Hüseyin Çelik’in DYP Van Millet

Hüseyin Çelik’in DYP Van Milletvekili olduğu 21. dönemde yaptığı konuşmalarla, bakanlığı dönemindeki uygulamalar arasında büyük çelişkiler bulunuyor. Birgün’ün yaptığı incelemeye göre, Çelik’in TBMM Genel Kurulu’nda bir muhalefet millletvekiliyken yaptığı konuşmalar ve bugünkü tablo şöyle:

‘TABELA’ ÜNİVERSİTELERİ
"Bugün -vakıf üniversitelerimiz de dahil72 üniversitemiz vardır. Bu üniversitelerin -üzülerek söylüyorum birçoğunun çok ciddî boyutta eksiklikleri vardır, çok ciddî boyutta aksaklı kları vardır ve ben bu tabiri kullanmak istemiyorum; ama, bunları n bir kısmı tabela üniversiteleridir. Bir üniversitenin üzerine, bir binanı n üzerine bir tabela geçirmekle, o üniversiteyi mum yanacağına, bir tane floresan lamba yansın; bir şehirde adam doğrayan; adı cerrah olan, 40 tane cerrah olacağına, 2 tane şifa dağıtan cerrah olsun. Bu, sayı itibariyle çokluk meselesi, nedense, bizim çok özendiğimiz ve çok önem verdiğimiz bir meseledir; ama, kaliteye gelince, maalesef, o kaliteyi çoğu zaman bulamıyoruz.”

»Bugün hükümet öncelikle 15, daha sona 10 üniversite kurmayı planlıyor. YÖK ise 4 üniversiteden fazla kurulamayacağını belirtti. Üstelik, YÖK’ün karşı çıkış gerekçesi de Çelik’inkiyle aynı: Öğretim üyesi yokluğu. YÖK’ün bu konudaki açıklamasında, "Üniversite kurulması öngörülen illerden, kurulumuzca belirlenen kriterlerden biri olan asgari 7 kadrolu profesör bulundurma şartını sağlayan sadece dört ilde (Tekirdağ, Düzce, Uşak ve Ordu) üniversite kurulabileceğ ine karar verilmiştir'' denildi.

GÖRÜLEN LÜZUM ÜZERİNE...
"Üniversitelerde, Mc Carthy'ci bir uygulama hüküm sürüyor. Bakınız, ben, son örneğini arz edeyim size: Van Yüzüncü Yıl Üniversitesinde, 5 öğretim üyesi -3'ü profesör, 1'i doçent, 1'i yardımcı doçent olmak üzere2547 Sayılı Yüksek Öğretim Kanununun 7/l maddesine göre, başka üniversitelere sürgüne gönderildiler. (…) Şimdi, bu üniversitedeki arkadaşlarımıza Yüksek Öğretim Kurulu tarafı ndan yazı gönderilmiş: ‘7/l'ye göre filan üniversiteye görevlendirildiniz.’ Başka bir şey yok. Eskiden ‘hasbelicap’ diye bir şey vardı, niye böyle yaptınız; hasbelicap!.. Böyle gerektiği için... Şu anda bunu tercüme ediyorlar ‘görülen lüzum üzerine.’ Arkadaşlar, hukuk devletinde ‘görülen lüzum üzerine’ diye bir şey olmaz. (…) Siz, Anayasada ‘Türkiye Cumhuriyeti, insan haklarına saygı lı, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir’ diyeceksiniz; ondan sonra da, hukuk ayaklar altına alınacak, Türkiye Büyük Millet Meclisi de buna seyirci kalacak.'' (25 Aralık 2001)

»Aynı Hüseyin Çelik’in bakanlık döneminde, binlerce eğitim yöneticisi ve öğretmen mahkeme kararı olmaksızın sürüldü. Çelik, söylediklerinin tam tersine, mahkeme kararı yla görevine dönenleri bile yeniden görevinden aldı. Erzurum Milli Eğitim Müdürü Fevzi Budak’ın 7 kez mahkeme kararıyla dönmesine karşın 8 kez görevden alınması, Çelik’in çelişkisinin en somut örneği oldu.

ÇELİK: TTK’DA OPERASYON VAR!
"Bildiğiniz gibi, son zamanlarda Talim ve Terbiye Kurulunda (TTK) bazı operasyonlar yapıldı. Önce yönerge değiştirildi. Daha önce, TTK’da özellikle ders kitaplarını inceleyen komisyonun, ders kitapları nı inceleyecek olan kişilerin asgarî 10 yıllık hizmeti olan öğretmenlerden olması gerekiyordu. Daha sonra, bu, eğer, temin edilemezse 5 yıl da olabilir, temin edilemezse 3 yıl da olabilir şeklinde esnetilmişti. Daha sonra, bu dönemde, 2 yıllık hizmeti olan insanların da TTK’da çalışmasına zemin hazırlayan yeni bir uygulama yapılmıştır. Bu uygulamayla, daha dün, yani, iki yıl önce okuldan mezun olan bir öğretmenin, ders kitaplarını incelemek üzere görevlendirildiği ortadadır. Bu, son derece yanlış bir uygulamadır. Artı, 287 kişiyle sınırlandırılan TTK’nın kadrosunda, aşağı yukarı 250'sinin yeniden atandığı, yani, yeni olduğu ifade edilmektedir ve buraya atanan insanların da, çoğunlukla KESK üyesi olduğu yönünde iddialar vardır. Eğer, böyle değilse, Sayın Bakanımız, lütfen buna cevap versinler. Bütün sivil toplum örgütlerine saygılıyız; ancak, siyasî ve ideolojik bir yapılanma söz konusuysa, mutlaka bunu tenkit ederiz, bunun üzerine gideriz ve Sayın Bakanımızın (Metin Bostancıoğlu) da böyle bir şeye kesinlikle meydan vermemesi gerekiyor.'' (21 Mart 2000)

OPERASYONU KENDİSİ YAPTI
»Hüseyin Çelik, bakanlığa gelişinin hemen arından en büyük kadrolaşma operasyonunu Talim ve Terbiye Kurulu’nda yaptı. 167 öğretmen çeşitli okullara sürgüne gönderildi. Dava açanların tamamı kazanarak kuruma geri döndü. İşin bir başka ilginç yanı, kitap inceleyenlerin 2 yıl önce mezun olmasına itiraz eden Hüseyin Çelik döneminde, kitap incelemelerinde görev yapan öğretmenlerin arasında, 2 yıl önce mezun olmuş birçok öğretmen bulunuyor.

‘POLİS YA ACZ İÇİNDE YA DA COPLAR’
"Polisimiz, ya gösteri yapan vatandaşları, öğrencileri, işçileri öldüresiye coplar veya bazı toplumsal olaylar karşısında, sanki acze düşmüşçesine bir tavır sergiler. Bence, bu iki tutum da yanlı ştır; bunlar, mutlaka orta yolu bulmamız gerektiğ ini gösteren örneklerdir.” (26 Ağustos 1999)
»Gerçekten de Hüseyin Çelik’in bakan olduğ u dönemde polis, İstanbul’da şeriatçı çağrılar yapan grubu seyretmekle yetinirken, öğretmenleri öldüresiye dövdü!

SIRALAMAYI BEĞENMEDİ!
“Değerli milletvekilleri, bakınız, Birleşmiş Milletler her yıl bir rapor yayınlar; bunun adı ''Human Development Report''tur; yani, İnsan Gelişimi Raporu’dur. Burada, ülkelerin eğitimde yakalamış oldukları seviye, sağlık, insan hakları, hatta, o ülkede kullanılan kâğıt miktarı vesaire gibi kıstaslar esas alınır. Geçen yıl, Türkiye, 174 ülke arasında 69 uncu sıradaydı; fakat, üzülerek belirteyim ki, 1999 yılında, Türkiye, tam 17 basamak birden düşerek 86 ncı sıraya düşmüştür. (25 Aralık 1999)

DAHA DA GERİYE DÜŞTÜK!
»Türkiye, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı'nın hazırladığı '2005 İnsani Gelişim Raporu'nda sınıfta kaldı. Önceki yıllara göre 6 sıra gerileyen Türkiye, 177 ülke arasında ancak 94. oldu.

PARTİZAN ATAMA VAR
“İdareci atamalarında partizanlıklar vardır.” (25 Aralık 1999, TBMM)
»En büyük partizanlık Hüseyin Çelik döneminde yaşandı.

105. SIRAYI BEĞENMEDİ AMA...
"Bakın, Türkiye, eğitime ayrılan kaynak itibariyle, dünyanın 105’inci ülkesidir. Şu anda, elimde, Dünya Bankasının rakamları vardır, eğitime ayırdığımız pay itibariyle, Türkiye, dünyanın 105’inci ülkesidir. Avrupa Birliği’ne aday olduğumuz bu süreçte, eğitime ayrılan bu kaynakla, biz, bu işin üstesinden gelemeyiz.'' (21 Mart 2000)
»AB ile müzakere süreci başlarken, eğitime ayrılan bütçe açısından Türkiye 2005 yılında yine 105.’likteki yerini korudu.

‘ŞÛRA’ ÖNERİSİNE KENDİSİ UYMADI
"Eğer, biz, çocuklarımıza çok iyi Türkçe öğretebilsek, onlara yabancı dili de rahatlıkla öğretebiliriz diye düşünüyorum. 16'ncı Millî Eğitim Şûrası’nı meslekî teknik eğitime ayırdıkları gibi, özel bir şûrayla, Türkiye'de dil öğretimi meselesini de ele almalıdırlar değerli milletvekilleri.'' (17 Mart 2000, TBMM Genel Kurulu)
»Bu tip özel bir şûra Hüseyin Çelik döneminde de toplanmadı.