları buraya aktarılabilecek. Yöneticiler ve hükümet bu fonda finansal anlamda istediği kararları alacak ve sonuçlarından herhangi bir sorumluluğa tabi tutulamayacak.

Hukuk bu işe ne der?
Bu kanun Anayasa Mahkemesi'ne götürülebilir, 'burada kamu yararı yok' denebilir ama özellikle OHAL döneminde hükümetin aleyhinde bir karar çıkması pek mümkün gözükmüyor.

Kurul değil hükümet severler derneği
Himmet Karadağ Borsa İstanbul'un başkanı. Yiğit Bulut'u zaten hepiniz çok yakından tanıyorsunuz. Medipol Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kerem Alkin sabah gazetesinde yazar ve doların çok hareketli olduğu dönemde 'altın standardına geçelim' altını gibi zihnisinir projeleri olan bir iktisatçı. Diğeri İstanbul Pirireis Üniversitesi Rektörü Oral Erdoğan, o da hükümete oldukça yakınlığıyla bilinen bir isim.

***

Fon başarısız olursa...

Yıldız Teknik Üniversitesi İktisat Bölümü Araştırma Görevlisi Sırrı Emrah Üçer ise Varlık fonun ortaya çıkışını küresel ve yerel nedenlerine işaret etti. Üçer’in değerlendirmeleri şöyle:

"Enerji ve ulaşım gibi altyapı alanlarına özel sektör katılımı 2000’lerden beri sürekli düşüşte. Bunun ardında özel finansman kanallarının bu alanlara fon aktarmakta isteksizleşmesi var. Halbuki kapitalist küreselleşmenin krizinin ertelenmesi ve ihtiyaç duyduğu para ve mal hareketliliğinin sağlanması altyapıyla mümkün. Bu noktada devletin altyapı sektörlerini kaderine terk etmesi beklenemez. İlk aşamada, biraz da özel finansmanı da teşvik etmek için, dünyanın her yerinde devlet finansman alanına giriyor. Özelleştirmenin ve greenfield yatırımların yerini adım adım kamu-özel sektör ortaklıkları alıyor. Bizim ülkemiz açısından bu durumu daha acil kılan dinamikler kurdaki yükseliş ve ekonomik-siyasi itibarda gerilemenin yarattığı finansman sorunu. Türkiye için 2000’lerin ortasında muslukları açan uluslararası finans piyasaları 2010’larla beraber kapatmaya başladı. İktidar buna birkaç kanaldan müdahale etti. Önce yerli bankalar ve kamu bankaları proje finansmanına sokuldu. Sonra 2014’te hazine garantisi uygulaması başlatıldı. Sonra bazı yetkilendirme bedeli ödemeleri için kur sabitlendi. Nihayet bir fon denizi olarak Varlık Fonu kuruluyor. Eğer devletlerin özel yatırımları canlandırmak için attığı bu adımlar karşılıksız kalırsa, ilgili sektörlerin yeniden devletleştirilmesi de gündeme gelebilecektir."