Dünyamızın güney ufkundan, bana ise ‘doğu’dan pek güzel görünen akşam yıldızı,...

Dünyamızın güney ufkundan, bana ise ‘doğu’dan pek güzel görünen akşam yıldızı,
 
Şimdi sen kalkıp gidiyorsun. Git / Gözlerin durur mu onlarda gidiyorlar. Gitsinler / Oysa ben senin gözlerinsiz edemem bilirsin” diyordu Cemal abi. 
Bugün sen uzakların en uzağındasın benim için. İlksen’in dediği gibi “iki uçta kaldık” seninle. Zaten sen buradayken de iki uçtaydık ya neyse. Ne kadar yan yana olduysak o kadar uzağız belki de. Aşk aylar önce yer değiştirmiş miydi acaba? Evet değiştirmişti. Yokluğa ve yalnızlığa yelkeni çoktan açmıştı bile. Ben senin gözlerinsiz etmeye mecbur muyum acaba? Evet mecburum ne yazık ki…
“Senin şiirinde diyorum Cemal abi / rakı uzun içilirdi / Kars’a uzun gidilirdi” diye de Haydar Ergülen sesleniyordu. 
Hem rakı, hem Kars, hem de uzaklar… Bir aralık akşamı evden sinirlenip çıktığında, dayanamayıp camdan gözlemiştim seni. Asla arkana bakmadan yokuş yukarı ağır aksak çıkıyordun. Sırtında yamuk duran mavi bir çanta, sağ elinde ekmek teknen, yani külçe gibi torbalar. Hatırlıyorum, otobüs durağına, oradan da kös kös evine ulaşacak otobüse doğru yürüyüşünü, sinirli ve vakur halini… Ama ne yaptığını bilen, istekli, hem de kararlı. Gidişinin ardından nasıl da uzak kaldık öyle seninle. O gece nasıl da bir 35’lik boğazımı yaka yaka içime akıyordu. Ne bilirdim o zamanlar Kars’ı ben. Benim için ‘Kars’ demek, ‘uzak’ demek değildi o vakitler. Başa gelince anlıyor insan, bir duble daha?
• • •
Bize, Edip Cansever vedamızda edeceğimiz kelamları öğretmişti yıllar önce sanki mendili kanata kanata; “Boynu bükük duruyorsam eğer / İçimden öyle geldiği için değil / Ama hiç değil” diyerek… 
Boynum bükük hiç değil, pişman mıyım, zinhar! Unutma ki, gelecek diye bir şey yoktur sevgili. Yaşanılan ve yaşanmakta olan vardır ancak. Kıymetli olan, keyfi çıkartılacak olan bugündür, dersler çıkartılacak olansa dün. Edindiğimiz tecrübe veyahut bir diğer ifadeyle yediğimiz kazıklar bizi bugüne hazırlar, adımlarımızı hesab’eder, davranışlarımızı dizginler. Yeniden demem lazımdır ki gelecek ise ‘olmayan’dır unutma… 
“Nasıl olsa yine bir gün / Döneriz bu yollardan geri / Senin elinde bir mendil / Öbüründe kuş sesleri” diye bitiyordu Cemal abinin ‘Kars’ şiiri. 
Gün gelecek ve geri döneceksin. Dönüşecek kent, insanlar ve sen ve ben… İşte o zaman, “kim bilir…” diye başlayan cümleler kuracak üçüncü şahıslar bizim için. Kendi hikâyelerinde boşluklar kalmış, hayatlarında her ilişkiyi aynı sanan, maç içindeki hakem gibi değil de televizyon başında başa alıp alıp izleyen bir yorumcu gibi bize akıl verecekler. Varsın versinler değil mi? Kendi “kim bilir”imizi yaratmaya ne dersin?
• • •
Daha yeni tanıştığımız günlerde, aynı gün farklı gazete bayilerinden alınan K dergilerinden paylaştığımız güzel alıntılar vardı. Bunlardan biri de hâlâ notlarım arasındadır, saklarım:
“…ve mükemmel bir son sözle tamamlıyorlar bu yüce ve eşsiz sevişmeyi. Kalem bir kenarda, kağıt yorgun ve huzurlu. İki damla mürekkep akıyor kağıdın altına, kalemin ucundan, sıcak, ağrısız, içten, öylesine…”

Haritayı katlıyorum ve öpüşüyor kentlerimiz.