Maraş merkezli 6 Şubat depremlerinin üzerinden 3 ay geçmesine karşın bölgedeki plansızlık ilk günkü gibi devam ediyor. Uzmanlar, afet bölgesindeki planlamanın halktan uzak olarak İstanbul’dan çizilmesine tepki gösteriyor.

İktidar afeti yönetemedi
Fotoğraf: Depophotos

İlayda KAYA

Maraş merkezli depremlerin üzerinden 3 ay geçti fakat afetin vurduğu kentlerdeki sorunlar hâlâ devam ediyor.

Bölgede çadır, su, gıda ve hijyen malzemesi ihtiyacı da ilk günkü gibi sürüyor. Kaldırılan enkazlar yurttaşların yaşam alanlarına dökülüyor. Afet sonrası kaybolan birçok yurttaşın ise akıbeti belirsiz. Ağır bilanço karşısında iktidar kanadından istifa gelmezken, afetin bütün yükü binayı yapan müteahhitlere bırakıldı ve soruşturmalar başlatıldı. Depremin ardından toplanan 115 Milyar TL’nin akıbeti bilinmezken ‘Devlet nerede?’ sorusu da güncelliğini koruyor.

AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan, 1 yıl içinde kentleri ayağı kaldıracağını söylemesine karşın adımlar atılmadı. İhaleler Saray’ın müteahhitlerine verilmeye başlandı. Şehir planı halkın görüşleri alınmadan İstanbul’da düzenlenen toplantılarla belirleniyor.

KESİK KOLON TESPİTİ

Bölgedeki binalar yerle bir oldu. Yıkılan binaların çoğunda kolon kesildiği ya da malzeme çalındığı tespit edildi. Uzmanlar, yapıların kolon ve kiriş gibi taşıyıcı sistemlerine yasadışı şekilde gerçekleştirilen müdahaleler ve binalarda potansiyel çökme riskini artıran tadilatlara karşı uyarıda bulundu fakat uyarıların dikkate alınmadığı belirlendi. Binalara verilen bilirkişi raporlarında da şaibeler tespit edildi. 

ÇALIŞMALAR YETERSİZ

Depremin ilk gününden bu yana barınma sorununa çözüm getirilemedi. Çadırlara ulaşmakta zorlanan yurttaşlar, konteynerlere taşınamadı. AFAD’ın çadır kent olarak belirlediği alanlarda zeminlerin incelenmediği ve yağışlarda çadırların su çektiği belirlendi. Kızılay ve AFAD bölgedeki çalışmalarında yetersiz kaldı. Kızılay yardım olarak tedarik etmesi gereken çadırları satarak süreci ticarete döktü.

KAYIPLAR ARANIYOR

Afetin ardından başta çocuklar olmak üzere birçok yurttaş kayboldu. Enkaz kaldırma çalışmalarında molozların arasından çıkmayan yurttaşların kaçırıldığı yönündeki ihtimaller dikkat çekti. Devlet kontrolünde olmayan çocukların cemaat ve tarikatlara verilmesi tepki çekti. Öte yandan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’ndan konuya ilişkin yapılan açıklamada iddialar doğrulandı. Gönüllü avukatlar sürecin takipçisi olduklarını söyleyerek suç duyurusunda bulundu.

DİRENİŞE DEVAM 

Malatya ve Hatay’daki yurttaşlar gönüllülerle bir araya gelerek yaşam alanlarına dökülen molozlara karşı eylem yapıyor. Enkazların asbest riski taşıdığını söyleyen uzmanlar, yurttaşların yaşam alanlarına dökülmemesi için uyarılarda bulundu. Yurttaşlar ise direniş başlattı. Yapılan bazı protesto eylemlerine müdahale eden kolluk kuvvetleri gözaltına aldı. Bölgedeki yurttaşlar sonuç alana kadar direnmeye devam edeceklerini söyledi.

MÜTEAHHİT AVI

Yıkılan binalara ilişkin soruşturmalar da başlatıldı. Soruşturmalar kapsamında 109 müteahhit tutuklandı. Müteahhitler ve bina sahipleri dışında yapıma onay veren hiçbir yetkili merci ise ne görevden alındı ne de istifa etti. Hatay Antakya’daki Emlak Bank Konutları bloklarının müteahhiti ise depremin ilk gününden bu yana bulunamadı. •Bugüne kadar 11 kentte 1552 şüpheli belirlendi. •109 müteahhit, 173 yapı sorumlusu, 18 yapı sahibi dahil 332 şüpheli tutuklandı. •566 şüpheli adli kontrolle salıverildi. 128 şüpheli serbest bırakıldı. •355 şüpheli hakkında yakalama, 96 şüpheli hakkında gözaltı kararı var.

YARDIMLAR AKP ARACINDA

Yapılan yardımlar da yurttaşlara yeterli miktarda dağıtılmadı. Gönüllülerden toplanan yardımlar, caddelerin üzerine bırakıldı. AKP bu süreçte yardım kolilerini himayesine alarak propaganda aracı olarak kullandı. AKP’nin Osmaniye’den milletvekili adayı gösterdiği Bakan Derya Yanık’ın aracında AFAD yardım kolileri görüntülendi. Yanık, AFAD’ın kolilerini seçim malzemesi yaptı.

SORUNLAR BÜYÜDÜ

Bölgedeki hijyen, temiz su ve tuvalet sorunu ise felaketin ilk günlerinden bu yana çözülemeyen en büyük problem olarak yerini aldı. Depremzedelerin fiziksel ve psikolojik sağlıklarını korumak adına yeterli çalışma yürütülmedi. Depremin ardından yakınlarını yitiren yurttaşlar kendi hayatına son verenler oldu. 

KAMU BİNALARI YIKILDI

Depremin ardından hastaneler dâhil birçok kamu binası hasar gördü. Hastanelerin çoğu kullanılmaz hale geldi, ASM’ler yıkıldı. Bölgede gönüllü olarak hizmet veren doktorlara destekler azaldı. Eğitim de enkaz altında kaldı. Okulların hasar tespit çalışmaları şaibe yarattı. Ögrencilere gerekli destek sağlanmadı. Binlerce öğrenci mağdur edildi.

YİNE RANT PEŞİNDELER

Depremlerin yıktığı Hatay’ın Antakya ilçesiyle ilgili 5 Nisan’da yayımlanan Cumhurbaşkanı kararıyla ilçedeki 307 hektarlık alan ‘riskli’ ilan edildi. Ranta yönelik çalışmalar yürütüldüğünü söyleyen mülk sahipleri hukuk mücadelesi başlatarak suç duyurusunda bulundu. Yurttaşlar, şehrin planlanmasının İstanbul’dan çizilmesine tepki gösterdi.

TMMOB Genel Sekreteri Dersim Gül: AKP iktidarı da depremi fırsata çevirmeye çalışıyor. Kalıcı konutların ve yeni yerleşim alanlarının belirlenmesinde yürüttükleri çalışmalar bunu gösteriyor. Akla, bilime ve tekniğe aykırı acelece giriştikleri imar faaliyetleri yeni rantlar yaratıyorlar. Depremin üzerinden 18 gün geçmişken, OHAL ilan edildi. OHAL arkasına sığınarak mevcut kanunlar ve bilimsel-teknik gereklilikler dışlandı. Ranta odaklı imar faaliyetleri hız kazandı. AFAD tarafından Bakanlık, TOKİ ve bağlı, ilgili ve ilişkili kurumlara milyarlarca lira kaynak aktarıldı. Bu kamu kaynakları da kamu ihale mevzuatından muaf kılınan yapım işi ihaleleriyle belirli yandaş sermaye grupları tarafından üstlenildi. Şehir planlama disiplini devre dışı bırakılarak, kamusal ve hukuki denetim yok sayılarak plansız, yeni afetlere ve kentsel sorunlara açık alanlarda yapılaşma başladı. Riskli alan ve acele kamulaştırma kararlarıyla bölgedeki yurttaşların yaşam alanları ve varlıkları el konulma tehdidi ile karşı karşıya. Hatay’da, 5 Nisan’da tarihi Antakya bölgesini kapsayan 307 hektarlık alanın riskli alan ilan edilmesi, kent merkezlerinin kamusal alan olmaktan çıkmasına, tarihi, kültürel ve mimari mirasın yok olmasına neden olacak. Dava açtık. Ülkemizin bilimi rehber edinmiş toplumcu bir iktidara ve güçlü bir toplumsal muhalefete ihtiyacımız var.