KCK iddianamesine ve iddianamenin BDP’nin kapatılması istemiyle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na...

SEVGİM DENİZALTI

KCK iddianamesine ve iddianamenin BDP’nin kapatılması istemiyle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmesine yönelik tepkiler sürüyor. BirGün’e konuşan  siyasetçiler ve aydınlar, iddianamenin hukuki bir belge olmaktan çok siyasi nitelik taşıdığına, asıl hedefin BDP olduğuna dikkat çekti.

BDP Eşbaşkanı Gültan Kışanak, KCK iddianamesinin, öncekiler gibi demokratik siyaseti baskı altına almak, demokratik yollarla hakları için mücadele eden insanları cezalandırmak amacıyla düzenlenmiş olduğunu belirtti. İddianamede hukuki olarak ileri sürülemeyecek suç isnatlarının bulunduğuna dikkat çeken Kışanak, şu örnekleri verdi: “Sayın Ragıp Zarakolu’nun 12 Eylül döneminde tuttuğu notları suç sayılması, sayın Büşra Ersanlı’nın örgüt yöneticisi sayılması, telefon görüşmelerinde yaşamını yitirmiş insanlara üzülmek, yine telefon görüşmelerinde ‘Bombalı saldırı olmuş, çok etkilendik’ demek…Tüm bunlar suç olmuş. Bu iddianamedeki saçmalıkları sıralamaya kalkışsak saatler sürer.”

BDP’yi kapatma istemiyle gerçek niyetin zaten açığa çıktığını ifade eden Kışanak, “Bu talep aslında KCK adı altında yürütülen operasyonların ana hedefinin ne olduğunu ortaya koyuyor. Ana hedef BDP ve demokratik siyasettir. BDP’yi etkisiz kılmak, çalışamaz hale getirmek, örgütsüz bırakmak, o da yetmiyorsa kapatmak. 7 bini aşkın yöneticisi ve üyesi tutuklu olmasına rağmen BDP’nin aktif siyaset yürütmesi, kitleselliğini koruması, akıllarına bu fikri getirdi” diye konuştu.
AKP’nin ileri demokrasisinin bu ülkede muhalif olan, demokrasi mücadelesi veren herkes için tehlike oluşturduğunu söyleyen Kışanak şöyle devam etti:  “Hiçbir demokratik mücadelenin ve muhalefetin olmadığı, biat eden, AKP’nin bu memleketi talan etmesine, savaşa sürüklemesine göz yuman, sesini çıkarmayan bir toplum yaratmaya çalışıyorlar. Bu nedenle demokrasi mücadelesi veren herkes gibi biz de büyük bir tehlikeyle karşı karşıyayız. Ancak bu ülkede parti kapatmaların ne kadar anlamsız ve acziyet içeren bir tutum olduğu geçmişteki parti kapatmalarında ortaya çıkmıştır. ”

'ABSÜRD İDDİALAR VAR'
BDP Genel Başkan Yardımcısı Av. Meral Danış Beştaş da, KCK iddianamesinin yasal olarak gerekli ölçüleri taşımadığını vurguladı. Beştaş, “Biz başından beri KCK adı altında yapılan operasyonların legal siyasete, BDP’ye yapıldığını, baskıcı bir yöntemle tüm muhaliflerin susturulmasının hedeflendiğini söyledik. Bu görüşümüz bu iddianameyle bir kez daha doğrulandı” dedi.

“İddianame 2400 sayfa ama, ben hukukçu olarak, ciddiye alınabilecek iddiaları saymakta güçlük çekiyorum” diyen Beştaş, şöyle devam etti: “O kadar absürt, trajikomik iddialar var ki…BDP PM üyesinin seçim çalışmasını KCK çalışması gibi göstermiş. Newroz bayramının kutlanması planlarını talimatla alınan şiddeti arttıracak fiiller olarak nitelendirmiş. Roj TV’ye bağlanmayı da böyle değerlendirmiş, oysa biz BDP’liler olarak bütün televizyonlara bağlanıyoruz. Ayrıca bu iddianameyle bir siyasi partinin il ve ilçe binalarının neredeyse tamamının dinlendiği de ortaya çıkıyor.”
 
'İDDİANAME ÖNYARGILI VE SÜBJEKTİF'
Beştaş, “Bu iddianame önyargılıdır, objektif değildir. BDP’nin kapatılması Türkiye’nin siyasal yaşamına hiçbir şey getirmeyecektir.Geçmişte de partilerimiz kapatıldı, yenileri açıldı. Parti kapatmalar Türkiye siyasal tarihinde kara bir lekedir” dedi.

KİM NE DEDİ?

CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu: İnsanlar arasındaki özel sohbetler, yakınmalar, entelektüel çalışmalara katılmaları delil olarak gösteriliyor. Türkiye’nin neresinde, hangi dava nedeniyle olursa olsun bu tür iddianamelerin hukuksal bir meşruiyeti yoktur, o nedenle kabul edilemez. Ayrıca bunun siyasi partinin kapatılmasına araç yapılması da siyasetin sınırlarının yargı tarafından çizildiğinin başka bir göstergesi. Bunu hazırlayan savcı bilmiyor mu ki Türkiye bu nedenle en az 10 kez AİHM’de mahkum edildi? Hukuktan öte siyasal kaygı taşıyorlar.

Barış Meclisi Sözcüsü Hakan Tahmaz: Mantık yürütme ile deliller oluşturulmuş. Örneğin Nuray Mert ile Büşra Ersanlı’nın konuşmaları, olmadık bir anlayışla dosyaya delil girmiş. Konuşma barışa yönelik bir kaygıyı dillendiriyor, ama bir anda iddianamede delil oluyor. Savcılar kimin suçlu olduğuna karar vermiş, suç olup olmadığına bakmadan buldukları her şeyi delil olarak dosyaya koymuş. Bu büyük bir hukuk skandalıdır, daha da vahimi, savcının BDP ile ilgili suç duyurusunda bulunmasıdır. İddianamenin siyasal amaçlarla hazırlandığı çok açıktır.