Prof. Dr. Ali Nesin, geçen yıl inşaatına başlanan Felsefe Köyü için destek çağrısı yaptı. Nesin: Matematik, felsefe ve sanat insanı insan yapan üç soylu uğraş dalıdır. Kurduğum köylerin amacı bu uğraş dallarını gençlere tanıtmak olacaktır

'Hükümet 2023 hayallerini ıskaladı!'

ÖMÜR ŞAHİN KEYİF

Prof. Dr. Ali Nesin, geçen hafta inşaatına bir yıl önce başlanan Felsefe Köyü için destek çağrısı yaptı. O çağrıda Matematik Köyü’ne gelen çocukların yaşadığı değişimi anlattığı sözleri, aslında onun neden kendini bu uğraşa adadığının da göstergesiydi, bu nedenle de iki kere önemliydi. Her fırsatta halka ve halkın seçimlerine duyduğu güvenin altını çizen Nesin’in çocuklar için çabası; geleceği kurmakta olanların, hayata bilim ve mantık penceresinden bakmaları için sarf edilen bir çaba aslında. Eleştirdiklerinin yerine kurulmasını istediği perspektifin yaratılması için uğraştığı bir alan o köy. Tek başına yapılan bir kahramanlık da değil üstelik, kolektif bir emeğin ürünü. Nesin’le yedi senedir faaliyette olan Matematik Köyü’nü, kurulacak Felsefe Köyü’nü, ülkenin ve kurumlarının bilimle olan ilişkisini, önceki gün ölüm yıldönümünde Nesin Vakfı’nda anılan Aziz Nesin’i ve Sivas Katliamı’nı konuştuk.

»Matematik Köyü’nden sonra Felsefe Köyü kurma telaşındasınız. Nasıl bir yer olacak?
Felsefe Köyü’nün planladığımız birincil amacı gençlere felsefenin ciddi bir şey olduğunu göstermek olacak. Felsefe ‘lak lak’ değildir, zırvalamak, güzel konuşmak, gizemli, esrarlı sözler söylemek demek değildir. Masa başında - tabiri caizdir - eşek gibi çalışmak demektir. Ama tabii her proje gibi Felsefe Köyü de zamanla kendi çizgisini kendi belirleyecektir. Köy’ün ve gençlerin ihtiyaçları Felsefe Köyü’nü biçimlendirecektir. Ama şunu söyleyeyim: Felsefe Köyü vasat, sünepe, etkisiz, pasif bir eğitim kurumu olmayacaktır. Matematik Köyü gibi ülkenin gençlerinde bir fark yaratacak, gençleri heyecanlandıracak sıradışı bir yer olacaktır.
 

‘SANKİ BİZ DÜŞMANIZ!’
»Matematik Köyü sürekli yıkım kararlarıyla gündeme geliyor. Son olarak dünyaca ünlü matematikçilerden destek gelmişti Köy’e. Son durum nedir?
İlk durum, son durumdur. İnşaat için izin istedik vermediler. Sadece inşaata değil, başka izinleri de alamadık. En son yandaki komşu araziyi kiralamak istedik. Onay çıkmadı. Birkaç yıl önce zeytinliğimizin sulama sistemi için paramız kalmamıştı, Ziraat Bankası’nda 20 bin lira çiftçi kredisi istedim, vermediler... Hiçbir şeye izin vermiyor devlet. Sanki biz düşmanız! Daha geçenlerde Matematik Köyü’nde su bitmişti, susuz kalmıştık. Belediye Başkanı büyük bir iyi niyetle bize su vermek istedi. Ama alt kademe engelledi, alamadık. 2007’de Matematik Köyü’nün inşaatı için izin istedim ve bu amaçla 200 bin liraya yakın para harcadım. Vermediler.
Geleceği göremeyen bir iki bürokrat için Matematik Köyü gibi olağanüstü bir projeden vazgeçemezdim. Sevan Nişanyan ile birlikte kolları sıvadık ve her anlamda olağanüstü bir köy ortaya çıktı. Yıkım kararları ve cezalar geliyor. TÜBİTAK da desteklemiyor. Ama bugün Matematik Köyü hem ülke çapında hem de uluslararası arenada çok sevilen saygın bir konuma ulaştı. Her yıl yabancı hocalar akın akın Köyümüze gelip ders anlatmak istiyor. Hiçbir ücret almadan, yol paralarını kendileri vererek. Her yıl 5 bin öğrenci Köy’e geliyor ve çeşitli sürelerle kalıp matematik öğreniyor. Gelmek isteyip de yer kalmadığından gelemeyenlerin sayısı bunun birkaç katı. Devletin destek vermemesi devletin iyiyle kötüyü, doğruyla yanlışı, güzelle çirkini ayırdedememesi anlamına gelir. Sadece şu kadarını söyleyeyim: Bu kafa yapısıyla hükümetin 2023 hayalleri hayal olarak kalmaya mahkûmdur. Hatta artık çok geçtir, kafa yapısı değişse de amaca ulaşılamaz. 2071’de inşallah!


»Felsefe Köyü için destek çağrınızın ardından bağışlar arttı mı?
Bir miktar geldi. Yeterli değil maalesef ama daha erken, çağrıyı daha yeni yaptım. Nasıl Matematik Köyü’ne halkımız destek verdiyse eminim Felsefe Köyü’ne de verecektir.

»Felsefe Köyü’ne destek çağrınızda Matematik Köyü’ne gelen çocuklarda yaşanan değişimi anlatmıştınız. Felsefe Köyü nasıl değişimler yaratabilir?
Aslında amaç hep aynı, matematikte de, felsefede de, sanatta da: Amaç, gençlere ölçüm birimi olmayan ama çok değerli olan şeyler göstermek. Onları, kilosu, uzunluğu, fiyatı, getirisi, yaşı olmayan evrensel uğraş alanlarıyla  tanıştırmak. Doğrudan hiçbir işe yaramayan, ama bu sayede her işe yarayan uğraşlarla biraz olsun haşır neşir olmalarını sağlamak. Çaplarını genişletmek, ufuklarını açmak, soyutun, düşüncenin güzelliğini tattırmak. İnsansoyunun yarattığı en yüce eserler matematik, felsefe ve sanat alanlarındadır. Bu alanlarda çalışanların heykeli dikilir, bu alanlarda ürün verenlerdir insanlığın onuru. Matematik doğruluğa eş düşer. Felsefe iyiliğe. Sanat ise güzelliğe. İnsan yaşadığı dünyayı matematikle anlamak ister. Matematik yetmediği yerde felsefeye başvurur. Sanat ise cevap bulamayan acz içindeki insanın çığlığıdır. Geri kalan her şey ayrıntıdır. Matematik, felsefe ve sanat insanı insan yapan üç soylu uğraş dalıdır. Kurduğum köylerin amacı bu uğraş dallarını gençlere tanıtmak olacaktır.

»Üniversite sınavında son olarak, 420 bin öğrenci matematikten sıfır çekti, Uluslararası raporlarda sık sık Türkiye’nin bu konuda ortalamanın altında kaldığını duyuyoruz. Biz neden yapamıyoruz bu işi?
Tabii ki başarısızlığın nedeni eğitim sistemi. Merkezi eğitimin sonuçlarıdır bunlar. Aynı eğitim seviyesinde olan 2 milyon çok farklı tipten öğrenciye tek bir müfredat, tek bir okul tipi, tek bir öğretmen profili, tek biçim kitaplar, kısacası tek bir eğitim sistemi sunarsanız olacağı budur. Eğitim sistemimizin kusurları çok, saymakla bitmez. Ama merkezî olması bence en önemli kusurudur ve bu kusur her türlü reformun önünde bir engeldir.

‘ANCAK DELİLER YAPAR’
»Türkiye’de kitlelerin bilimle bağının koparılmaya çalışıldığını düşünüyor musunuz?
Öyle bir çalışma olduğunu sanmıyorum. Ancak delilerin öyle bir planı olabilir. Başımızdakilerin de deli olduklarını hiç sanmıyorum. Ama olan aynen o dediğiniz... Nasıl mı? Çünkü bilimselliğin ne demek olduğunu bilmiyor başımızdakiler. Doğru kişileri bulamıyorlar. Yakın çevrelerinde yetkin insan yok ve kendilerinden olmayanlara görev vermek istemiyorlar. Kemalistleri yönetimden uzaklaştırdılar. Ardından Cemaat’i uzaklaştırdılar. Eğitimli üç beş kişi kaldı. Onların bir ikisini de bakan yapınca geriye adam genel müdür atayacak kişi kalmadı.

»Bu denklem içinde Matematik ve Felsefe Köylerine ihtiyaç giderek artıyor mu?
İlk kurduğumuzda Matematik Köyü’ne ihtiyaç yoktu. Yani toplumda böyle bir talep yoktu. Bu talebi yarattık. Hissedilmeyen bir ihtiyacı hissedilir hale getirdik. Aynı şeyi Felsefe Köyü de yapacaktır. Yoksa halkımızın ve gençlerimizin bir felsefe köyüne ihtiyacı olduğunu şimdilik söyleyemeyiz. Yakında olacaktır!

‘GEZİ’DEN SONRA AYNI OLAMAZ’
»Gezi’de siz de matematik dersi vermiştiniz. Orada yaşananlar ülkeyle ilgili görüşlerinizi değiştirdi mi?
Doğrusu evet. Gurur duydum gençlerle. Özünde siyasi bir hareket değildi. Son derece saf duygularla başlayan bir hareketti. Solcusuyla, sağcısıyla, inançlısıyla ve laikiyle, önce özgürlükten yana, halkın karar vermesinden yana bir hareketti, yeşildi, ekolojikti, özgürlükçüydü, devlete karşı bireyden yanaydı; ardından polis zorbalığına karşı müthiş bir harekete dönüştü. Hareketi yönlendirmek isteyen siyasi gruplar yok muydu? Vardı tabii ki. Ve elbette olacaktır. Siyasi partilerin, derneklerin amacı halk hareketlerini yönlendirmektir. Ama Gezi’nin odağında bulunan gençler Gezi olaylarının belli bir grubun sahiplenmesine, olayları yönlendirmesine izin vermediler. Başından sonuna kadar kontrollerindeydi her şey. Çok iyi organize olmuşlardı, çok insancıl ilişkiler içindeydiler. Olgun insanlar gibi davranıyor ve karar alıyorlardı. Bende hayranlık uyandırdılar. Gezi’den beri Türkiye bir daha aynı Türkiye olmayacaktır.

***

Babam Sivas acısından öldü

»Diyarbakır AKP Milletvekili Oya Eronat’ın iki yıl önce İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’nunda Zeynep Altıok’a yönelik sözleri, bugün Türkiye’de yine aynı katliamın yaşanabileceğine dair bir öngörü verir mi bize? AKP bu zihniyeti koruyor mu?
Oya Eronat’ı geçelim bir kalem, konuşmaya değmez. Başbakan’ın “Yüzde 50’yi zor zaptediyorum” sözleridir sizi bu soruyu sorduran. Haklısınız sormakta. Bir başbakanın ağzından çıkmaması gereken sözlerdi. Sorunuza “Hayır, bir daha böyle bir katliamın yaşanmayacak” diye cevap vermek isterdim. Bunun yerine “Hayır, bir daha böyle bir katliamın yaşanacağına inanmıyorum” diyeyim.

»”Babam Sivas Katliamı’ndan bahsetmezdi” demiştiniz bir söyleşinizde. Peki siz ne gözlemliyordunuz babanızda, bu Katliam’ın ardından?
Şöyle söyleyeyim; babam Sivas Katliamı’ndan kurtuldu, ama iki yıl sonra da öldü. Ölümü Sivas acısındandır. Bundan hiç kuşkum yok. Olaydan sonra gözle görülür biçimde çöktü ve acıya ancak iki yıl dayanabildi. Sadece ölümler değil, en yakın sandıkları tarafından suçlanması da ona büyük bir darbe oldu.

»Seneye Aziz Nesin’in 100. doğum günü olacak... Özel projeler var mı?
100’üncü doğumgününde sıradışı bir şeyler yapmak istiyoruz. Hem Aziz Nesin’i, hem eserlerini, hem de Nesin Vakfı’nı ve yan ürünlerini tanıtmak istiyoruz. Yan ürünleri derken Matematik Köyü’nü, Nesin Yayınevi’ni ve Nesin Yapı’yı kastediyorum. Nesin Yapı yeni kurduğumuz bir şirket. Başında Vakıf mezunlarından biri var. Çok becerikli, çok bilgili. Matematik Köyü’nün evlerini artık Nesin Yapı üstlendi. Muhteşem işler çıkarıyorlar. Hazırlıklara başladık. Geniş bir ekip kurduk. Çok çeşitli alanlarda etkinlikler yapacağız.

***

TÜBİTAK temel bilimin önemini kavramamış

»TÜBİTAK 2008’de Matematik Köyü’ne desteği kesmişti. Bugün gelinen noktada, TÜBİTAK’ın tartışmalı raporlarını ve bilim yerine iktidarın yanında duran tavrını nasıl yorumluyorsunuz?
Her ne kadar son zamanlarda bir iki göze çarpan değişiklik olmuşsa da TÜBİTAK ne yazık ki temel bilimin önemini kavramış değil. Temel bilimlerle mühendisliğin, eczacılığın, tıbbın arasındaki farkı bilmiyor mesela. Bilimsel dergilerinin, konferanslarının, yazokullarının, sempozyumlarının hepsinin aynı felsefesi, aynı işleyişi, aynı ihtiyaçları olduğunu sanıyor. Oysa bunlar konudan konuya farklılıklar gösterir. Ne yazık ki Türkiye’de bilim ve eğitimle ilgilenen kurumlar mühendislerin eline geçmiş durumdadır ve mühendisler de çok büyük bir çoğunlukla temel bilimlerden bihaberdardırlar. İşin kötü tarafı, temel bilimleri bildiklerini sanarlar... TÜBİTAK’ın bir başka sorunu çok geniş kapsamlı olması. Eğitim de veriyor, eğitime destek de veriyor. Araştırma da yapıyor, araştırmaya destek de veriyor. Temel bilimlerde de uygulamalı bilimlerde de araştırma yapıyor. Hatta askerî alanda da gizli araştırmalar yapıyor. Bir yandan da hükümetin bilim politikasını çiziyor, hükümete danışmanlık yapıyor, mahkemelere bilirkişilik yapıyor. Sayamadığım çok görevi var TÜBİTAK’ın. Bu kadar çok görevin tek bir koltuğa bağlı olması doğru değildir. Üstelik bu görevlerin bazılarında çıkar çatışması beliriyor. Kimse bu kadar geniş kapsamlı bir kurumun başında başarılı olamaz. TÜBİTAK beş altı bağımsız birim olmalı. Bu haliyle israf kaybıdır ve Türkiye’ye zararı olmaktadır. Hükümet gene o beş, altı kurumun yöneticilerini kendi çevresinden seçsin, ama mutlaka TÜBİTAK’ın işlevine göre farklı birimlere ayrılması gerekir. Bir mantıkçı olarak kesinlikle söyleyebilirim: Özünde siyasi olan davalara siyasilerin hükmettiği bir kurumun bilirkişi raporu yazması sakıncalıdır. Raporlar yüzde yüz doğru bile olsa kuşku doğurur, kamuoyunu ve vicdanları tatmin etmez. Bakın siz de soruyorsunuz aynı soruyu. Demek siz de kuşkulusunuz. Ben de kuşkuluyum. Kuşku duymamanın mümkün olmadığı bir durumla karşı karşıyayız.