İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Misket Dikmen, “Asla umutsuz değilim. Güzel günleri mutlak göreceğiz. Yeter ki vazgeçmeyelim. Hep birlikte mücadeleye devam edelim” dedi. Dikmen, BirGün’ün sorularını yanıtladı

İGC Başkanı Misket Dikmen: Basında karar verici konumda bulunan kadınlar çoğalmalı

NAMIK ALKAN

Basının içine düştüğü zor günlerde İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Misket Dikmen tüm gazetecilerin derdine koşuyor. Yerel medyanın gelişmesi için çabalarken, memlekette gazetecilere yönelik baskılara da karşı çıkıyor. Cemiyetimizin kadın başkanı ile 8 Mart öncesinde söyleştik. Dikmen, "Kadınlığa yöneltilen tüm olumsuzlukları olumluya evirebilmek için medya sektöründe çalışan kadınların çoğalması gerekiyor. Medyada karar verici konumlarda bulunan kadınların çoğalması, kadının ve kadın sorunlarının medyada eşit ve adil bir şekilde yer almasında çok etkili olacaktır" diyor.

>> Medyanın içinde bulunduğu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? Bugün yandaş basın korunurken, muhalif basın ekonomik ve siyasal olarak boğulmaya çalışılıyor. BirGün’ün de dahil olduğu bazı gazetelere BİK ilanlarını kesme gibi cezalar verilebiliyor. Gazetecilere yaptıkları haberler nedeniyle açılan soruşturmalar ve davalar eksik olmuyor. Maalesef özgür bir ortamda gazetecilik yapılamıyor. Bir yandan baskılar sürerken, diğer yandan da gazeteciler işlerini kaybediyor. Ekonomik sorunlar ve işsizlik gazetecilerin de en büyük sorunu. Pek çok nitelikli medya çalışanı işsiz durumda. Bu konularda neler söylemek istersiniz?

Durum son derece iç karartıcıdır. Uluslararası veriler de zaten bunu doğruluyor. Türkiye 2019’da Basın özgürlüğü konusunda 180 ülke arasında 157. sıraya kadar düştü. Cezaevlerinde en çok gazetecinin bulunduğu ülkeler sıralamasında 5’inci sıraya yükseldi. Gazeteciler terörle ilişkilendiriliyor. Yıllardır Ergenekon, Balyoz, Odatv, Sözcü, Cumhuriyet, BirGün, Evrensel davaları gibi yargı operasyonlarıyla korku iklimi oluşturuldu. Ve en büyük tehlike oto sansür baş gösterdi.

Basın yerel- ulusal tam bir ekonomik cendere içinde. Sadece 2019 yılında 215 TV ve 100 gazete kapandı. Son 5 yılda 3 bin 804 basın kartı iptal edildi. 10 binden fazla gazeteci işsiz kaldı. Son 15 yılda 12 bin gazeteci yargılandı. Bu sayılar her geçen gün daha da artıyor. Cumhurbaşkanına basın yoluyla hakaret gerekçeli açılan davalar cumhuriyet tarihi boyunca görülmeyen boyuta ulaştı. Tam 14 bin 406 dava.

Basın yandaş ve muhalif diye gazetecilik açısından yakışıksız kavramlarla bölündü. Ve eleştirdiği için muhalif olarak tanımlanan basın her türlü baskıdan nasibini almaya devam ediyor. Yargı yoluyla baskı altında, ilan, vergi, reklam tehditleriyle baskı altında. İktidarın desteğini alanlarsa palazlanıyor. Böylece ortada tek sesli bir yapı hüküm sürüyor.

Bütün bunlar hem basın hem ifade özgürlüğü konusundaki iç karartan durumu zaten gözler önüne seriyor. Hukukun bağımsızlığı ayrı bir sorun. Hukuk ve Basın Özgürlüğü. Demokrasinin iki olmazsa olmazı. Dünya demokrasi endeksinde 167 ülke arasında 110. sırada olmamız durumu açıkça ifade ediyor.

>> Yerel gazetelerin yayın hayatlarını sürdürmek için büyük mücadele verdiğini görüyoruz. 9 Eylül gazetesi bağlamında İzmir’de yerel gazetelerin durumu nedir? Yerel basın hakkında neler söylemek istersiniz?

İzmir’ de yerel basının durumu farklı değil. İşsizlik en büyük sorun. Maliyetler çok yüksek. Bunlar ekonomik sorunlar. Bir de mesleğimizin bu zor ve karanlık iklimde gerçek gazetecilik yapabilme uğraşı var. Son iki yılda iki yüzü aşkın arkadaşımız işsiz kaldı. Kapanan yerel televizyonlar, gazeteler var. İstihdam azaltanlar var. Her şeyi dövize endeksli bir sektörde ekonomik sorunların boyutu zaten ortada.

Ama İzmir basını köklü geçmişinden gelen güçlü bir geleneğe sahip. Direniyor. Direnirken de tüm Türkiye yerel basınına örnek oluyor. En önemlisi de çok güzel bir iş birliği içinde. Özellikle günlük yerel gazeteler İzmir Gazeteciler Cemiyeti’nin ortak çatısı altında sürekli bir araya gelip gelişmeleri takip ediyor, sorunları değerlendiriyor, çözüm yolları bulma konusunda birlikte hareket ediyor, örnek gösterilen modeller üretmeye çalışıyor. Varlığını, gerçek anlamda gazeteciliği, istihdam kaybını bir nebze olsun koruyabilmek için ayakta alkışlanacak bir dayanışma bu. İzmir basınında çalışan gazetecilerin yüzde 65’ini yerel basın istihdam ediyor.

Pazar günleri yedi gazetenin çıkmama protokolü çok zor bir karardı. Ama refleks olarak zamanlaması çok önemliydi. İzmir Büyükşehir Belediyesi ile yapılan -demokrasinin gereği şeffaflığı, sosyal yerel yönetim anlayışını pekiştiren- meclis tutanaklarının gazetelerde yayınlanma kararı benim gözümde devrim niteliğindedir. Türkiye’ye örnek olmuştur. Anadolu basınında İzmir Modeli olarak adlandırılarak manşetlere taşınmıştır. Umut olmuştur. Anadolu’daki diğer cemiyetler yerel yönetimlere bu modeli anlatmak için bizden bilgi istemişler kendi yerel yönetimleriyle görüşmelere başlamışlardır ki bazıları somut sonuçlar da almıştır. Örneğin Eskişehir bunlardan biridir. Amacımız bu modeli ilçe belediyelerine de yaygınlaştırmak. Sendikaların toplu iş sözleşmelerinde yerel gazete alımı konusu da İzmir’de hayata geçmiştir. Bu yerel medyanın sahip olduğu önemi vurgulamak, okunurluğu, bilinirliği artırmak için de dikkate değer bir çalışmadır. Hayalim İşçi federasyonlarının Türkiye’nin tamamında böyle bir maddeyi toplu iş sözleşmelerine koyması.

9 Eylül Gazetesine gelince… İzmir Gazeteciler Cemiyeti'nin yayın organı olan gazetemiz 2012 yılında cemiyetimizin bir sosyal projesi olarak hayata geçti. Amacı iyi, doğru, gerçek haberciliğin peşinden giden, usta ve genç gazetecileri buluşturan okul niteliğinde, işsiz ya da sosyal güvenceden yoksun kalmış gazetecilere kucak açan bir gazete olmaktı. Nitekim süreç içerisinde bazı arkadaşlarımızın emekli olabilmelerine, bazı arkadaşlarımızın mesleklerini sürdürebilmelerine olanak sağladık. Çok sayıda genç meslektaşımın yolu 9 Eylül’den geçti. Birçoğu bizi gerçekten gururlandırdı. Gazetemiz bu amaçlar doğrultusunda varlığını sürdürme çabasında. Elbette başat amacıyla birlikte ekonomik katkı da beklentilerden biri. Ancak yaşanan sorunlar ortak. Ve biz sadece İzmir’de değil her bölgede birlikte mücadele etmek zorundayız.

igc-baskani-misket-dikmen-basinda-karar-verici-konumda-bulunan-kadinlar-cogalmali-696312-1.
Kadınlar, sadece Türkiye’de değil dünyanın birçok ülkesinde hayatın her alanında olduğu gibi çalışma yaşamında da ayrımcılığa ve şiddete maruz bırakılıyor. Medyada çalışan kadınların yaşadıkları da diğer iş kollarında çalışan kadınlardan farklı değil. Medyanın üzerindeki baskıları, içimizi karartan durumunu da düşünecek olursak etkisi daha da ağır.

>> 8 Mart Dünya Kadınlar Günü bağlamında Türkiye’de kadın ve kadın çalışanların durumunu değerlendirebilir misiniz? Genel olarak Türkiye’de kadın olmanın, özel olarak da gazetecilik mesleğinde kadın olmanın zorlukları nelerdir?

Kadınlar, sadece Türkiye’de değil dünyanın birçok ülkesinde hayatın her alanında olduğu gibi çalışma yaşamında da ayrımcılığa ve şiddete maruz bırakılıyor. Medyada çalışan kadınların yaşadıkları da diğer iş kollarında çalışan kadınlardan farklı değil. Medyanın üzerindeki baskıları, içimizi karartan durumunu da düşünecek olursak etkisi daha da ağır.

Türkiye İstatistik Kurumu TÜİK verileri, medyadaki erkek egemenliğini çok net ortaya koyuyor. Buna göre; gazete ve dergilerde çalışanların yüzde 40’ı kadın. Medyada kadınlar çalıştıkları kurumların karar alma organlarında çoğunlukla yer almıyor. Örneğin genel yayın yönetmelerinin yalnızca yüzde 25’i, sorumlu yazı işleri müdürlerinin yüzde 30’u kadın. Avrupa Yayıncılar Birliği (European Broadcasting Union) ‘Kamusal Yayın Kuruluşları İçin Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Rehberi’ 2019 raporunda da kamusal yayın kuruluşlarında çalışan kadın oranının yüzde 44 olduğunu yönetim takımlarında yer alan kadın oranının ise yüzde 25’ten az olduğunu belirtiyor. Ücret eşitsizliği de cabası.

Medyada kadın istihdamına verilen önem bu verilerle ilişkili. Bu durum kadın bakış açısının medyadan dışlanmasına ve medyada eril söylemin ve zihniyetin yerleşik olmasına, sosyal ve kültürel alana da hakim olmasına yol açıyor. Kadının güçsüzlüğünün yeniden ve yeniden üretilmesinde ve kadın bedeninin sömürü alanına dönüştürülmesinde ne yazık ki medyanın rolü çok büyük. Tam da bu nedenle kadına, kadınlığa yöneltilen tüm bu olumsuzlukları olumluya evirebilmek için medya sektöründe çalışan kadınların çoğalması gerekiyor. Medyada karar verici konumlarda bulunan kadınların çoğalması, kadının ve kadın sorunlarının medyada eşit ve adil bir şekilde yer almasında çok etkili olacaktır.

>> Halkın haber alma hakkının önündeki bütün engellerin kalktığı güzel günler ne zaman gelecek?

Asla umutsuz değilim. Güzel günleri mutlak göreceğiz. Yeter ki vazgeçmeyelim. Hep birlikte mücadeleye devam edelim.