Başbakan Erdoğan da Hrant Dink

Eski başbakanlandan Bülent Ecevit ve eski Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel gibi sonunda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da 'derin devlet' gerçeğini kabul etti. Kamuoyu ise neredeyse artık herkesin bildiği, Başbakan Vardır' dediği, 'derin devlet' ilişkilerinin neden çözülemediğini merak ediyor.

Türkiye'de aydınlara yönelik her suikastten sonra gündeme gelen, bu cinayetleri milliyetçi çevrelerle işbirliği halindeki devlet içi güç odakları mı işliyor tartışması, Hrant Dink cinayeti ile yeniden canlandı.

Başbakan Erdoğan, Kanal 7 Televizyonunda katıldığı canlı yayında, derin devletin varlığıyla ilgili bir soru üzerine, "Derin devletin varlığına katılmıyorum diye bir şey yok, katılmıyorum olur mu, neden olmasın. O her zaman olmuş. Türkiye Cumhuriyeti döneminde başlamış bir şey de değil . Ta Osmanlı'dan. Bu gelenekten gelen bir şey zaten. Ama bunu minimize etmek, mümkünse yok etmek, bunu başarmak gerek" dedi.

Eski Başbakanlardan merhum Bülent Ecevit, 26 Eylül 1974'de Kontrage-rillanın varlığın açıklamışti:"i2 Mart sonrası dönemde adı sanı ortaya çıkan ve tedbirlerin hatta soruşturmaların hukukiliğine ve insaniliğine de gölge düşüren kontragerilla adlı örgütün, bu resmi görüntülü fakat gayriresmi örgütün niteliği ve amacı üzerindeki örtü kaldırılamamıştır"

Dokuzuncu Cumhurbaşkanı Demirel de Nisan 2005'de yaptığı bir konuşmada açık konuşmuş 'Derin devlet askerdir' demişti. Demirel, Derin devlet, devletin kendisidir. Askerin derin devlet olduğunu belirterek, "Cumhuriyeti kuran askerler, devletin yıkılmasından daima korku duyar. Halk bazen sağlanan hakları suistimaly eder, yürüyüş hakkı verildiğinde gidip cam, çerçeve indirerek, polisle çatışır. Derin devlete ülkenin muhtaç olması ülkenin yöneti-lememesinden kaynaklanır." demişti.

Türkiye siyasi suikastlerle dolu tarihinde, katillerin milliyetçi çevrelerle ilişkileri ve devlet tarafından sonraki yıllarda da çeşitli operasyonlarda kullanıldığı hep yazılıp çizildi. Mehmet Ali Ağca, Haluk Kırcı, Abdullah Çatlı, Oral Çelik gibi isimlerin Korkut Eken, Mehmet Eymür, Hiram Abbas gibi devlet görevlileriyle ilişkileri özellikle susurluk davasıyla birlikte mahkeme dosyalarına kadar taşındı. Bu isimlerden bazıları ceza da aldı.

Hrant Dink cinayetinin katili Ogün Samast'ın ilişkileri de yakalandıktan sonra büyük oranda ortaya döküldü. Katilin ve ahilerinin Nizam-I Alem ilişt-kileri tesbit edildi Hrant Dink'in tedirgin olduğu Veli Küçük'ün Danıştay saldırısı sanığı Alpaslan Arslan ile ilişkili olduğu fotoğraf karelerine yansıdı. Mc Donalds bombacısı Yasin Hayal'in azmettirici olduğu anlaşıldı. Emri veren Erhan Tuncel yakalandı. Tuncel'in Muhsin Yacıcı'nın koruması olduğu iddia edildi. Hrant Dink'i tanımadığını söyleyen Veli Küçük'ün Hrant'in duruşmasına müdahil olmak istemesi için yazdığı dilekçe ortaya çıktı. Cinayetten sonra Agos'a TİT tehdit mesajı yolladı.

Samast'ın ve 6 zanlının askerlerle irtibatlı olduğu iddia edildi. Devletin yasama gücünü elinde tutan Başbakan Erdoğan'ın 'derin devlet' için, "ama bunu minimize etmek, mümkünse yok etmek, bunu başarmak gerek" sözleri olayların perde arkasındaki güçlerin ne kadar etkili olduğunu gösteriyor.

Kamuoyunda tarih tekerür mü edecek, katillerin arkasındakiler yine mi kaçacak sorusu soruluyor. Avukat Ergin Cinmen, bütün yetkileri elinde bulunduran Başbakan çıkıp da derin devletin varlığından bahsediyorsa bir derinlikten, gizlilikten bahsedilemez, Bu, 'derin devlet' değil 'devlet'tir, diyor.

Eski Kültür Bakanlarından, Susurluk araştırma komisyonu üyesi Fikri Sağlar da cinayetin arkasındaki güçlerin gizlenebileceğine dikkat çekerek, "Ogün Samast'ın arkasındaki güçler incelenmeli. Daha önce yaşanan benzer olaylarda zanlı ya da olayda kullanılan silah bulunamıyordu. Artık yöntemler değişti. Zanlıların yakalanması ve silahların bulunmasıyla toplum rahatlatılıyor"dedi.

»'Derin devlet' değil devlet
Avukat Ergin Cinmen: 'Derin devlet' değil 'devlet'
Bugüne kadar derin devletin var olduğunu söylüyorduk ama ben artık buna katılmıyorum. Her şey bu kadar ayan beyan ortadayken, devletin en üst makamlarındaki insanlar bu kirli ilişkiler ağından bahsediyor-ken, her şey devletin bilgisi dahilinde ise bunun adı derin devlet olamaz. Bu, 'derin devlet' değil 'devlet'tir. Bütün yetkileri elinde bulunduran Başbakan çıkıp da derin devletin varlığından bahsediyorsa bir derinlikten, gizlilikten bahsedilemez. Susurluk Davası'nın bir numaralı sanığı olacak Mehmet Ağar, bugün bir siyasi partinin genel başkanı ve önümüzdeki seçimlerde iktidar hesapları yapıyor. Emekli general Veli Küçük yine bu tip ilişkilerin başında olmasına rağmen yargının huzuruna çıkarılmadığı gibi ifadesi bile alınamadı. Türkiye'de bugün derin bir demokratikleşmeye ve saydamlaşmaya ihtiyaç var.

Eski Kültür Bakanı Fikri Sağlar: Bunlar tesadüf değil Türkiye'de derin devletin yanında derin toplum psikolojisi yaratılmaya çalışılıyor. Hrant Dink'i öldüren bir varoş psikopatıdır diyerek arkasında bir şey aramayın psikolojisi yaratılmaya çalışılıyor. Ogün Samast'ın arkasındaki güçler incelenmeli. Daha önce yaşanan benzer olaylarda zanlı ya da olayda kullanılan silah bulunamıyordu. Artık yöntemler değişti. Zanlıların yakalanması ve silahların bulunmasıyla toplum rahatlatılıyor.

Zanlılar gizlice F tipine yollandı
HRANT
Dink cinayetiyle ilgili tutuklanan ve Bayrampaşa Cezaevi'ne konulan 6 kişi, geçen Cuma gece saatlerinde gizlice Tekirdağ F tipi cezaevine gönderildi. Adalet Bakanlığı'ndan gelen 'acil' kodlu yazıyla zanlıların 'güvenlik' gerekçesiyle nakledildiği bildirildi. HRANT Dink cinayeti ile ilgili olarak tutuklanan ve Bayrampaşa Cezaevi'ne gönderilen 6 kişi, güvenlik gerekçesi ile önceki gece gizlice Kocaeli ve Tekirdağ'daki F tipi cezaevlerine nakledildi. Dink'i öldüren 17 yaşındaki Ogün Samast, azmettirici olduğu ileri sürülen Yasin Hayal, cinayetin fikir babası olduğu iddia edilen 'Büyük abi' Erhan Tuncel ile Ahmet İskender, Ersin Yolcu ve Zeynel Abidin Yavuz, İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü'nde 4 gün sorgulandıktan sonra tutuklanarak Bayrampaşa Cezaevi'ne gönderilmişlerdi.

Derin devlet tarihinden kısa bir kesit
6/7 Eylül 1955: Selanik'te Atatürk'ün evinin bombalandığı iddiası ile başlayan olaylar azınlıklara yönelik bir yağma harekatı şekline dönüştü. Hükümet İstanbul, Ankara ve İzmir'de sıkıyönetim ilan etti ve olayları başlatanların komünistler olduğunu iddia etti.

14 Temmuz 1968: CKMP sözcüsü Rıfat Baykal, partili gençleri "her bakımdan dinamik ve etkili bir kadro haline getrimek için parti gençlik kamplarında komando dersleri verileceğini açıkladı.

22 Kasım 1970: İstanbul'da Kültür Sarayı kimliği belirsiz kişilerce yakıldı.

5 Mart 1972: Marmara Yolcu Gemisi kimliği bilinmeyen kişilerce batırıldı.

25 Aralık 1976: Silopi ilçesi Jandarma Komutanı Üstteğmen Ahmet Cem Ersever, halkın üzerine ateş açtırdı. Olayda 3 kişi yaralandı.

1 Mayıs 1977: İstanbul Taksim'de düzenlenen 1 Mayıs İşçi Bayramı Kutlamalarında göstericilerin üzerine çeşitli

noktalardan açılan ateş sonucu 34 kişi öldü çok sayıda insan yaralandı. Polis 350 kişiyi gözaltına aldı.

29 Mayıs 1977: CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit'in Çiğli'de yaptığı seçim gezisinde kimliği belirsiz kişilerce suikast girişiminde bulunuldu.

2 Haziran 1977: Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Namık Kemal Ersun ve 200 subay emekli edildi. 1 Mayıs 1977 olayları, Çiğli Suikasti gibi operasyonlar ordu içinden tasfiye edilen bu kanat ile ilişkilendirilmişdi.

24 Haziran 1975: MHP Genel Başkanı Alparslan

Türkeş, 'Ülkücü Gençler Devletin Güvenlik Kuvvetlerine Yardımcı Oluyorlar' dedi.

16 Mart 1978: İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi önünde üzerlerine atılan bir bombanın patlaması ile 7 öğrenci öldü, 41 öğrenci yaralandı. İstanbul Emniyet müdürlüğü 7 Mart tarihinde kampus polisine sağ görüşlü öğrencilerin bombalı bir saldırı hazırlığında olduğunu bildirmişti.

24 Mart 1978: Ankara Cumhuriyet Savcı Yardımcısı Doğan Öz, ülkücü İbrahim Çiftçi ve arkadaşları tarafından öldürüldü.

7 Nisan 1978: İstanbul Hukuk Fakültesi Doçenti Server Tanilli evinin önünde açılan ateş sonucu ağır yaralandı.

17 Nisan 1978: Malatya Belediye Başkanı Hamido, eşi ve bir çocuğu, evine yollanan bir bomba sonucu yaşamını kaybetti. Malatya'da çıkan olaylarda solculara yönelik saldırılar yüzünden askeri birlikler müdahale etmek durumunda kaldı.

19 Mayıs 1978: Ankara Etlik Piyangotepe'de ülkücü bir grup, solculara ait bir kahvehaneyi bastı. 7 kişiyi öldürdü.

11 Temmuz 1978: Hacettepe Üniversitesi öğretim üyelerinden Doç. Dr. Bedrettin Cömert öldürüldü. Ankara 5. Sulh Ceza Mahkemesi Abdullah Çatlı hakkında gıyabi tutuklama kararı çıkarttı.

9 Ekim 1978: Ankara Bahçelievler'de 7 TİP üyesi Abdullah Çatlı'nın planladığı bir eylem sonucu, Haluk Kırcı ve ekibi tarafından öldürüldüler.

20 Ekim 1978: İTÜ Elektrik Fakültesi dekanı Bedri Kalafakioğlu öldürüldü.

21 Aralık 1978: Kahramanmaraş olaylarında 111 kişi öldü, 1760 kişi yaralandı.

1 Şubat 1979: Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Abdi İpekçi İstanbul'da kimliği belirsiz kişilerce açılan ateş sonucu öldürüldü.

20 Kasım 1979: İ.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Ümit Doğanay öldürüldü.

7 Aralık 1979: İ.Ü. İktisat Fakültesi Sosyoloji Kürsüsü Başkanı Cavit Orhan Tütengil öldürüldü.

4 Temmuz 1980: Çorum'da olaylar çıktı. 26 kişi öldü. Solculara ait çok sayıda ev ve işyerleri ateşe verildi.

21 Temmuz 1980: Kemal Türkler İstanbul'da uğradığı silahlı saldırı sonucu öldürüldü.

27 Mayıs 1988: Mehmet Eymür ve Korkut Eken MİT'ten istifa ettiler. 18 Haziran 1988'de yapılan Anavatan Partisi 2. Olağan Kongresi sırasında Kartal Demirağa tarafından Özal'a suikast girişiminde bulunuldu ve elinden yaralandı.

31 Ocak 1990: Muammer Aksoy öldürüldü.

7 Mart 1990: Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Çetin Emeç öldürüldü.

4 Eylül 1990: Eski din adamı ve yazar Turan Dursun öldürüldü.

3 Ekim 1990: Bahriye Üçok öldürüldü.

18 Şubat 1992:2000'e Doğru Dergisi muhabiri Halil Güngen, Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım ve adamları tarafından öldürüldü.

24 Ocak 1993: Gazeteci-yazar Uğur Mumcu arabasına konan bomba ile öldürüldü.

21 Şubat 1993: İnsan Hakları Derneği Elazığ başkanı Avukat Metin Can, ve Dr. Hasan Kaya, Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım ve ekibi tarafından öldürüldüler.

17 Mart 1993: Binbaşı Ahmet Cem Ersever ve 30 kadar arkadaşı ordudaki görevlerinden istifa ettiler.

8 Eylül 1993: Korkut Eken, Emniyet Genel Müdürlüğüne bağlı olarak oluşturulan, Özel Harekat Timlerinin eğitilmesi için geçici kadro ile Başbakanlık'ta görevlendirildi.

20 Eylül 1992: Musa Anter Diyarbakır'da silahlı bir saldırı sonucuö Idürüldü. JİTEM Grup Komutanı Emekli Binbaşı Ahmet Cem Ersever'in cesedi Ankara Elmadağ ilçesi yakınlarında Jandarma Bölgesinde bulundu.

15 Ocak 1994: Behçet Cantürk ve şoförü İstanbul Sapanca'da ölü olarak

3 Haziran 1994: Savaş Buldan, Hacı Kıray ve Adnan Yıldırım Bolu yakınlarında ölü olarak bulundular.

3 Aralık 1994: Özgür Ülke gazetesinin Kumkapı'daki merkezi, Cağaloğlu ve Ankara büroları aynı anda yapılan saldırı ile havaya uçuruldu.

12 Mart 1995:İstanbul'da Gazi Mahallesinde dört kahve otomatik silahlar ile tarandı. Alevi kökenli iki kişinin ölmesi üzerine çıkan olaylarda polis ve halk birbiri üzerine ateş etti. İki gün süren çatışmalarda 21 kişi öldü. Gerginlik askeri birliklerin müdahalesi ile yatıştırıldı.

21 Ekim 1999: Ahmet Taner Kışlalı Ankara'da evinin önünde uğradığı bombalı saldırı sonucu öldü.

18 Aralık 2002: Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi'nden Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu evinin önünde öldürüldü.

17 Mayıs 2006: Alparslan Arslan adındaki bir avukat, Danıştay 2. Dairesi üyelerinin yaptığı toplantıyı bastı. Danıştay üyesi Mustafa Yücel Özbilgin yaşamını yitirdi.