Şarkılarında hâkim olan elem, keder ve hüzünlü havayı; yeni şarkılarda başka türlü bir şeye evirmeye çalışacağını söyleyen Melike Şahin, hüznün kraliçesi gibi görünmekten sıkıldığını söylüyor. BaBa ZuLa grubunun solisti olarak bilhassa ‘34 Oto Sanayi’ albümünde yaptıkları, Şahin’in ileride neler gösterebileceğinin de en büyük ispatı.

Hüznün kraliçesi olmaktan sıkıldım

BURAK ABATAY

Müzisyen Melike Şahin yeni şarkısı Geri Ver’i Sony Music Türkiye etiketiyle dinleyicisinin beğenisine sundu. Bir ayrılık şarkısı olarak tarif edilebilecek olan şarkı pek çok Melike Şahin şarkısı gibi hüzünle, özlemle ve kederle pek yakın temas kuruyor. “Yol ıssız taşıyamam/ Isıtan ellerin olmazsa/ Baksan yine bana/ Bir umut varsa avuçta” diyen şarkı önce “Neşemi alıp gittin/ Diyemem geri ver” diyerek teslim bayrağını açarken en sonda ise “Geri gel, geri ver” diyerek de ayak diretiyor. Bu bütünü ne kadar yansıtır bilmesi zor ama Melike Şahin atmosferi en karanlık şarkısında dahi ilginç bir şekilde umudu da masaya bırakıyor. Şarkıyı konuşmak için Melike ile bir araya geldik.

► Şarkı sözleri ve müziğin elbette ki bir aradılığının önemi var ama başlı başına şarkı sözleri senin için ne kadar önemli?
Sözlere çok takığım! O kadar ki, o şarkının içinde geçen bir cümleyi beğendiysem onu milyarlarca kez dinleyebilirim. Yorumculuktan ve prodüksiyondan öte sözlerinde bir mana ve eşleşme arıyorum. Hah tamam bu benim duygu durumuma çok güzel örtüştü deyip devam edebilme isteği, tekrar tekrar dinleme isteğim oradan geliyor. Kendi şarkılarımda da tabii ki bunu gözetiyorum. Kendi şarkılarımın da çok önemli bölümünü oluşturuyor.

► Türkiye dışında da bu kadar önemseniyor mudur?
Önemsiyorlardır. Müzik yazan insan niye önemsemesin ki, diyeceğim ama tabii ters örnekler de mevcut. Coğrafyadan bağımsız, insanın spesifik durumunu olağanca içtenliğiyle herhangi bir baskı, kaygı gözetmeksizin aktarabildiği o küçük anlar çok inanılmaz. Bir dinleyici olarak da şarkı yazarı olarak da kendimde becerebildiğim o küçücük anlarda içimi garip bir duygu kaplıyor. Yani coşku mu, mutluluk mu bilmiyorum ama Kimin Izdırabı’nı yazdıktan sonra beni görecektin. Eve gelenlere dinletiyordum. “Bakın yapabildim” diye. Çünkü benim için manası başka. Dinleyen insanlar bihaberdir ama travmatik geçmişimle ilgili kendime bu kadar dürüst davranabildiğim ilk sanatsal üretimimdi ve beni çok ferahlatmıştı. Bir kitapta, bir şiirde ya da bir filmde de en vurucu yer de öyledir ya. Ne söylemek istediğinizdeki samimiyet ve duygudaşlık hâli çok geçişken oluyor. Benim de şarkı sözü yazarken en büyük kuralım bu.

► Seni alaturka bir ses olarak nitelendirmek gayet mümkün olabilir ama gerçekten böyle mi olmak istiyorsun?
BaBa ZuLa’dan ayrılmadan kısa bir süre önce Melikşah ve Saz Arkadaşları diye bir proje başlatmıştık. Kanto diye bir meyhane vardı, arkadaşlarımızın mekânıydı. “Assolist arıyoruz” demişlerdi. Ben de yıllardır, “Ay acaba nerede söylesem şunu söylesem çok hoşuma gider” dediğim şarkıları dizmiştim. Arkamda saz heyetiyle küçük arabesk prensesi gibi ortamlarda takılmaya başladım. Ancak tabii ben o zamanlar bu işlerin videoya çekildiğinin ve YouTube’da sonsuza kadar duracağının farkında değildim. İzleyici benim o videolardaki alaturka tavrımın sunduğum tek kimlik olduğunu zannediyor ama değil. O personam, benim içimdeki çeşitli şeylerden sadece bir tanesi. Şimdi galiba kariyerimin, “Bir şeyler gördünüz ama o tanıttığım kısım Melike’nin küçük bir bölümü. Daha aslında çok fazla değinilecek konu, denenecek sesler yeni yeni projeler var” noktasındayım.

► Ne mesela? Nasıl bir sound?
Denemeden asla bilebileceğimiz bir şey değil. Ama daha modernize yollara gitmek istiyorum. Benim şu ana kadar çıkardığım şarkıların neredeyse hepsi inanılmaz kederli ve elem dolu ve çok sahnede üst üste icra etmesi beni de inanılmaz yormaya başladı. Çünkü gördüğün gibi ben aslında gayet neşeli bir insanım. Ben niye bu şarkıları böyle yazdım? Neden böyle oldular? Hiçbir fikrim yoktu ama şimdi biraz fikrim var. Bunu biraz çeşitlendirmek istiyorum. Hüzün, hüznün kraliçesi, arabesk, alaturka bunlardan sıkıldım. Gerçeği ifade etseler de çok küçük bir bölümünü ifade ediyorlar. Bir yandan bana arabeskçi dediler diye kızacak halim de yok. Çünkü yaptığım şarkıların birçoğundan bununla ilgili işaret almak mümkün. Ama ne yapacaklarımın garantisi değil, bunu belirtmek isterim. (Gülüyor)

huznun-kralicesi-olmaktan-sikildim-691835-1.

KENDİMİ BASKILAMAK İSTEMİYORUM

► Madem yakıştırıyor insanlar, böyle aksi düşüncelerle ket vurmak dezavantaj yaratabilir mi senin için?
Yaratır. Tabii ki bazı şeyler umurumda. YouTube’da klibini paylaşmışsın; açıyorsun, bakıyorsun insanlar ne demiş, ne olmuş. Umurunda olmaz mı? O kadar spesifik o kadar senin kalbinin içinden çıkmış bir şeyi insanlara iletiyorsun. Tabii ki insanların ne dediği umrunda olacaktır ama yeni şarkılarda şarkı yazarken de söylerken de otantik ve kaliteli işler yapacağımı biliyorum. O yüzden kafam rahat ama isteyen istediğini dinleyebilir. Belki de onu sevmezler onu severler. Belki o geçiş bizim düşündüğümüz kadar siyah ve beyaz gibi olmaz zaten gri bir geçiş olur. Belki de 5 sene sonra, “Ya bu alaturka iyiydi” derim kendimde geri dönebilirim. Kendimi baskılamak istemiyorum. Ne geliyorsa çıkartalım ama şuna kesinlikle temin edebilirim sizi; eskisi gibi şeyler gelmiyor şu anda. Daha değişik değişik şeyler olabilir.

► BaBa ZuLa ile epey bir zaman sahne aldın. Nasıl bir etkileşimin vardı? Sana neler verdi grup, sen onlara ne kattın?
6 sene az buz bir zaman değil. Zaten BaBa ZuLa’nın da herhalde çalıştığı en uzun süreli solist ‘Küçük Melikko’. Ay çok gençtim o zamanlar. 21 yaşındaymışım. Gencecik körpecik bir çocuktum. BaBa ZuLa’nın bana ne kattığını soruyorsun... Kaba tabiriyle okul demek kolayıma geliyor. Ama sözcük zaten tınladığından çok daha kuvvetli bir sözcük. Çünkü okulda bir sürü şey öğrenirsin. Benim için de öyle oldu çok fazla şey öğrendim. Sahne performansı mesela. BaBa Zula’ya da ne kattım? Tatlı bir enerji kattım bence. Sahne performansım da bence okeydi. Yorumculuğum da güzel yakıştı. Karşılıklı olarak uyuştu kanlar bir süre. Ama biliyorsun kanlar her zaman uyuşmuyor. Duruyor bir noktadan sonra ki bir yenilik gelsin hem onlara hem bana. Olması gereken de buydu.

► Geri Ver şarkısını yayımladın. Bu sefer neden keder?
Ben de o kadar aynı şeyi soruyorum ki kendime. Tribe de girdim benim şarkı yazan karakterim bu mu? (Gülüyor) Sanırım içimdeki ‘Sanatsal Üretimlerimle İlgilenen Devlet Bakanı Melike’ karakterlerimin bazıları acı ve elemli. Elem onlar için üretmek adına kuvvetli bir güç demek ki ve bu yüzden konuya ben de kafayı takmışım. Ama sana az önce sinyallerini verdiğim gibi artık başka başka şeylerden bahsetmek istiyorum ya da acı keder dolu bile olsa en azından his olarak böyle sonuç bırakmasın.

► Hüznün içinde tuhaf bir umut da var.
Türkiye’de yaşıyoruz. Çok uzakta değilim. Şarkıyı odasında ya da işten çıktıktan sonra servisinde dinlerken derdolayan kişiden uzak değilim. Aynı hissi paylaşıyoruz aslında hepimiz çeşitli şekillerde. Keder, acıklılık, elem artık hepimizi öyle bir işlenmiş ki illa bunun için gençlik travmalarına gitmeye gerek yok. Bugünümüze baktığımızda bir dostumuzun güzel bir haberiyle sevinç doluyoruz, istiyoruz ki nefes alsın biraz. Akla gelen ilk şey bu oluyor. Bunu küçümsememek lazım. Bunun da insanlar üzerinde bir etkisi var. Benim de yapmaya çalıştığım şey kesinlikle bu.

► Evet, şarkılara da yansıyor.
Bende hep bir ‘Zümrüdü Anka ‘ durumu vardı. Ben başıma bir felaket geldiği zaman inanılmaz bilenirim ve bunun içinden hemen ve akıllıca nasıl çıkabilirim diye düşünürüm. Kalbimi, aklımı, kendimi koruyarak nasıl baş edebilirim? Direkt bunu düşünürüm. Çocukluktan beri savunma mekanizması. Parçalara da sirayet ediyor bu, etmez olur mu? Çünkü sonuçta çıkaran benim ve bu bir yerden geliyor. Beni dinlemeye gelenler konserlerde direkt görebiliyordur, hiç düşündükleri gibi bir insan değilim. Deli mi ne diye düşünüyorlardır bence ki kaç kere bunu da sormuşumdur: “Oradan bakınca manyak gibi mi gözüküyorum? Çünkü şarkıda, ‘Sağımı solumu kaplıyor kara orman’ diyorum. Bir yandan espri yapıyorum.” Hayatta hiçbir duygu stabil gitmiyor öyle bir dünya yok. Aldığım rahat bir nefesi yazdığım şarkılarda aktarabiliyorsam bu zaten müthiş bir ferahlık.

► Geri Ver nasıl bir şarkı?
Önce Canberk Ünsal bana bestesini yolladı. "Melike bir bak heyecanlanacak mısın" dedi. Çok sevdim besteyi ben de üstüne hemen eklendim sözler yazdım yeni bir bölüm yazdım vesaire. Sonra parçayı ben daha yalın bir şekliyle sunmak istedim. Bir şekilde bazı anlaşmazlıklar oldu karar veremedik ne yapsak diye. Sonra şarkı öyle kaldı üstünden 3 yıl geçti. Sonra bir dinleyicim Instagram’da "Ya bir şarkınız vardı" dedi story’de görmüş. "Şarkıyı ne zaman paylaşacaksınız?" Ben de "Aaa öyle bir şarkı vardı ya gerçekten." Sonra "Canberk demoyu yollar mısın?" dedim. Demoyu bile bulamadım. Bilgisayara format atılmıştı çünkü. O da yolladı sonra dedik "Bu şarkı biraz güzel mi acaba biz bunu bir kaydedelim." Cihan Mürtezaoğlu düzenledi ve sizlerle buluşturduk. Daha çok yeni.

***

Her şeye rağmen üretmek

► İçinden geçtiğimiz zamanın müzikal üretimini nasıl izliyorsun?
İyi ki bu insanlar bir şeyler yapmış. Şöyle düşün 80’leri gördüğünde, “İyi, bu insanlar radyoyu açabilmişler” diyorsun. Her dönemin ayrı politik, ekonomik iklimleri var. Tüm bu iklimlere cevaben sanatçılar ayrı iletim, sunum pratikleri geliştirip bir yolunu bulup akıtıyorlar. Müziğin durduğunu ve hiç olmadığını düşünsene. O yüzden bence her dönem içinde çeşitli zorlukları taşıyor. Bence çok şiddetli ve yoğun karamsar bulutların üstümüzü kapladığı bir süreçteyiz. Şuradan şuraya bile gitmek zorken şarkı yazmak, paylaşmak, konser yapmak bunlar inanılmaz şeyler. İçindeyken insan fark etmiyor ama çıkıp dışarı baktığında sadece kendim için değil bir sürü isim için aynı şeyi düşünüyorum. Her şeye rağmen üreten insanları izlemek, eşlik etmek, takip etmek aynı yolun yolcusu olmak gerçekten iyi bir his.