Tesadüfen Hürriyet Daily News sitesindeki bir yazıdan haberdar oldum. Yazı Emrah Güler imzasını ve ‘Filmler Türk-Ermeni Çatışmasının...

Tesadüfen Hürriyet Daily News sitesindeki bir yazıdan haberdar oldum. Yazı Emrah Güler imzasını ve ‘Filmler Türk-Ermeni Çatışmasının Yüzyılını Belgeliyor’ (Films document century of Turkish-Armenian conflict) başlığını taşıyordu ve İngilizce’ydi. Yazara göre Ermeni asıllı Kanadalı yönetmen Atom Egoyan’ın ‘Ararat’ (Ağrı Dağı) adlı filmi Türkiye’de o kadar büyük öfkeye ve nefrete neden olmuştu ki bugün hâlâ kendini kontrol etmeyi becermekte güçlük çeken Türk sinema seyircileri ve yazarları, doğrudan doğruya yönetmenin son filmi ‘Chloe’den (Büyük Hata) söz etmeyi başaramıyorlardı. ‘Chloe’ filminden söz ederken filme dair bir tek cümle bile yazılamıyor, bunun yerine hep sekiz yıl önce çekilen ‘Ararat’a duyulan nefreti körükleyen sözler söyleniyordu. Çünkü Egoyan’a duyulan öfke dinmek bilmemişti.*
Bu apaçık yalanı yazmanın manası ne olabilir? Evet, ‘Ararat’ filmi büyük tartışmalara neden olmuştu. Yazarımız Hrant Dink de filmi beğenmeyenler arasındaydı ve şunları söylemişti: “Türk-Ermeni ilişkileri açısından müthiş zararlı bir film. Bu film Türkiye’de oynayamaz. Bu dil ne yazıda, ne de sinemada bizim dilimiz olamaz. Hem barıştan, hem diyalogdan bahsetmek, bir yandan da üzerine benzin dökerek bunu körüklemek olmaz. Bu filmi üreten insanların söylemleriyle filmin içeriği çok farklı. Filmin genelde sorgulayıcı bir yanı var. Ama her şeye rağmen filmin arasına sıkıştırılmış olan o sahneler kabul edilemez. Bir Türk olarak Türkü, bir Ermeni olarak Ermeni’yi, bir insan olarak insanı, insanlığından utandıracak sahneleri yinelemekle mi bu anlayış ortamını oluşturacağız? Bu film Türklerin de izleyeceği bir film olmalıydı. Türk ve Ermeni ilişkilerinin geleceğine bir yararı dokunmaz. Dolayısıyla daha önce dile getirdiğimiz ‘Bu film Türkiye’de oynamalı, galası da Türkiye'de yapılmalı’ şeklindeki samimi tavır ve duruşumuza tamamen terstir. Bu tür sahnelerin yer aldığı bir film için bizden olumlu bir şey veya destek beklenmemelidir.” (Hürriyet, 21 Mayıs 2002)
HRANT’INKİ BARIŞTAN YANA BİR DÜŞÜNCEYDİ
Tabii ki Hrant Dink’in yaklaşımı Ermeni düşmanı bir Türk milliyetçiliğinin ifadesi değildi. Barıştan yana bir aydının düşünceleriydi. Filmin gösterdiği dehşet sahnelerinin gerçek hayatta yaşanmamış olduğunu da iddia etmiyordu herhalde. Bunları göze sokmanın barışa hizmet etmeyeceğini düşünüyor olsa gerekti. ‘Ararat’ Dink’in bile tepkisine neden olmuştu ama büyük ölçüde unutuldu. Atom Egoyan’ın ismi de milli düşmanlar arasında bir yere sahipse eğer, sanırım en altlarda bir yerlerdedir bu yer. Dolayısıyla ‘Chloe’ (Büyük Hata) üzerine basında bir çok yazı çıktı, gayet düzeyli eleştiriler yayınlandı ve ben bunların hiç birinde söz konusu filmi vesile edip onun üzerinden Egoyan düşmanlığı yapana,  ‘Ararat’a yönelik yeniden bir düşmanlık kampanyası başlatana rastlamadım. Emrah Güler benim rastlamadığım yazılar görmüş olsa bile yaptığı genelleme ile yalan söylemiş olmaktan kurtulamıyor. O zaman bu yazının bu haliyle yayımlanmasının nedeninin müşteri kitlesi ile bir alakası olsa gerek. Yabancı okur Türk deyince milliyetçi kinle gözü dönmüş yekpare bir kitle tahayyül ediyorsa ona istediğini vermek gerekiyordu. Bu kendi ülkesinin film yazarlarına ve sinema izleyicilerine bir hakaret niteliği taşısa bile.
Ardından bu kez Türkçe Hürriyet’te bir başka yazı yayımlandı. Meslektaşım Ömür Gedik yazısında ‘Chloe’ (Büyük Hata) hakkında iyi şeyler söylüyor ve filme gidilmesini öneriyordu. Yani ‘Ararat’a ve Egoyan’a yönelik öfkeyi kışkırtmak gibi derdi olmayan bir yazıydı bu da. Fakat yazının diğer bölümleri  tam da Güler’in “Türkiye’de sinemaya yaklaşımı milliyetçi kin belirliyor” iddiasını doğrular nitelikteydi. Ömür Gedik, Jennifer Lopez KKTC’de vereceği konseri iptal ettiği için, Lopez’le ilgili her şeyi protesto etmeye çağırıyordu okurlarını. Bu protestoya da bu hafta gösterime giren ‘B Planı’ filmiyle başlamayı öneriyordu. ‘B Planı’nın ya da Lopez’in yer alacağı projelerin niteliği önemli değildi yani (hoş içinde Lopez’in yer aldığı şahane bir proje hayal etmek güç).
‘B Planı’ bir sinema şaheseri de olsa, çok güçlü insani mesajlar da verse protesto etmeliydik çünkü Lopez KKTC’deki konserini tehdit mesajlarından yılıp iptal etmişti. Emrah Güler’in çizmeye çalıştığı tabloya uygun bir resmi yine aynı gazetenin başka bir yazarı sağlamıştı. Hem, pireye kızıp yorgan yakan, öfkesini denetleyemeyen, milliyetçi ve tepkisel bir kinle saldırganlaşmış Türk tipini temsil etmek hem de aynı tipi “bu Türklerin hepsi böyle işte” diye yabancı müşterilere satmak Hürriyet’e nasip olmuştu. “Türkiye Türklerindir ama alıcısı varsa satarız” Hürriyet’e daha uygun bir slogan değil mi?

*İngilizce orijinali: “Egoyan’s name has been a source of hatred by many in Turkey who haven’t seen a single film by the acclaimed director, yet alone “Ararat.” That’s why his latest ‘Chloe’ is mentioned without so much as a sentence about the film, but only serves to draw spite for a film he shot eight years ago.”

B PLANI
YakIn zamanda romantik komedi ‘bromance’ denilen yeni bir yan yola sahip olmuştu. Ergenlikten çıkamamış adamların evlilik ve aşkla imtihanı denilebilecek bu alt türün kadın versiyonu gibi ‘B Planı’.
Fakat bu alt türlerin ister erkeğe ister kadına versiyonu olsun ortak bir özelliği var: İğrençlik! ‘B Planı’na romantik komedi değil tiksinç komedi desek yerindedir. İki kere bok gösteren fazla film yok hatırladığım. Biri doğurmakta olan bir kadının istemsiz yaptığı bok, diğerinin ise menşei belli değil! Romantizmi ayakları yere basan bir hale getirmek değil resmen boka basmak bunun adı bence! Son zamanlarda gördüğüm en sıkıcı filmlerden biri.

SİHİRBAZIN ÇIRAĞI
Klasİk bir ergenlikten çıkıp erkek olma öyküsü. Kızların ilgisini çekmeyi beceremeyen bir ‘inek şaban’ın, güçlü bir baba figürü önderliğinde, savaşmayı öğrenip kendi kadınını elde etmeyi öğrenmesini anlatıyor ‘Sihirbazın Çırağı’. Tıpkı yakın tarihli ‘Zombieland’ gibi. Filmin senaryosuna biraz da solcu eli bulaşmış. Tesla gibi kapitalizmle sorunlu bir bilim adamının filmin gizli kahramanlarından oluşu, büyücülüğe dayalı bir filmde bilime verilen paye ve kötülerin dünyayı ele geçirmeye finans-kapitalin merkezi Wall Street’ten başlaması buna işaret. Wall Street’in hırsı ve saldırganlığı simgeleyen boğası bir güzel dersini alıyor filmde! Sonuç olarak sıradan bir çocuk filmi yine de ‘Sihirbazın Çırağı’. Ne çok iyi ne de seyredilmeyecek bir yanı var. Rahatlıkla çocuğunuzu götürebilirsiniz.

SIRADAN İNSANLAR

SİnemalarImIza hâlâ ticari şansı olmayan ama gerçekten iyi filmler gelebiliyor. Bağımsız sinemaların birer birer yok olduğu ve alışveriş merkezi zincirlerinin onun yerini aldığı bu çağda bu daha ne kadar sürebilir? İyimser olmak güç. ‘Sıradan İnsanlar’, milliyetçiliğin ve savaşın insanı nasıl insanlıktan çıkarıp acımasız bir katile dönüştürdüğüne dair bir film. Bunun olabilmesi için önce kişinin yabancılaştırılması  lazım. Film nereye, niçin götürüldüğünü bilmeyen acemi bir askeri izleyerek başlıyor. Düşünmeyen bir yaratık olmazsanız yaşama şansınız da olmaz. Düşünürseniz zaten öldüremezsiniz. Bugün Türkler Kürtleri, Kürtler Türkleri düşünmeden öldürüyor. Ve bunu durdurmanın yanlış olduğunu söyleyenler var. Yugoslavya’nın yaşadığı trajediden hâlâ ders alma şansımız var ve ‘Sıradan İnsanlar’ çok iyi bir film olmanın yanı sıra buna da hizmet edecek nitelikte. Kaçırmayın!