16 kişinin yargılandığı Gezi Davası’nın iki gün sürecek olan dördüncü duruşması yarın Silivri Cezaevi Kurumları Adliyesi’nde görülecek. Gezi Davası’nın avukatlarından Bahri Belen, dosyanın hukuksuzluklarla dolu olduğunu vurguladı. Belen, “Duruşmayı hem devletin hem yargının hem de yurttaşların gözlemlemesi gerek” dedi

Hukuksuz davada dördüncü duruşma

Dilan Esen

31 Mayıs 2013’te gerçekleşen Gezi Direnişi’ne ilişkin davanın dördüncü duruşması yarın Silivri Cezaevi Kurumları Adliyesi’nde başlayacak. İki gün sürmesi planlanan duruşmada; 783 gündür tutuklu olan iş insanı Osman Kavala ile aralarında oyuncu Mehmet Ali Alabora, mimar Mücella Yapıcı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Deprem Risk Yönetimi Kentsel İyileştirme Daire Başkanı Tayfun Kahraman’ın da olduğu 16 kişinin ‘Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs’ iddiasıyla yargılanmasına devam edilecek.

Dava kapsamında yargılanan 16 kişinin İstanbul dışındaki Gezi Direnişi eylemlerinden de sorumlu tutulduğu iddianamede, sanıkların hükümeti istifaya veya erken seçime zorlamak istedikleri öne sürülüyor. İddianamede, sanıkların darbeye zemin hazırlama amacı taşıdıkları ileri sürülüyor. Daha önce yargılama yapılan iddianame hukuksuzluklarla gündeme gelmişti. Bu dava aynı iddianameden açılan ikinci dava. Davanın tek tutuklu sanığı Osman Kavala’nın Gezi Direnişi’nin finansörü olduğu savunulan iddianamede, iş insanının yaptığı toplantılar, sivil toplum kuruluşlarına verilen fonlar buna dayanak olarak gösteriliyor.

SUÇ OLUŞTURACAK KONU YOK

BirGün’e konuşan Gezi Davası’nın avukatlarından Bahri Belen, Kavala’nın bu duruşmada tahliye edilip edilmeyeceği konusunun önemli olduğunu hatırlattı. Davada herhangi suç oluşturacak veya yeniden yargılama gerektirecek bir konu olmadığının altını çizen Belen, “Gezi Davası ile ilgili daha evvelden verilmiş beraat kararı var. Mahkemelerin, Gezi eylemlerinin, oradaki yurttaşların veya Gezi’ye sahip çıkan insanların şiddeti ya da yaptıkları olumsuz bir şeye dair bir tespiti yok” dedi.

Bütün umutlarının Kavala ile ilgili tahliye kararı verilmesinde olduğunu söyleyen Belen, “Bu konuda Anayasa’ya göre Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ve bu sözleşmeyi yorumlama tekelinde olan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) bir kararı var. Kararda Gezi olayı ve Kavala’ya yöneltilen suçlarla ilgili her konu tek tek değerlendirilmiş. Tabii bu bir Yargıtay kararı değil ama dosyadaki her şey ‘Kavala’nın tutuklu kalması konusunda makul bir şüphe, olgu var mı?’ sorusuyla değerlendirilmiş. Yoksa AİHM, dosyadaki delilleri değerlendirerek beraat kararı verebilecek bir mahkeme değil” diye konuştu.

AİHM’in kararında Kavala’nın ‘Dosyada derhal tahliye kararı verilmesi gerektiği ve tutuklanması için haklı bir sebep yok’ dendiğini hatırlatan Belen, “Böyle açık bir karardan sonra eğer tahliye edilmezse bu mahkemenin bağımsız, tarafsız ve adil bir mahkeme olup olmadığı konusu sorgulanacak. Duruşmayı hem devletin hem yargının hem de yurttaşların gözlemlemesi gerekir” ifadelerini kullandı.

OLMAYAN ŞİDDETTEN SUÇLAMA

“İki günlük duruşmanın sonucunda Kavala ile ilgili verilecek karar ‘Türkiye’de mahkemeler var mı’, ‘Yargı bağımsız mı, tarafsız mı, adil mi?’ sorularını görmemiz açısından yeni bir turnusol kâğıdı olacaktır” diyen Belen, şunları söyledi: “İddianamenin 125 sayfasında şiddetsiz eylemlerle ilgili Boston Üniversitesi’ndeki bir profesörün ‘Diktatörlükten demokrasiye’ tezini, Markovic’in Yugoslav şiddetsiz eylem yöntemleri ile ilgili sitesi konusundaki düşünceleri tartışılıyor. 16 kişi hakkında ‘Şiddetsiz eylem eğitimi gördüler, şiddetsiz eylem teorisi üzerinde çalıştılar’ deniyor. Ancak Kavala ve diğerleri, hemen arkasından şiddet işlenen bir suç nedeniyle suçlanıyor. Bu felsefi ve hukuki açıdan da hiçbir yer de göremeyeceğimiz bir antagonizma örneğidir.”

AİHM, İHLAL KARARI VERMİŞTİ

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), 10 Aralık’ta Osman Kavala’nın başvurusuna ilişkin kararını açıklamıştı. AİHM, Kavala hakkına ihlal kararı vermişti. AİHM makul şüphe olmadan Kavala’nın siyasi sebeplerle tutuklanması ve Anayasa Mahkemesi’nin başvuruyu makul bir sürede incelememesi nedeniyle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne (AİHS) göre ihlal bulup derhal serbest bırakılmasına karar verdi. Kavala’nın 2018’de AİHM’e yaptığı başvuruda, hakkındaki geçici tutukluluk kararının ve bu kararın uzatılmasının emniyet ve güvenlik haklarına aykırı olduğu savunulmuştu. Kavala’nın tutukluluğun devamı kararlarına itiraz edememiş olması ve Yüksek Mahkeme önündeki sürecin uzunluğunun da AİHS’nin aynı maddesine aykırı olduğu belirtildi.