Yusuf Kaplan’ın hıncı başka İslami yazarlara benzemiyor. Çünkü onun her satırında “ben sizi biliyorum” hissi sızıyor. Kaplan’daki bu özgüven Necip Fazıl’ın dilindeki cürete çok benziyor.

İç savaş için öneriler...

ALİ ŞİMŞEK

Evet; artık şunu rahatça söyleyebiliriz: AKP kendi organik aydınını, yani Mandarinlerini yetiştirmiştir. On bir yılı aşkındır başka denklemlere ihtiyaç duyan bir iktidar, bugün hedeflerini açıkça bağırır bir noktada duruyor. 1990’lar sol liberalizminin Kemalizm, modernlik, resmi ideoloji, jakobenlik ve “öteki” retoriğinde meşruluğunu sağlayan bir zihniyet, bugün bütün bagajlarını hoyratça boşaltma hazzını yaşıyor. 1986 sonrası sol havuzlarda ağdalanan, “sivil toplum”, cemaat, “Medine Vesikası” ve madunların merkeze yürümesi gibi şık vaazlar büyük bir hayal kırıklığıyla tuz-buz olmuş görünüyor. Gezi’nin ürettiği büyük travma ve ayrışma, “parale yapı” kavgaları, artık böyle Abantlı-mabantlı platformlara ihtiyaç duymuyor.
Şunu uzun süredir biliyor ve yaşıyorduk zaten... İktidarın ayrıştırıcı diliyle bir “iç savaş” söylemine doğru evriliyoruz sanki.... Bu Başbakanın sert ve nobran dilinde, yandaş kalemlerde yankılanıyordu uzun bir zamandır... Cumhurbaşkanı ya da başkanlık zaferi, bunun dozajını artıracak bunu da tahmin ediyorduk.

Evet çok beklemedik! Cuma günü itibariyle, Yeni Türkiye’nin manifestosu Yeni Şafak gazetesinde yazılıverdi. Duymayan varsa bir bakıversin bir zahmet....
Gazetenin eski yönetmeni ve İslamcı cenahta filozof olarak anılan Yusuf Kaplan, sağolsun lafı hiç kıvırmadan Erdoğan’a 20 öneri sıralayıvermiş. Sanırsınız oyların 0’ünü almış bir iktidar var karşımızda. Hani Bonzai kafası diyoruz ya; tam öyle işte!

Ben sabahları güne Yeni Şafak yazarları okuyarak başlıyorum. Bu gerçekten beni zinde tutuyor. Neyle karşılaşacağım sürpriz değil. Hiç lafı dolandırmıyorlar... Son 30 yılın ortalamacı, yanlışa düşmekten imtina eden “politik doğrucu” dili düşünüldüğünde, panzehir gibi geliyor gerçekten. Beni zinde kılıyor.Yeni Şafak yazarlarında,  bizden miras bir ironi (buna istihza derlerdi büyük bir ayrımcılıkla), baştan haklılık, cüret var ki darısı bizim başımıza..

Filozof Yusuf Kaplan perşembe günü köşesinde, “Erdoğan’a 20 Öneri” başlığıyla bir yazı karalayıverdi. Kendini batının kültürünü ve felsefesini yutmuş biri olarak konumlamayı seven Kaplan, daha çok entelektüel hayatı ve üniversiteleri hedefleyen öneriler sıralıyordu. İslami kesimin bir Hasan Ali Yücel çıkartması gerektiğiyle başlayan “ılımlı” öneriler, 19. maddeye geldiğinde çığırından çıkıveriyordu. Şöyle yazıyordu filozofumuz: “Başka kültürlerin gönüllü acentalığını yapan Boğaziçi, Bilkent ve ODTÜ ‘yıkılmalı’ bunların yerine tıpkı ABD’de olduğu gibi Ivy League üniversitelerine benzer, Amerikan kültürünün ve dünyasının izini süren, bir Amerikan ruhu geliştirmeye çalışan, bizim Nizamülmülk medreselerine benzer, bizim öncü kuşaklarımızı, bizim medeniyet iddialarımız doğrultusunda yetiştiren çaplı pilot üniversiteler kurulmalı!

Hiç kıvırmamış yazarımız. Bir üniversite hocası olmanın bilgisiyle konuşuyor ve “dış mihrakları” kendince ihbar ediyordu. Gezi’den itibaren bir hedefe çevrilen ODTÜ, açıkça bir plan içine sokulmuş oluyordu. Önerisi de ilginç: Cumhuriyetçilerden Çay Partisi’ne ve mormonlara uzanan bir eğitim tedrisatı. İşte biz buna Bonzai kafası diyoruz!
Hızını alamayan Kaplan, kültür endüstrisine de sıçrıyor, 14. maddede TRT üzerine önerilerini de yapıyordu: “14-TRT sil baştan yeniden yapılandırılmalı. TRT her bakımdan ‘temizlenmeli’! Derdi HAKİKAT olan çaplı, karakterli, parlak kişilere verilmeli.”

Anlaşılan yandaş medya tam anlamıyla oturmamış ki yazar bundan rahatsız. Üniversiteler konusunda söylediği “yıkılmalı” saptamasına, bu kez “temizlenmeli” ibaresi eklemiş oluyor.
Bu çok açık bir “iç savaş” söylemidir işte. Hiç kıvırmadan, ortalamadan...

Yusuf Kaplan’ın hıncı başka İslami yazarlara benzemiyor. Çünkü onun her satırında “ben sizi biliyorum” hissi sızıyor. İngiltere’de dönemin gözde alanlarından postmodernizm, hermonitik, film ve kültürel çalışmalar tedrisatı alan, bir dönem Bilgi Üniversitesi’nde dersler de veren Kaplan, Nietsche’den Heidegger’e ve Derrida’ya, oradan Zizek’e koca batı metafiziğini yutmuş bir bilgiçlikle konuşuyordu hep. Yazılarında sıraladığı kallavi isimler onun Sünni vasatlığını meşrulaştıran salata malzemelerine dönüşüyordu. Batı ne kadar da çökmüş!

Bizi bildiğine dair öz güven Kaplan’ı daha tehlikeli yapıyor. Yazısındaki açık sözlülük ve görev talep eden ton buradan geliyor.

Kaplan’daki bu öz güven Necip Fazıl’ın dilindeki cürete çok benziyor. Paris boheminden Asmalımescit’e dönemin bütün gelgitlerini ve dekadansını yaşayan Necip Fazıl gibi, hidayete ermişliğin garantisini yaşıyor. Aslında karşımızda sadece bir İslami iktidar yok bunu anlayalım. Akıncıları kuran fikir babası bir zatın, Dostoyevski kahramanlarına taş çıkartan bir hıncı da var. Biz sizi biliyoruz garantisi. Necip Fazıl gibi Asmalımescit bohemini, bütün sarhoşluğu ve hayal kırıklığı ile yaşayan bir ermişin haykırışları yankılanıyor Kaplan’ın yazdıklarında. Yoz bir dünyayı yıkalım ve temizleyelim haykırışları! Yani AKP’nin içkici, bohem Asmalımescit ile derdi çok derinlere dayanıyordu. Eski bir hesaplaşma.

Biz yıllarca AKP ve neoliberalizmi, İslami püritenlik olarak da anlamaya çalışmıştık. Yani sosyolog Max Weber’e referansla, protestanlık gibi dini bir tarikatın kapitalizmi ivmelendirme gücünü vurguluyorduk. Çünkü karşımızda kapitalizmle acımasızca buluşan, Erbakan’ın bile kemiklerini sızlatan bir iktidar vardı. Oysa Kaplan, yeri geldiğinde bizim analiz araçlarımızı bile paralel yapıyı eleştirmek için kullanan bir kıvraklığa sahipti. Başka yazılarında Hizmet Hareketi’ni protestan İslam olarak tanımlayarak, nasıl bir Katolik İslam hayal ettiğini itiraf ediyordu. Engizisyon İslam’ıydı özlediği.

İşte bu 20 öneri böyle bir havayla yazılıyor. Devamı gelecektir!