İktidar Salda’ya yapılaşmaya yol veriyor

EROL KESİCİ

Dünya üzerinde barındırdığı özellikler açısından sadece iki tane olan ve biri Kanada’da diğeri ise ülkemizde yer alan Salda Gölü ne yazık ki artık alarm veriyor. Daha önce pek çok gölet projesi ile yok olmanın eşiğine gelen en az 3.6 milyar yaşındaki Salda Gölü ve çevresi şimdilerde Millet Bahçesi tehlikesiyle karşı karşıya.

Onlarca yıldır Salda Gölü üzerinde İstanbul Teknik Üniversitesi ile birlikte çalışmalar yürütüyoruz. Türkiye’nin kapalı havzalarından, turkuaz rengi suyuyla “Maldivler” olarak adlandırılan Salda Gölü, ormanlarla, kayalık arazilerle ve küçük alüvyal ovalarla kaplı hafif tuzlu karstik bir göldür. Salda Gölü’nün tabanı ve kıyıları hidromanyezit stromatolitlerle kaplıdır. İskoçya Glasgow ve İTÜ yapmış olduğu araştırmalarda toprak yapısının Mars’ın yüzey özelliklerini taşıdıkları da belirlenmiştir. Yirmi yıl aşkın süredir bölgenin biyoçeşitlilik ve ekolojik özellikleriyle ilgili araştırmalar yapıyoruz. Hatta söz gelimi asistanlarla aramızda buranın fotoğraflarını yaymayalım gibi bir şakamız dahi vardı. Öyle hassas bir ekosistem ki burası değil bir çivi çakmak ayakkabı ile ezilecek kum taneleri dahi her şeyi bozabilir.

Doğal alanları koruma yetkisi ne yazık ki siyasilerin elinde. Siyasiler muhalefetteyken dünyanın en büyük çevrecileri görünümünde olmalarına karşın iktidar koltuklarına geçtiklerinde ise para ve rant uğruna yapmayacakları hiçbir şey kalmıyor. Salda Gölü’nde de yapılmak istenen aslında budur. Bu projede hiçbir şekilde kamu yararı yok hatta kamu zararı vardır. Biyomineralizasyon sonucu milyonlarca yılda oluşan havza şimdi Millet Bahçesi ile yok olmanın eşiğine getirilmek isteniyor. Çivi çakma ve betonlaşma hadisesinin ötesinde sadece yapılacak bir peyzaj düzenlemesi bile oradaki ekosistemin yok olmasına sebep olabilir. Eğer buranın ekosistemine uygun olmayan egzotik bitkiler havzaya yerleştirilirse; başta tıbbi, farmakolojik ve biyoteknolojik ticari değeri olan bitki türlerini ve doğadan toplama yoluyla gıda olarak tüketilen çok sayıdaki bitkileri içeren sucul ve karasal doğal bitki türlerine zarar verebilecektir. Oradan geçecek araçların egzozlarından çıkan gazlar göle hayat ve güzelliğini veren su süngerlerini ve planktonları yok edecek. Geçtiğimiz yıllarda Salda Gölü’nde İTÜ’den gelen dalgıçlarla yaptığımız incelemede göldeki tatlı su süngerlerinin ve planktonların giderek azaldığını zaten gözlemledik. Üzerine gerçekleşecek böylesi bir proje gölün ölüm fermanı olur. İktidar aslında Millet Bahçesi projesi ile korumanın değil yapılaşmanın önünü açıyor. Söz konusu projenin gerçekleşmesi halinde Salda Gölü havzasında oteller ve benzeri yapıların yer alması mümkün olacak. Bu tarz yapıların içerisinde yer alacak klimalar dahi havzadaki mikroklimayı değiştirmeye yetecek güçte olacaktır.

Salda Gölü ve Pamukkale’deki travalterler özetle bakıldığında biyokimyasal olaylar sonucu milyonlarca yılda oluşan yapılar ama biz ayakkabılarımızla basarsak, oraya araçları sokarsak, piknik yapılmasına ve ateş yakılmasına izin verirsek orada biyominerilizasyon ile oluşan canlıları yok ederiz. Dolayısıyla Salda’da tıpkı Pamukkale’de olduğu gibi girişte ayakkabılar çıkartılmalı, çevreye zarar vermeden yürüyüş parkurları oluşturulmalı. Salda çevresi araç trafiğine kapatılmalı. Salda Gölü’nü besleyen dereler üzerinde de benzer koruma planları gerçekleştirilmeli. Kısacası koruma Salda Gölü ve çevresini değil havza bazında gerçekleştirilmeli.