Bombalı saldırılardan maden facialarına, darbe girişiminden afetlere çok sayıda felaket yaşandı. Tüm bunlarda AKP’den sorumluluk alan olmadı.

Hiçbir felakette sorumlu yok
İktidarın yeterli önlemleri almaması ve süreci yönetememesi bölgede büyük yıkıma neden oldu. (Fotoğraf: AA)

POLİTİKA SERVİSİ

Maraş merkezli depremlerin ilk gününden itibaren ortaya çıkan durum AKP iktidarının özeti gibi. Yıllardır halka "güçlü devlet" propagandası yapan, trolleri ve yandaşları tarafından AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’a "asrın lideri" yakıştırması yapan iktidar özellikle son yıllarda nerede bir felaket yaşansa halkı bir başına bıraktı. Felaketler öncesi önlem almayan iktidar sonrasında da sorumlulukları kabul etmedi.

Ülkede son yıllarda yüzlerce insanın hayatını kaybetmesine yol açan patlamalar yaşandı; sadece patlamayı gerçekleştirenler suçlandı. 15 Temmuz 2016 gecesi AKP’yle yıllarca ortaklık yapan Fethullahçılar darbe girişimine kalkıştı; iktidar darbe girişimini gerçekleştiren kişilerin görevlerine gelmesinde hiçbir sorumluluğu yokmuş gibi sonrasında temizlik hareketine girişti. Başta Soma olmak üzere birçok madende patlamalar yaşandı; işletmecileri cüzi cezalar aldı.

Birçok defa sel gerçekleşti; dere yatağına konut yapımını engellemeyenler sorumluluk almadı.

Cumhuriyet tarihinin en büyük yangınları gerçekleşti; THK uçaklarını çürüten iktidar iklim krizini suçladı. Son olarak Maraş merkezli depremlerde on binlerce insan yaşamını yitirdi; iktidar "asrın felaketi" diyerek burada da sorumluluğu doğaya attı. İktidarın sorumluluğu üstünden atması yüzünden doğal ya da değil tüm bu yaşananlar bir afete dönüştü. Muhalefete "Üç koyunu güdemezsiniz" diyenler kendi yurttaşının canını korumaktan aciz. Ülke ciddi bir yönetim krizi altında, AKP adeta bir can güvenliği sorunu haline geldi.

YAŞANAN PATLAMALAR

7 Haziran 2015’te gerçekleşen seçimlerin ardından ülkede bir anda patlamalar olmaya başladı. Urfa Suruç’ta, Ankara’da, Diyarbakır’da ve İstanbul’da TAK ve IŞİD tarafından siviller hedef alındı. Bu saldırılarda yüzlerce yurttaş hayatını kaybetti. Son olarak ise 13 Kasım’da İstiklal Caddesi’nde bombalı bir saldırı gerçekleşti. 6 kişi bu saldırıda yaşamını yitirdi, onlarca kişi yaralandı. Ancak saldırılardan önce önlem almayanlar hâkim karşısına dahi çıkmadı.

Üstelik Suruç Katliamı’nda ve 10 Ekim Katliamı’nda istihbaratın canlı bomba saldırısı olacağına dair raporu bulunuyordu. Buna rağmen saldırılardan sonra hiçbir kamu görevlisi yargılanmadı. Son yaşanan İstiklal’deki saldırıda ise sorumluluğu almayan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu konsolosluklarını kapatan ülkelere yüklenerek “Madem çok biliyordunuz İstiklal Caddesi saldırısını neden Türkiye’ye haber vermediniz” dedi.

15 TEMMUZ DARBE GİRİŞİMİ

AKP iktidarı 2002’den 17 Aralık 2013’e kadar ülkeyi Fethullahçılarla birlikte yönetti. Yargıdan eğitime, bakanlıklardan TSK’ye kadar birçok kritik noktada Fethullahçılar görevlendirildi. AKP ve FETÖ ortaklığıyla Ergenekon ile Balyoz başta olmak üzere birçok kumpas davası düzenlendi. 12 Eylül 2010’da gerçekleşen referandumdan çıkan "evet" sonucu iki yapı birlikte seferber oldu. 17 Aralık 2013’te ise Fethullahçılar ile AKP düşman kardeşlere dönüştü. Fethullahçılar önce paralel yapı, daha sonra ise FETÖ adını aldı. Bu süreçte Erdoğan FETÖ için “Ne istedilerse verdik” dedi. 15 Temmuz 2016’da ise darbe girişimi gerçekleşti. Erdoğan darbe girişimini eniştesinden öğrendiğini söyledi. İstihbarat zaafını kabul eden Erdoğan MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar için “Dere geçerken at değiştirilmez” dedi. Hulusi Akar ise darbe girişimi sırasında Genelkurmay Başkanı’ydı. Neredeyse bütün yakın çalışma arkadaşları FETÖ’cü çıktı. Fakat Akar görevden alınmak bir yana ödüllendirildi ve başkanlık sistemine geçildikten sonra Milli Savunma Bakanlığı’na atandı.

MADEN FACİALARI

Manisa Soma’da 2014 gerçekleşen patlamada 301 madenci yaşamını yitirdi. Geçen yıl Amasra’da gerçekleşen faciada ise 110 işçiden 42’si hayatını kaybetti. Soma faciasının ardından yargılama uzun süre devam etti. Yargılama sürerken heyetteki beş üyeden üçü değiştirildi ve çok cüzi cezalar alındı. Bartın’daki patlamada ise öncesinde Sayıştay tarafından uyarılar yapıldığı, denetimlerin düzgün yapılmadığı açığa çıktı. Enerji Bakanlığı’nın faciadan 40 gün önce, “Tehlikeli bir durum bulunmuyor” diyerek üretime devam edilmesi yönünde yazı yazdığı öğrenildi. Facianın iddianamesi hazırlansa da yargılama henüz başlamadı. İddianamede de eksikliklere dikkat çekildi. İki faciadan sonra da başta Erdoğan olmak üzere iktidar mensupları sorumluğu ‘kader’ ve ‘fıtrat’ diyerek üstlerinden attılar.

SELLER, YANGINLAR

Tıpkı son günlerde duyduğumuz gibi yaşanan her doğa olayını kadere bağlayan iktidar bunu sel ve yangında da yaptı. Örneğin Batı Karadeniz’de 11 Ağustos 2021’de yaşanan sel felaketi nedeniyle 82 kişi hayatını kaybetti. AFAD bugün depremde olduğu gibi selde olumsuz bir tavır ortaya koydu. Sele dere yatağının daraltılmasına göz yumulması ve buralara konut yapılmasına müsaade edilmesi neden oldu. Yine bölgede bulunan Ezine Çayı’na aşırı yağışlara uygun köprü yapılmadığı ortaya çıktı. Erdoğan ancak selden sonra ‘düz köprü değil, kemer köprü’ yapacaklarını söyledi.

Yine son yılların en büyük felaketlerinden biri ise aynı yıl Akdeniz ve Ege sahil hattı boyunca çıkan yangınlarda oldu. 8 kişi hayatını kaybederken 150 binden fazla hektar orman alanı ve yerleşim yeri küle döndü ve binlerce hayvan can verdi. Yangınlar sırasında AKP tarafından ele geçirilerek içi boşaltılan Türk Hava Kurumu’na (THK) ait uçaklar kullanılamadı. Dönemin Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli THK uçakları için ‘hurda olduklarını ve uçamayacaklarını’ söyledi. Erdoğan da benzer şekilde “THK’nin elinde uçak falan yok” ifadelerini kullandı. Ancak daha sonra uçaklar bakımdan geçirildikten sonra uçuşa hazır hale getirildi. Pakdemirli yangınlardan aylar sonra "görevden affı"nı istedi. İktidar yangınları önleyemedi ama sorumluluğu iklim krizine attı. Erdoğan yangınlardan sonra bölgeye giderek yurttaşlara çay fırlattı.

DEPREMLER

Son olarak ise Maraş merkezli depremlerde benzer şeyler yaşandı. 6 Şubat günü 9 saat arayla iki deprem yaşandı. Şu ana kadar 40 bini aşkın yurttaş hayatını kaybetti. Yüz binlerce insan evinden oldu. Oysa hem uzmanların hem kamu kurumlarının hem de meslek örgütlerinin bölgede deprem olacağına dair uzun süredir uyarıları vardı. Hiçbir önlem almayan iktidar üstüne imar barışıyla buradaki birçok kaçak yapıyı yasal hale getirdi. Depremden sonra ise enkaz kaldırma işlemleri geç başladı. Birçok bölgede yurttaşlar "devlet nerede" diye sordu. Özellikle Hatay, Maraş ve Adıyaman’da enkaz altında kalan kişiler AFAD’ı göremedi. Bölgeye üç gün sonra giden Erdoğan ise depremi yine kadere bağladı. Oysa aynı Erdoğan 2003 yılında gerçekleşen Bingöl depreminde “Bu olay, kamu otoritesinin devlet imkânlarını nasıl kullandığını bütün çıplaklığı ile ortaya koymuştur. Yeraltında fay kırıklarından önce, kırılan ar damarlarıdır” demişti. Yıllar içinde değişen iktidarda olmasına rağmen hiçbir önlem alınmamış ve insanlar göz göre göre ölüme gönderilmişti. Bugün de tek bir sorumluluk alan yok. Kentler yok oldu, insanlar evsiz kaldı ama iktidar yetkilileri her televizyona çıktıklarında övünerek konuşuyorlar.