Hrant Dink 5 yıl önce dün katledildi. 5 yıl süren davada, davanın seyrini değiştirecek gelişmeler...

NEBAHAT KÜBRA AKALIN

Hrant Dink 5 yıl önce dün katledildi. 5 yıl süren davada, davanın seyrini değiştirecek gelişmeler dikkate alınmadan, Dink’i katledenlerin küçük bir kısmı, bundan 3 gün önce karar duruşmasında ‘cezalandırıldı’, bir kısmı ise ‘aklandı’. Dava hâkimi ‘örgüt yok’ diyerek bütün delilleri görmezden geldi, TİB kayıtlarıysa hala incelenmiş değil.

Kararın ardından bir gazeteye açıklama yapan Mahkeme Başkanı Rüstem Eryılmaz, “Vicdanen ben de tatmin olmadım. Örgüt yok diyemem ama davanın uzamasını istemedik” dedi. Kararın verildiği andan itibaren hükümeti yetkililerinin açıklamaları sürüyor. Yapılan açıklamalarda herkes ‘vicdan’ diyerek yargı sürecinin devam ettiğini hatırlatmadan geçemiyor. Oysa 5 yıldır cinayette ismi geçen üst düzey devlet görevlileri cezalandırılmazken üstüne bir de AKP Hükümeti tarafında terfi ettiriliyor. Dün yapılan açıklamalarda Hrant’ın evinin ‘Anadolu evi gibi kokmasından’, ‘yabancı uyruklu’ olmasına kadar her şey konuşulurken Hrant’ı katledenlerden hiç mi hiç bahsedilmiyor.

‘HÂKİME YAKIŞMADI’

Mahkeme Başkanı'nın açıklamasına hükümet yetkilileri tarafından hızlıca tepkiler gelmeye başladı. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Rüstem Eryılmaz'ın sözlerinin bir hâkime yakışmadığını söyledi. Bu sözlere inanmanın güç olduğunu dile getiren Arınç, "Bir mahkeme başkanı tarafından kullanılacak söz değildir. Hâkimler delil durumu ve vicdanlarına göre karar verirler. Ben vicdanen tatmin olmadığımı söylemiştim. Bu olayla ilgili dava açıldı, hükümetin görevi yargıyla, kolluk güçleriyle işbirliği yaparak zanlıları yargıya çıkarmaktır" diye konuştu.

Davanın temyiz aşamasında devam edeceğini belirten Arınç, kişisel duygu ve düşünceleri bir kenara bırakıp, son kararı beklemek gerektiğini söyleyerek "Sanıklardan biri hakkında hüküm yok, hakime bu sorulmalıdır" dedi.

DİNK’İN EVİ ANADOLU EVİ GİBİ KOKMASAYDI?

‘Geçmişte olayların üstü kapalı kalırdı. Biz işimizi yaptık’ demeyi bir kere daha unutmayan Arınç, sözlerinin sonunda Dink ile ilgili her konuşmasında eklediği anekdotu eklemeyi de unutmayarak şöyle dedi: “Cinayetin ardından gittiğim Hrant Dink’in evinin bir Anadolu evinden farksız olduğunu gördüm. O evde Anadolu’yu kokladım. Eşi Rakel Dink’in hepimizin yüreklerini dağlayan bir konuşması oldu.”

BAĞIŞ’INKİ NASIL BİR HASSASİYET?

AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış ise yaptığı açıklamada Erdoğan ve Gül ile aynı ‘hassasiyeti’ taşıdığını vurguluyor. Bağış, 5 yıldır süregelen dava için “yargımıza fırsat verin” derken bir yandan da “Türkiye’nin kendi iç dinamikleri açısından Hrant Dink bu ülkenin vatandaşıdır” diyor. Bağış öyle hassas davranıyor ki ne demek istediğini anlayamıyoruz ve hatta öyle hassas davranıyor ki AB’nin Roj TV süreci ile ilgili tavrıyla Hrant’ı katledenler için alınan kararı kıyaslayarak şöyle diyor: “AB Komisyonu' dava ile ilgili talepte bulundu. Ama gönül isterdi ki Roj TV ile ilgili olarak da Danimarka'ya benzer bir talepte bulunsunlar. Çünkü Danimarka mahkemeleri de Roj TV'nin bir terör örgütünün borazanı olduğunu tescil etti. Roj TV'nin PKK fonlarıyla yönetildiğini kabul etti, ama kapatmadı. Buradaki tezadı da AB'nin görmesi gerekirdi. Böyle 'dediğimi yap, yaptığımı yapma' zihniyetiyle AB maalesef kredibilite kaybına uğruyor. Ama Türkiye'nin kendi iç dinamikleri açısından Hrant Dink bu ülkenin vatandaşıdır. Katledilmiştir ve bu soruşturma kapsamında ortaya çıkan delillerle ilgili olarak davanın üst düzey yetkilileri bile 'örgüt yoktur diyemem, delil yok' diyor. O zaman delillerin bulunması için daha sıkı bir çalışma, işbirliği gerekiyor ve Yargıtay'ın bu davayı nasıl ele alacağı da çok önemlidir. Ona bir fırsat tanımayı daha doğru buluyorum.”

‘DAVA ÖNEMLİ BİR DAVA AMA’

Dün Arınç ile aynı saatlerde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından yapılan açıklama da haber sitelerinde geniş yer buldu. Gazetecilerin sorusu üzerine davanın önemli olduğunu belirten Gül, kendileri için davanın sınav niteliğinde olduğunu kaydetti ve şunları söyledi: “Böyle bir cinayeti Türk halkı o zaman da zaten büyük bir tepki vermişti. Hatta Türkiye ile ilgili önyargıları olanlar çok hayret etmişlerdi. Maalesef, çok tabii ki üzücü bir olaydı. Mahkeme süreci uzun sürdü, devam etti, ilk karar çıktı ama hala mahkeme devam ediyor. Kesin karar bir an önce ümit ederim ki çıkar. Bu dava önemli bir dava.”

HRANT BU ÜLKENİN YURTTAŞI!

Gül açıklamasının buraya kadarki kısmında aslında herkesin tahmin edebileceği olağan yorumları yaparken konuşma bir anda metninden koparak zihniyetini ele vermeye başlıyor. Gül, Türkiye’de herkesin eşit olduğunu anlatmaya çalışırken; devlet dersinde öldürülen Hrant’ı “yabancı uyruklu” yapmayı unutmuyor ve konuşmasına şöyle devam ediyor: “Türkiye'de hukukun karşısında herkesin eşit olduğunu, yabancı şirketlere karşı da yabancı uyruklu insanlara da hep eşit davranmış bir ülke. Bu dava ayrı bir hassasiyet taşıyordu. O bakımdan her türlü titizliği göstermek, vatandaşlarımız arasında bir yanlış kanaatlerin oluşmasına fırsat vermemek tabii ki bizim görevimizdir devlet olarak.”

SİZ O SINAVDAN DA KALDINIZ!

Davanın “Kanunlarımıza yasalarımıza en uygun şekilde neticelenmesi bizim için önemli bir sınavdır. Bu sebeple yargı işini yürütürken idari makamlarda her türlü kolaylığı olayın tam ortaya çıkması için muhakkak gösterecektir” diyen Gül, aslında o sınavdan kaldıklarının farkında bile değil.

AKP hükümeti yaptığı her açıklamada aslında vicdan yapalım derken Hrant’ın dostlarının vicdanlarını yaralamaya devam ediyor…

NE OLMUŞTU?
Dink davasında ‘terör örgütü yok’ kararı veren İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi Heyeti Başkanı Rüstem Eryılmaz, Vatan gazetesine yaptığı açıklamalarda “Bu cinayetin birkaç simitçinin işi gibi basite indirgenmesine karşıyız. Bizce de basit bir cinayet değil. Azmettiren birileri olması gerekir ama deliller bu kadar” dedi. Bu davada, herkesin merak ettiği arka planın aydınlatılamadığına dikkat çeken Eryılmaz’ın açıklamalarının bir kısmı şöyle :

“Eğer TİB’den gelen kayıtları araştırmaya kalksak dava birkaç yıl daha uzayabilirdi. Davalar uzayınca da kamuoyundan baskı geliyor, baskı altındayız. Ayrıca davanın uzatılması için yapılanlar da var. Biz elimizden geldiğince davayı uzatmadan karar vermeye çalıştık. Azmettiren birilerinin olması gerekir. Şahsi fikrim bu. Ama bu durumun hukuki olarak varlığını kabul edebilmek için deliller olması gerekir. Belli isimler ortaya atıldı ama bu kişilerin cezalandırılmasına yetecek deliller yok. Beklenti fazla olduğu için bu karar kimseyi tatmin etmedi. “Kişisel olarak siz tatmin oldunuz mu?” diye sorarsanız, azmettiren birileri olması gerektiği için evet olmadım. Ama dosyadaki delillere göre en iyi karar bu. En üst seviyeden cezaları verdik.”