Alimerdan Aymelek, Derelerin Kardeşliği Platformu aktivisti, Artvin/Şavşat doğumlu, derelerin satılmasına, suların satılmasına...

BURCU BİNGÖL

Alimerdan Aymelek, Derelerin Kardeşliği Platformu aktivisti, Artvin/Şavşat doğumlu, derelerin satılmasına, suların satılmasına karşı mücadele ediyor. Seçimler öncesi çevre politikalarını, 12 Haziran seçimlerine kadar sorularımızı Aymelek’e  yönelttik. Aymelek açıklıkla sorularımız yanıtladı.

»12 Haziran seçimlerine giderken, mevcut siyasi partilerin çevre politikalarını ve vaatlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Biz seçimlerin 12 Haziran’da yapılacağı belli olduğundan beri kamuoyunu bu konuda uyarmaya çalıştık. Çünkü kaç yıldan beri ekosistem üzerinde, bioçeşitlilik üzerinde çeşitli planların yapıldığını, yaylaların, suların, meraların daha doğrusu bütün alanların üzerinde bir sömürü planlaması yapıldığını duyurmuştuk. Dolayısıyla seçim sürecine girerken de herkesin oyunu buna göre vermesi konusunda defalarca basın açıklaması yaptık. Henüz bitmiş değil, daha da yapmayı düşünüyoruz. Partilerin hiçbirisi bugüne kadar bizim beklediğimiz ölçüde çevreyle ilgili bir açıklama yapmadılar. Yani biz iktidar olursak ya da seçilir hükümeti kurarsak, bugüne kadar ki bu planları, lisans sözleşmeleri daha doğrusu, lisans sözleşmelerini iptal edeceklerine dair herhangi bir şey söylemediler. Dolayısıyla biz halkla ilişki kurarken oylarını biraz da bu cepheden bakarak vermelerini önerdik.

»İktidar partisinin HES gibi bir tasarısı var şu anda. Şayet gene seçilirse AKP bu tasarılarını hayata geçirecek. Siz HES’lere neden karşısınız? Bunun sonuçları neler olacak?
HES, daha doğrusu havzaların planlanması yada kapitalistler tarafından kontrol edilme planı AKP ile başlamış bir plan değil esasında. 1992’lerde Avrupa’nın Rio kentinde toplanarak, Dünya havzalarının kontrol altına alınmasının ilk adımları atılmıştır. Ancak AKP hükümeti döneminde, özellikle kriz dönemlerinden sonra, özellikle 2003- 2004 yılında bunun hızlanmasını şöyle gözlemledik biz: AKP dünya emperyalistleriyle en iyi ilişki kuran hükümet. Dolayısıyla onların her dediğini de ivedilikle ülkeye uygulayan bir hükümet olarak gördük. 12 Haziran’da AKP’nin seçimlerden başarılı çıkması halinde daha hızlı bir şekilde neoliberal politikalara devam edecekleri kanaatindeyiz. Hes’lere yenilenebilir enerji santralleri diyorlar ancak biz HES’lere tek başına öyle bakmıyoruz. Kapitalizm her şeyi metalaştırdı. Her şeyi pazar haline dönüştürdü. Suları da metalaştıracak, ticari alan olarak kullanacak. Oysa biz o cepheden bakmıyoruz. Suyun bir hak olduğunu iddia ediyoruz. Sadece insanların da değil, bütün canlı varlıkların; otların, kuşların, ekosistem içerisindeki bütün canlı varlıkların hakkı olarak görmemizdendir ki HES’lere karşı çıkmamız.

»Şu anda AKP’nin çevre politikalarını nasıl buluyorsunuz? Size göre çevre politikaları nasıl düzenlenmeli?
AKP hükümeti çevreyi halk açısından düşünmüyor. Çevreyi sadece kendilerine rant alanı olarak düşünüyorlar. Marks’ın dediği bir şeydir; gölgesinden faydalanamayacakları ağacı keserler. Dolayısıyla bunlar bu gözle bakıyorlar. Halkın faydalanacağı bir çevreyi düşünmüyorlar. Bizim bildiğimiz, sosyal bir devlet içerisinde çevre planları halkın kendisiyle birlikte yapılmalı. Yani o çevreyi kullanan halka gidilir, onlarla birlikte uygun planlar yapılır. En önemlisi de halkın bundan ne kadar fayda sağlayacağıdır. Oysa Türkiye’de AKP hükümeti böyle bir planı yaparken maalesef halka hiç sormadı. Örneğin ÇET raporları düzenlenmeden önce bilgilendirme toplantıları yapılır. Bugüne kadar yapılan bütün ÇET toplantılarında o bölgenin halkı olumsuz düşünce bildirmiştir. Yani bu HES’lere karşı çıkmıştır. Ancak hiçbirisi yerini bulamamıştır. HES’ler meselesinde halka herhangi bir şey sormadılar.

»Son dönemde HES’lere karşı toplumsal bir muhalefet oluştu. Bunun yeterli olduğunu düşünüyor musunuz? Bunu artırmak için sizce neler yapılmalı?
Muhalefet oluşmaya başladı çünkü halkın bizzat faydalandığı yanındaki merasına, tarlasına, yaylasına köklü bir saldırı var. Dolayısıyla halkın kullandığı suyuna, tarlasına siz saldırırsanız eğer, herhangi bir örgütlenme olmaksızın bile birey olarak kişiler karşı çıkmaya başladı. Daha sonra bir araya gelerek böyle bir muhalefet ağı örmeye başladılar. Bizzat halkın yaşam alanını ilgilendirmesinden kaynaklıdır bu durum. Fakat bizim için bu muhalefet yeterli değildir. Emperyalistler ve Türkiye’deki işbirlikçileri bu saldırılara devam ettikleri sürece muhalefet daha da genişleyecek.
»Yargı kararı bazı HES’lere dur demesine rağmen, şu anda orada  HES inşaatlarına devam ediliyor. Fiilen bu uygulama sürüyor. Sizce buna nasıl engel olunabilir?
Yargı aslında HES’lere dur dedi. Birkaç tane böyle örnek oldu. Bugüne kadar bizim HES’leri hukuka taşımamız sonucunda birçok yürütmeyi durdurma kararı verdi idari mahkemeler. Bu o bölgenin yerel mülkü amirlerince engellenmedi. İdari mahkeme yürütmeyi durdurma kararı aldığı zaman o inşaatta çalışma hala devam ediyorsa, oradaki mevcut bölgenin mülkü amirleri kolluk kuvvetlerini göndererek inşaatın durdurulmasını temin etmekle görevlidir. Ancak bugüne kadar bizim gördüğümüz hiçbir mülkü amiri böyle bir girişimde bulunmadı.

»Sizce 12 Haziran seçimlerinden sonra, çevre konusunda daha duyarlı adımlar atılacak mı?
Bence atılmayacak. Çünkü AKP hükümetinin bu konudaki anlayışı zaten belli. Muhalefet onların bu hızının karşısında, daha hızlı muhalefet örebilecek mi orasını bilmiyorum ama biz bunun için gerekeni yapacağız. Çünkü onların bu durgunluğu belki bizim için de bir kazanımdır.