Hrant Dink’in, Sevag Balıkçı’nın, Maritsa Küçük’ün, Ali İsmail Korkmaz’ın, Berkin Elvan’ın, Metin Göktepe’nin, Ceylan Önkol’un, Nihat Kazanhan’ın, Eylül Cansın’ın katilleri, bu bezirgân saltanatının bekçileri, bilin ki; Hrant Dink, tiyatro oyununa dönüşen bir cinayet davasının adı değil, bir halkın direnişinin, kendi kimliğiyle var olma mücadelesinin adıdır.

Hrant Dink soykırımda katledilenlerin çığlığıdır

SAYAT TEKİR*

8 yıl önce; istihbaratından hükümetine, polis teşkilatından silahlı kuvvetlerine, medyasından yargısına, Cemaat ya da AKP demeden, gizli ya da aleni, devletin tüm organları, tıpkı 100 yıl önce olduğu gibi bir milli mutabakat çerçevesinde birleşti ve devletin yüz yıllık Ermeni Soykırımı’nı inkâr politikasını yere çalan bir Ermeni’yi, Hrant Dink’i, Hrant ahparig’imizi katletti.

Onlar tıpkı yüz yıl önce bir halkı, Ermeni halkını topyekûn imha etme planları kurdukları gibi 8 yıl önce Hrant Dink’i katletmenin peşindeydiler, katlettiler. Fakat şu anda biz, binlerce Hrant Dink olarak sokaklardayız. Hepimiz hâlâ Hrant’ız hâlâ Ermeni’yiz.

Cinayet sonrası AKP hükümeti öyle hassas(!) davranıyormuş ki 32 saat içerisinde faili yakalamış. Gerçekten de öyle hassas davranıyorlar ki 8 yıl boyunca, cinayette parmağı olan kim varsa ödüllendirildi. Kimi MİT’te çok kutsal görevlere getirildi, kimisi içişleri bakanı oldu, milletvekili oldu, halkın alın terini ayakkabı kutularına doldurdu. 

Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerinde bir dava sürüyormuş. Bu dava Ankara’nın dehlizlerinde kaybolmayacakmış! Evet, gerçekten de kaybolmadı. Bu dava AKP hükümeti tarafından, kendi baskıcı iktidarını güçlendirmek için kullanıldı. Hrant Dink davasını bugün ise AKP hükümeti tarafından -düne kadar kol kola oldukları- Cemaat ile giriştikleri kirli iktidar kavgasının aracı olarak yine kullanıyor. Hrant’ı katledenler ise bu iktidar savaşında, tetikçiyken tanık haline gelip, cinayetin sorumluluğunu birbirlerinin üzerine atıyorlar.

Hükümet tetikçiyi yakaladığından beri Sevag Balıkçı, Ermeni Soykırımının yıl dönümünde 24 Nisan 2011’te katledildi. Samatya’da Maritsa Küçük vahşice katledilirken yaşlı Ermeni kadınlara yönelik saldırılar sürdü. Soma’da 301 işçi göz göre göre öldürüldü, Roboski katliamının faillerini göz görmedi, Gezi’de gençler, Cizre’de çocuklar öldürüldü. Tüm bu süreçte ise AKP kurmayları meydanlarda ve medyada “affedersiniz” Ermenilere nefret saçmaya devam ettiler. 

Tıpkı Hrant Dink’in söylediği gibi gerçek hakem halklar ve onların vicdanlarıdır. 100 ya da 8 yıl önceki katiller, azmettiriciler, göz yumanlar ve terfi ettirenler tümü gerçek adaletin mahkemelerinde, Türkiye halklarının yüreklerinde ta en başından mahkûm edildiler. Bu yüzden farklı görüşlere sahip on binlerce insan her sene 19 Ocak’ta Agos’un önünde bir araya geliyor. Bu yüzden halklar hâlâ “Hepimiz Hrant’ız” diyebiliyor. Kimileri hakaret olarak algılasa da, bu yüzden halklar “Hepimiz Ermeni’yiz” diyorlar korkmadan. İşte tam da bu yüzden Türkiye halkları, katillerin adalet oyununa tarihin hiçbir döneminde seyirci kalmadı ve kalmayacak.

Hrant Dink’in, Sevag Balıkçı’nın, Maritsa Küçük’ün, Ali İsmail Korkmaz’ın, Berkin Elvan’ın, Metin Göktepe’nin, Ceylan Önkol’un, Nihat Kazanhan’ın, Eylül Cansın’ın katilleri, bu bezirgân saltanatının bekçileri, bilin ki; Hrant Dink, tiyatro oyununa dönüşen bir cinayet davasının adı değil, bir halkın direnişinin, kendi kimliğiyle var olma mücadelesinin adıdır. 

Hrant Dink, kılıç artıklarının sesi ve soykırımda katledilenlerin çığlığıdır!

* Nor Zartonk Eş Sözcüsü