CHP’li Kılınç’ın hazırladığı rapora göre gazetelerin yarısı kapandı. 1 yılda 138 televizyon kapanırken kamu kurumları ise ‘tek adam’ yönetimine göre konumlandırılarak medya üzerinde sopa olarak kullanıldı.

İktidar medyaya karşı suç işliyor

HABER MERKEZİ

CHP’nin gazeteci kökenli milletvekillerinden Yüksel Mansur Kılınç 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nde ‘AKP’nin Medya Düzeninde Saray’ın Medya Suçları’ başlıklı raporu kamuoyu ile paylaştı.

Rapora göre son beş yılda gazetelerin yarısı kapanırken televizyonların 138’i ise son bir yılda yayın hayatına son verdi.


Rapordan öne çıkan çarpıcı veriler şöyle:

Son beş yılda, ülkemizde yayın yapan bin 800 gazetenin yarısı kapanmıştır. 2021 yılı sonu itibariyle Türkiye’deki ulusal, bölgesel, yerel gazete sayısı 900'e düşmüştür. Artan maliyetler sonucu pek çok gazete sayfa sayısını azaltmak, fiyatına zam yapmak, renkli sayfa sayısını düşürmek, bazı eklerini sonlandırmak zorunda kalmıştır.”

Gazetecilik alanında 30 bin kişilik istihdamın yarıya yakını 2021 yılı sonu itibariyle işsizdir. Yerel ve ulusal medyada çalışır durumdaki 12 bin medya çalışanı işsiz durumdadır. Medya alanında işsizlik oranı yüzde 40’ı bulmaktadır.

71 iletişim fakültesinden her yıl mezun olan öğrencilerin ancak yüzde 5’i okuduğu alanda iş bulabilmektedir.”

Başta TÜRKSAT uydu kapasite bedelleri olmak üzere artan maliyetler nedeniyle son bir yılda 138 televizyon kanalı yayın hayatına son vermiştir. Uydu ortamında yayın yapan televizyon kanalı sayısı son beş yılda bin 100’den 340’a düşmüştür. Türkiye’de 81 ilin sadece 35’nde yerel televizyon kanalı bulunmaktadır.”

2018 yılında RTÜK’te karasal yayın lisansı bulunan toplam radyo sayısı bin 126’dan, 2021’de 903’e düşmüştür. Son beş yılda, radyo kuruluşlarının yarıya yakını yayınlarına son vermiştir. Çok sayıda yerel radyo sadece 1 çalışan ile yayınlarına devam edebilmektedir.”

Ülkemizde internet medyasının yasal alt yapısı bulunmamaktadır. İnternet medya kuruluşlarında çalışanlar yasadan kaynaklanan haklardan ve basın kartı sahibi olma hakkından yararlanamamaktadır.

2021 yılında gazetecilere 284 dava açılmıştır. Gazetecilerin haberlerine, videolarına, köşe yazılarına ve attıkları tweetlere 141 engelleme kararı getirilmiştir. 19 olayda 24 gazeteci gözaltına alınmıştır. 34 gazeteci ise hala cezaevindedir.

Raporda ayrıca iktidarın basın üzerindeki baskısına da şöyle değinildi:

AKP medya ile ilgili kamu kurum ve kuruluşlarını ise ‘Tek Adam’ yönetimine göre konumlandırarak medyanın üzerinde sopa olarak kullanmaktadır.
Kuruluş yasasını ve Anayasayı ihlal eden RTÜK, siyasi iktidarın ekran komiserliğine soyunmuştur. Yayıncıları, iktidarı övenler ve yerenler olarak ikiye ayıran RTÜK, kararlarını da buna göre vermektedir.

Basın İlan Kurumu (BİK), AKP’nin medya düzeninde Saray’ın basını kontrol altına alma, cezalandırma aygıtı olarak konumlandırılmıştır. BİK, 2021 yılında Cumhuriyet gazetesine 74 günlük, BirGün Gazetesi’ne ise 26 gün ilan kesme cezası vermiştir.

Yüzlerce gazetecinin basın kartını iptal etmeye devam eden İletişim Başkanlığı, yüzlerce basın kartı başvurusunu da bekleterek medya çalışanlarının temel haklarını gasp etmektedir.

Hapis, gözaltı, baskı, sansür

Öte yandan CHP Milletvekili Utku Çakırözer ise 2021 yılı Basın Özgürlüğü Raporu’nu kamuoyu ile paylaştı. Buna göre 2021 yılında gazeteciler en az 475 kez hakim karşısına çıktı. 36 gazeteciye 80 yıl hapis cezası verildi. Gazetecilerin ekonomik krizle ilgili yorumları dahi soruşturma konusu yapıldı. Basın kuruluşları ve gazetecilere yönelik fiziksel saldırı ve baskı da arttı. En az 31 gazeteci haber takibi sırasında gözaltına alınırken 105 gazeteci fiziksel şiddet, engelleme ve tehditle karşı karşıya kaldı.

***

ILO 190 Sözleşmesi’ni tanıyın

Türkiye Gazeteciler Sendikası Kadın ve LGBTİ+ Komisyonu “ILO 190 Sözleşmesi’ni tanıyın, çalışma yaşamında şiddet ve cinsel taciz son bulsun!” başlıklı bir kampanya başlattı. Komisyon’dan yapılan açıklamada şu ifadeler kullanıldı:

“Bizler, kadın ve LGBTİ+ gazeteciler olarak, Çalışan Gazeteciler Günü’nde iktidara ve tüm sendikalara, kadın emekçiler adına sesleniyoruz. Çalışma hayatında şiddeti bitirmek için samimi bir adım atın ve ILO’nun 190 No’lu Sözleşmesini tanıyın.

ILO 190 Sözleşmesi’nin yayımlanmasından bu yana yaklaşık üç yıl geçti. Türkiye hâlâ bu sözleşmeye taraf olmak üzere bir adım atmadı. Bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar sendika dışında işyeri şiddeti, toplu iş sözleşmesi maddelerine, sendikaların temel metinlerine yansıtılmadı. Çağrımız başta meslektaşlarımız tüm kadın ve LGBTİ+ emekçilere… Gelin, çalışma hayatında şiddeti bitirmek için birlikte mücadele edelim.”