El Nusra’ya silah gönderdiği iddiasıyla yeniden gündeme gelen SADAT, Ortadoğu’da emperyalist politikalar güden iktidarın aparatı oldu. SADAT üzerinde yoğunlaşan, iktidarın Ortadoğu’da çatışmalara müdahil olduğu iddiaları ordu ve siyasetin son 60 yılını tekrardan tartışmaya açıyor.

İktidarın gayri nizami aparatı

Yusuf Tuna Koç

Türkiye, organize suç örgütü elebaşısı Sedat Peker’in itiraflarıyla çalkalanırken Uluslararası Savunma Danışmanlık İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin (SADAT) Peker üzerinden El Nusra’ya gönderildiği iddia edilen silahlar tartışma yarattı, AKP’nin bölgede cihatçı örgütlenmelerle ilişkisi yeniden gündeme geldi. SADAT şirketi iddiaları yalanlasa da hangi operasyonlarda hizmet verdiklerine ilişkin bir açıklama da yapmadı. Öte yandan bu tartışmalar Türkiye sağının 70 yıldır gayri nizami harp içinde kullandığı aparat örgütlenmeleri akıllara getirdi. SADAT’ın ise devletin içerisine yerleşmiş NATO’cu Özel Harp Dairesi dışında, Ortadoğu’da mezhepçi yayılmacı politikalarına uygun bir gayri nizami harp örgütlenmesi kurduğu izlenimi oluştu.

NATO’NUN DEVLET AYGITI

İlk olarak 1952 yılında Adnan Menderes hükümeti tarafından NATO’ya üye olan Türkiye’de, aynı yıl TSK içerisinde Seferberlik Tetkik Kurulu adında bir özel birlik kuruldu. Kurul, Soğuk Savaş sürecinde NATO’nun çıkarları doğrultusunda, ülke içerisinde komünizmle mücadelenin ordu içerisinde örgütlenebilmesi amacını taşıyordu. 1970’te Özel Harp Dairesi ismini alan birime, kurulduğundan beri ABD’den senelik 1 milyon dolar da bütçe ayrıldığı açıklanmıştı. 1964’te Genelkurmay tarafından yürürlüğe sokulan Sahra talimnamesi, doğrudan ABD ordusunun denizaşırı ülkelerde kullanmak için bastırmış olduğu gayri nizami harp rehberinin, madde numaraları bile aynı kalarak Türkçeye çevrilmiş haliydi. Talimnamede, Özel Harp Dairesi’nin icraatları adam öldürme, bombalama, silahlı soygunculuk, işkence, kötürüm haline getirme, adam kaçırmak propaganda ve yalan haber yayma şeklinde gidiyordu.

Bu iddiaların sahipleri, eski Başbakan Bülent Ecevit’ten darbeci komutan Kenan Evren’e kadar gidiyor. Dairenin icraatları arasında Türkiye’de devrimci mücadeleyi boğarak ülkeyi NATO çizgisinde tutabilmek için cinayetten işkenceye, organize suçtan etnik, mezhepsel provokasyonlara kadar birçok eylem yer alıyor.

Emperyalist politikaların TSK içerisinde tahkim edilmesini sağlayan birim, Amerikancı 12 Eylül Darbesi’yle birlikte, yönünü komünizmle mücadele yerine Ortadoğu’da yayılmacılığa kaydırdı. 1992’de Özel Kuvvetler Komutanlığı adını alan birim, bu tarihten itibaren Ortadoğu’da ABD ile birlikte birçok sınır ötesi operasyona katılarak, bölgede Amerikan politikalarının tahkimini sağladı. İşlevlerinden biri de gayri nizami harp olan birim, ülke içerisinde gerek askeri darbeler gerekse de kontrgerilla faaliyetleri ile siyasetin de ABD çıkarına göre şekillenmesinde kuruluşundan bu yana baskın rol oynadı.

SİYASAL İSLAM VE SADAT

2010’da Ortadoğu’da başlayan Arap Baharı ile birlikte, bölgede İslamcı yönetime sahip devletlerin lideri olmayı amaçlayan Erdoğan iktidarı, bölgede hegemonyasını kurabilmek için yıllarca ABD’nin Özel Harp dairesi eliyle uyguladıklarını Suriye, Mısır gibi ülkelerde denemeye başladı. SADAT’ın kuruluşu da bu dönem devreye girdi. 1990’larda İslamcı olduğu için tasfiye olmuş eski Cumhurbaşkanı Danışmanı Adnan Tanrıverdi’nin bu örgütlenmenin başına geçmesi, bu açıdan sembolik bir anlam da taşıyor.

NATO ve ona bağlı özel kuvvetler, devlet içerisinde hala aktif durumda. Fakat özellikle 2014 sonrası ABD ile bölgede yaşanan farklılaşma, AKP için kendi özel harp örgütlenmesini kurma ihtiyacı yaratmış gözüküyor. SADAT, ABD’nin aleyhine değil fakat yer yer ondan ayrışan AKP’nin kendi mezhepçi, yayılmacı politikaları için kurduğu ve bölgede stratejik olarak ayrışan bir taklidi olarak ortaya çıkıyor. Dolayısıyla SADAT alışılagelmiş Özel Harp Dairesi’nin devamcısı olarak değerlendirilemez.

Geçmişte eğittikleri askeri birliklerin İslami yemin ve törenleriyle de gündeme gelen SADAT, kendi açıklamalarına göre Libya, Mısır ve Tunus’ta gayri nizami harp eğitimleri de dahil askeri eğitimler verdi. AKP’nin bölgede İslamcı, mezhepçi gruplara sadece politik değil, askeri destek verdiği de görülüyor. Yine SADAT, Türkiye için diğer ülkelerle silah ticareti yaptığını açıklıyor.

SİLAH TİCARETİ BOYUTU

Peker’in El Nusra’ya silah gönderilmesi iddiası, SADAT’ın da dahil olduğu askeri yapılanmanın bir başka boyutunu ortaya koyuyor. Geçtiğimiz dönem Tank Palet fabrikasının devredilmesiyle gündeme gelen Sancak kardeşler, MT şirketi aracılığıyla cihatçı gruplarla silah da dâhil olmak üzere birçok ticari ilişki içerisinde olmakla suçlanıyor. SADAT’ın yanında, Sancak kardeşlere bağlı MT ve BMC şirketlerine de bu askeri düzlemde ayrı bir parantez açmak gerekiyor. Peker’in bir diğer iddiası ise tüm bu organizasyonların Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanlığı görevini yürüten Metin Kıratlı tarafından yürütüldüğü. Yine Tanrıverdi’nin de sarayın eski danışmanı olması, bu ilişki ağının yürütülüşünde siyasi iktidarın merkezde olduğunu ortaya koyuyor. Gelinen noktada 10 yıldır Ortadoğu’da süren savaş içerisinde açığa çıkan tüm tanıklık ve belgeler, AKP’nin bu emperyalist işgali kendi çıkarı için nasıl değerlendirdiğini göz önüne seriyor. 60 yıla yakın sürede, Amerikancı askeri ve kontrgerilla yapılanmalarının Türkiye’de yaptıklarını 2010’dan itibaren saray rejimi de Suriye ve Libya’da deneyerek kazanç elde etmeyi amaçladı. 1950’lerde Seferberlik Tetkik Kurulu’nda öğretilen gayri nizami harp eğitimleri, gelinen noktada SADAT tarafından Suriye’de ÖSO ve HTŞ gibi cihatçı örgütlenmelere verildi. Ancak Saray, yaratılmasına destek olduğu tüm yıkıma rağmen bölgede oynadığı kumarı kaybetti, yeni Osmanlıcılık hayalleri suya düştü ve Biden iktidarı ile tekrardan hizaya getirildi. Bu süreçte yaşanan siyasi sıkışma, başka iddia ve skandalları da gündeme getirecek gibi gözüküyor.

Tanrıverdi’nin yönetiminde olduğu SADAT ile ilgili, Libya’da ve Suriye’de, ÖSO ve cihatçı gruplarla organize şekilde operasyon yapma iddiaları bulunuyor. Şirket, iki ülkeye de asker göndermediğini açıkladı. Sınır ötesi operasyonların yanında, 15 Temmuz Darbe Girişimi’nin de bastırılması sürecinde SADAT’ın etkin olduğu, şirket hakkındaki iddialar arasında.

SADAT üzerinde yoğunlaşan, iktidarın Ortadoğu’da cihatçı yapılanmalar ve mezhep çatışmalarına müdahil olduğu iddialarını gündeme getiren politikalar, Türkiye’de ordu ve siyasetin son 60 yılını tekrardan tartışmaya açıyor.