Marmaris yangınında 4 bin 500 hektar orman alanının yandığı belirtildi. İdam cezası Marmaris yangınına karşı yapılan müdahalenin başarısızlığını örtmek için gündeme getirildi. Tartışılması gereken; son yıllarda yangına karşı müdahalede neden başarısız olduğumuz.

İdam cezası orman yangınını önler mi?
Fotoğraf: AA

Erdoğan ATMIŞ, Prof. Dr. Ormancılık Politikası Uzmanı

Marmaris yangınından sonra Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “İlk müdahale ile yangının çok daha büyük boyutlara ulaşması engellendi" diyerek, son 50 yılda yaşanan en büyük 17’nci yangının “başarıyla” söndürüldüğünü ilan etti. Hatta idam cezası gelirse, artık yangın da çıkmayacağını söyleyenler oldu. Medya da yangını üç günde unuttuğuna göre, ‘bize bir şey söylemek düşmez’ deyip, bir kenara çekilmek en iyisi. Fakat kafamdaki sorular beni rahat bırakmıyor.

YANGINLARA KARŞI CİDDİ ÖNLEM ALINMALIYDI

2020’de 21 bin hektar, 2021’de de 140 bin hektar ormanımız yandı. 2020’den önceki yılların yıllık yanan orman alanı ortalaması 7 bin hektardı. Yani son iki yılın birinde normalin üç katı, diğerinde ise 20 katı ormanımız yandı. Bu durum orman yangınlarıyla mücadelede büyük bir başarısızlığın göstergesi olduğu halde, iktidar ve ormancılık örgütü bu konuda sorumluluk almaktan ısrarla kaçındı ve hiçbir sorumluluk üstlenmedi. Üstelik bu kayıplardan ders çıkararak, bu seneki yangın sezonu öncesine ciddi bir hazırlık yapmaya bile gerek görmedi. Bunları Marmaris yangınından sonra rahatlıkla ifade ediyorum. Çünkü bu konuda son birkaç aydır meslektaşlarımızla birlikte çok sayıda uyarı yapmıştık. Hatta 5 Haziran’da Türkiye Ormancılar Derneği’nin yayımladığı ve editörlüğünü yaptığım “Türkiye Ormancılığı 2022: Türkiye’de Ormansızlaşma ve Orman Bozulması” adını taşıyan kitapta, bu konuları çok ayrıntılı bir şekilde anlatarak yetkilileri bir kez daha uyarmıştık. Özellikle şu noktalara değinmiştik:

•Orman yangınlarıyla mücadele yapacak organizasyonel yapı bozulmuştur.

•2018’de başlayan ekonomik krizden sonra orman yangınlarıyla mücadele bütçesi azaltılmış olduğu için yangın işçisi, ekipman ve araç gereç alımı azaltılmıştır. Yangın işçileri çok kısa süreli alınmakta, eğitim ve tatbikat çalışmaları yetersiz kalmakta, vardiyalı şekilde çalıştırılmadıkları için aşırı derecede yorulmaktadırlar.

•Ormanların turizm, enerji, ulaşım, madencilik vb. ormancılık dışı amaçlara tahsisi ve ile orman dışına çıkarma gibi nedenlerle çok sayıda parçaya ayrılmış olması ve buralardaki insan etkileşiminin artması nedeniyle yangın riski artmaktadır.

•Orman yangınlarını önlemek için alınan tedbirler yetersizdir.

•Yangına karşı müdahale devletin bütün kurumlarıyla ve yurttaşların işbirliğiyle planlı ve organize halde yapılır. Yangınla mücadelede yerel yönetimler dışlanmamalıdır.

•Orman yangınlarının nedenlerinin yarısı bilinmemektedir. Nedeni bilinmeyen yangınlara karşı tedbir almak mümkün değildir.

MARMARİS YANGINI TÜM YANGINLARIN 17’NCİSİ

Marmaris yangınında 4 bin 500 hektar orman alanının yanmış olduğu belirtiliyor. Yukarıda bahsettiğim 2020 ile 2021'deki aşırı yangınlardan önceki yıllarda her yıl ortalama 2 bin 400 yangında toplam 7 bin hektar orman yanardı. Marmaris’teki tek yangında bu miktarın yarısından fazlası yandı. Orman Genel Müdürlüğü verilerine göre, son 50 yılda çıkan binlerce yangın içinde sadece 19 yangında 4 bin hektardan fazla orman alanı yandı. Yangınlar konusunda bir felaket yıl olan 2021 yılı bu konuda rekor yılı olmuştu ve 11 yangında 4 bin hektardan büyük miktarda orman yanmıştı. Geri kalan 8 yangın farklı yıllara dağılıyor. Marmaris yangını da bu yangınların tarihsel süreçte 20’nci, alan büyüklüğü bakımından 17’ncisi oldu. Yani bu yangında hiç de boş veremeyeceğimiz bir miktarda bir orman alanımız yandı. Üstelik bu yangının daha önceki büyük yangınlardan farkı var. Diğer yangınların 13’ü temmuz ayında (biri 7 Temmuz, diğerleri 15 Temmuz’dan sonra), 5’i ağustos ayında, biri de eylül ayında olmuştu. Çünkü genelde yangınlar bitkilerin yaz sıcaklığı nedeniyle kuruduğu ve nem açığının çok daha fazla olduğu 15 Temmuz sonrasında çok daha tehlikeli olur. Aynı anda birçok yangın çıkar ve ekiplerin bütün yangınlara aynı anda müdahale etmesi zor olduğu için bazısına geç müdahale edilir, bu da yangının büyümesine neden olur. Oysa şimdi haziran ayında bitkiler henüz kurumadan ve nem açığı henüz en yüksek düzeye ulaşmadan, aynı anda çok sayıda yangın yokken sadece bir yangında bu kadar büyük bir miktarda orman alanı yandı. Böyle erken bir zamanda bu kadar büyük bir yangının gerçekleşmesi ve bu yangının bu kadar büyümesinin önlenememiş olması konunun bütün uzmanlarını endişelendiriyor.

PROPAGANDA YANGINLA MÜCADELENİN ÖNÜNE GEÇTİ

Ne yazık ki iktidar ve ormancılık örgütü, bu sene orman yangınlarıyla mücadele konusunda ciddi önlemler almak yerine basit propaganda ve kamuoyunu yanıltma yöntemini seçti. Yangın daha sürerken 18’inci saatinde sanki yangın söndürülmüş izlenimi veren, bakanların olay yerinde olduğunu gösteren, uçakların sorti yaptığı propaganda filmini hazırlayıp paylaştılar. İlk günden “Yangına 8 dakikada müdahale ettik” diye yoğun bir propagandaya başladılar. Fakat gerçekten yangına 8 dakika içinde müdahale edilmiş olsaydı, yangın bu kadar büyümeden daha başında söndürülürdü. Dediğim gibi bu sene de yangınla mücadeleyi değil de, yangınlar konusunda uyaranları susturmayı ve halkı yanıltmayı ön plana aldılar. Hatta bazı medya mensuplarını da propaganda aracı olarak kullandılar. Başarısızlıklarını perdelemek için de insani koşullar dışında çalıştırdıkları yangın işçilerinin "kahramanlığı"nın ardına sığındılar.

Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişçi de bence ne anlama geldiğini bilmediği halde “Yangına 8 dakikada müdahale ettik” diye açıklamalar yaptı. Yine yangının ilk günü “Bu yangın bizi endişelendirmiyor” şeklinde garip bir açıklaması oldu. İkinci gün ise yangın artarak devam ederken “Yangın kontrolümüz altında” diye bir açıklama yaptı fakat aynı günün akşamı “Bir kontrolsüzlük yok ama kontrol altına alınmış bir yangın da söz konusu değil. Bunun ikisinin arasında bir durumumuz var” şeklinde çok garip bir açıklama daha yaptı. Tüm bunlar iktidarın ve ormancılık örgütünün bırakınız orman yangınlarıyla mücadeleyi, orman yangınları hakkındaki iletişim konusunda bile çok hazırlıksız olduğunu gösteriyor.

İDAM TARTIŞMASI GERÇEK SORUNU PERDELİYOR

Tüm bunlar yaşanırken devreye İçişleri Bakanı Süleyman Soylu girdi ve yangınları önlemek için yangın çıkaranların idam edilmesi gerektiğini öne sürdü. Yangın kontrol altına alındığı gün Cumhurbaşkanı Erdoğan da, “Caydırıcı bir ceza... Ucu nereye dayanıyor, idama mı? İdama...” şeklinde yaptığı açıklamayla, İçişleri Bakanı Soylu’ya destek verdi. Bu söylemin yangınlara karşı mücadeleye bir katkısı olur mu, birkaç maddede anlatayım.

•Türk Ceza Sistemi’nde “idam” cezası yok ama, orman yakanlara bu sistemde yer alan en ağır ceza olan “müebbet hapis” cezası verilebiliyor. Bu cezanın daha önceki karşılığı idam cezasıydı. Fakat her ikisinin de orman yangınlarını azalttığına dair herhangi bir bulgu ve bilimsel çal��şma yok.

•Bahsedilen en ağır cezanın verilebilmesi için “Devletin güvenliğine karşı suç işlemek amacıyla kurulmuş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde devlet ormanlarını yakmak” gerekiyor. Yani her yıl dillere pelesenk olan “ormanları teröristler yaktı” propagandasına denk geliyor, bu suç. Peki, Orman Genel Müdürlüğü’nün verilerine göre; geçen yıl meydana gelen 2 bin 793 orman yangınında “rekor şekilde” yanan 139 bin 504 hektar ormanın ne kadarı terör nedeniyle yakılmış; hiçbiri, evet, yangınların hiçbiri terör nedeniyle çıkmamış. Yani geçen yıl terör nedeniyle sıfır metrekare orman yanmış. Peki, önceki yıllarda durum nasılmış? 2020’de terör nedeniyle 4 yangın çıkmış, bu yangınlarda 0,68 hektar yanmış. Bu miktar o yıl yanan toplam 20 bin 971 hektar ormanın binde biri bile değil. 2019’da da durum pek farklı değil, yine resmi verilere göre, terör nedeniyle hiçbir yangın olmamış.

•Terörün yanına bu sene de Marmaris’te olduğu iddia edildiği gibi (henüz mahkeme süreci sürüyor) kundaklama suçunu da katarız derseniz, yine bir yere varamazsınız. Çünkü bu suç da yangın nedenleri içinde ciddi bir yer tutmuyor. 2021’de sekiz kundaklamada sadece toplam 17 hektar orman yanmış.

•Kayıtlara göre biz zaten orman suçlarının nedenlerini de bulamıyoruz. 2021’de çıkan yangınların yüzde 48’inin yani yaklaşık yarısının nedenleri bilinmiyor. Biraz geriye gitsek de 2012 ile 2021 yılları arasındaki 9 yılda çıkan 27 bin 150 yangının 13 bin 93’ünün yani yüzde 48,2’sinin nedenleri bilinmediği ortaya çıkıyor. Yani geçmişten günümüze durum değişmiyor. Burada sormak istiyorum: Nedenini dahi bilemediğiniz yangınların failini nasıl bulabileceksiniz? Yakalayabildiğiniz “iki, üç tanesini sallandırarak” orman yangınlarını önleyebileceğinizi mi sanıyorsunuz?

•Orman Genel Müdürlüğü’nün istatistiklerine bakıldığında 2021 yılında çıkan yangınlardan 124’ünün enerji tesislerinden (yüksek gerilim hattı, santral, trafo vb.) kaynaklandığı ve 37 bin 357 hektarın (geçen yıl yanan ormanların yüzde 26,8’inin, yani dörtte birinden fazlasının) bu nedenle yandığı görülüyor. O zaman bu tesislerin sahiplerini de idam etmek gerekmiyor mu?

•Hazır enerji tesislerini hatırlatmışken, ormanların enerji, madencilik, turizm vb. ormancılık dışı kullanım amacıyla tahsis edilmesi işlemleri son yıllarda rekor kırdı. Bu izinlerin türü, sayısı ve alanı bu iktidar tarafından o kadar artırıldı ki, 2012 ile 2020 yılları arasında 342 bin 846 hektar yani yılda ortalama 38 bin 94 hektar orman bu tahsislerle yok olduğu halde, aynı yıllar arasında 87 bin 342 hektar yani yılda ortalama 9 bin 704 hektar orman alanı yandı. Bu veriler bizzat iktidarın yaptığı düzenlemeler ve verdiği izinlerle yok edilen ormanların, yanan ormanların dört katına ulaştığını açıkça gösteriyor. Yanan ormanlar elbet bir gün geri gelir fakat artık otele, enerji santralına, havalimanına, yola dönüştürülmüş ormanlar geri gelmeyecek. Yanan ormanlar konusunda bu kadar hassas görünen sayın yetkililerin, kendi verdikleri karar ve attıkları imzalarla yok ettikleri ormanlar hakkında ne düşündüğünü merak ediyorum. Artık bu durumu görüp bu tür izinleri vermekten vazgeçerler mi acaba?

Bu soruları sorarken idam cezasının Marmaris yangınına karşı yapılan müdahalenin başarısızlığını örtmek için gündeme getirildiğinin oldukça farkındayım. Çünkü son yıllarda yangın sayısında aşırı bir artış yok. Yangın sayısı son 10 yılda üç kez üç binin üzerine çıkmış, diğer yıllarda üç binin altında kalmış. Asıl aşırı artmakta olan yanan alan miktarı ile yangın başına düşen yanan alan miktarı. Bunlar da yangına karşı mücadelenin başarısız olduğunun en büyük göstergeleri. Tartışılması gereken; son yıllarda yangına karşı müdahalede neden başarısız olduğumuz. Evet, yangın sayısını azaltmak için cezaları gözden geçirmek gibi önlemler almamız gerekiyor fakat daha büyük önlemleri yangına erken müdahale etmek ve fazla büyümeden söndürmek için almalıyız. Yani yetkililerden asıl sorunu çözecek önlemler bekliyoruz. Orman yangınları konusu; öyle idam, kundaklama, terör, uçak, helikopter, otel yapacaklar tartışmalarıyla geçiştirilecek bir konu değil. Tartışmaları bu eksende tutup, gerçek sorunları perdelemek ne iktidarın, ne de muhalefetin görevi.