İktidarın konut spekülasyonu
Fotoğraf: AA

Tayfun KAHRAMAN, Dr. Öğr. Üyesi
Silivri Cezaevi’nden yazdı. (Silivri 9 No’lu Cezaevi A/47).​

Konut kira ve satış fiyatlarının geniş halk kitlelerinin ulaşmasını imkansız kılacak düzeyde ve genel enflasyonun çok üzerinde artışının ayyuka çıkması üzerine ve oluşan yaygın rahatsızlık sonrasında hükümet tarafından son 6 ayda 4 farklı konut ve finansman projesi açıklandı. Haziran 2022’de Konut Finansman Projesi, Ağustos 2022’de dar gelirlilere yönelik 150 Bin Sosyal Konut Projesi, Eylül 2022’de orta gelir grubuna yönelik İlk Evim, İlk İşyerim Projesi, Ocak 2023’te Yeni Evim Projeleri geldi. Bunlara Roman vatandaşlara konut ve 2. el konutlara düşük faizli kredi projeleri de eklendi. Projelerin isimleri değişse de ne amaç ne de sonuçları farklı olmadı. Her projede büyük hedefler açıklansa da, sonuçlar hiç beklendiği gibi olmadı. Bu nedenle giderek yaklaşan seçime doğru neredeyse ayda bir, çok can yakıcı hale gelen konut sorununu çözme söylemiyle yeni konut projeleri ile karşılaşıyoruz İktidar kendi politikalarının ve sınıfsal tercihlerinin doğal sonucu olan konut sorununu çözemediği bir havuz problemine çevirdi. Doluya koysa olmuyor, boşa koysa dolmuyor. Tüm bu projeler “Cumhuriyet tarihinin en büyük projeleri, konut sorununu çözecek mucizeler” olarak lanse edildiler ama beklenen olmadı. Konut fiyatları düşmek bir yana, her proje ile birlikte konutların hem kira hem de satış fiyatları daha da arttı. İktidar gerçekçi çözümler yerine hayali projeler üretirken, en son açıklanan Romanlara yönelik konut ve 2. el konuta yönelik kredi projeleri ile piyasayı daha da kızıştırıyor. Sadece 2. el konutlara yönelik uygun kredi koşulları yaratılabileceği söylemi ile bile konut fiyatları birden %11 artış gösterdi.

İlk olarak Haziran ayında açıklanan konut finansman projesi üzerine “Konut Sorununa Çözüm İçin Ezberi Bozmak” başlıklı makalede yazdığımız gibi iktidarın rant odaklı inşaat ezberi dışına çıkmadıkça konut sorununu çözmesi mümkün değil. Her seferinde aynı ezbere dayalı politikalar uygulanıp, farklı sonuçlar bekleniyor ve konut fiyatlarının yükselmesinden , konut sahipliğinin üst gelir gruplarına mensup bir azınlığın elinde yoğunlaşmasından, geniş halk kesimlerinin ise sağlıklı, güvenli konuta erişimini imkansız hale getirmekten başka bir sonuç üretilemiyor. Asıl soru şudur: İktidar konuta erişim sorununu çözmeye mi çalışıyor, yoksa amacı iş hacmi daralan inşaat sektörünü ayakta tutmaktan mı ibaret? Bu soru çerçevesinde Yeni Evim Projesi gerçekçi hedefler doğrultusunda bir çözüm vaat ediyor mu, gelin bakalım:

Geçtiğimiz hafta konuya ilişkin yasa teklifi TBMM’ye gönderilerek hızla komisyon görüşmelerine başlanan, ardından genel kurulda kabul edilerek yasalaşan Yeni Evim Projesi’nin hedefi stokta bekletilen 100 bin konutun orta sınıflar tarafından satın alınmasını kolaylaştırmak. Ocak ayı başında açıklanan ve ay ortasında başvuruları başlayan projenin yasal zeminin olmadığı sonradan anlaşılmış olacak ki bu eksiklikler sonradan tamamlanıyor. Bu hali ile bile hesapsız kitapsız başlandığı açık olan proje ile iktidar ilk kez konut satın alacak kişiler için kamu bankaları aracılığıyla ilk üç yıl küçük taksitli ve düşük faizli kredi sağlıyor. Finansmanı ucuzlatan ama konut fiyatlarını daha da arttıran bu proje ile 15 yıl vadeli, 0.69-0.99 faiz oranları ve %10 peşinat ile müteahhit elinde kalan sıfır konutların satışları kolaylaştırılmak isteniyor. Bu kapsamda ilk haftada 4.000 konut satışı yapılan projede satın alınacak konutların listesi de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından belirleniyor. Böylece durgunlaşan ekonomiye ve belli müteahhit gruplarına can suyu vermek isteyen iktidar, elde kalan ya da yarım kalan, başlayamayan projelere tüm vatandaşlardan toplanan vergilerden sağlanan kaynakla finansman sağlıyor. İlgili Bakanlar Nureddin Nebati ve Murat Kurum’un beraber açıkladıkları ve finansman projesi olarak lanse ettikleri modelde; krediye vatandaşlar ulaşıyor gibi görünse de aslında ucuz krediye ve finansmana inşaat firmaları ulaşıyor. Vatandaş sadece ödüyor. Seçilen firmalara yeni proje yapma şansı yaratmak üzere yola çıkıldığını, yani bazı ayrıcalıklı müteahhitlerin kamu kaynakları ile batmaktan kurtarılarak yüzdürülmeye çalışıldığını Bakan Kurum da şu sözleri ile itiraf ediyor: “Yapı sektörümüzün konutlarını süratle satarak yeni projelere başlamasının yolunu da bu sayede açmış olacağız.”

Bir başka önemli soru da, son 1 yılda %187 fiyat artışı yaşanan konut sektöründe bu proje ile konut satın alması beklenen orta sınıfın kim olduğu sorusu. Asgari ücretin açlık sınırının altında kaldığı, ortalama ücretlerin asgari ücrete yakınsadığı ve ücretli çalışanların topyekûn yoksullaştığı bir ekonomik düzlemde klasik olarak orta sınıf olarak tanımlanan beyaz yakalıların gelirleri her geçen gün düşüyor. Kamuda çalışan Profesörün 28.750 TL, Daire Başkanı’nın 27.950 TL maaş aldığı ve yoksulluk sınırında olduğu bu ekonomik krizde orta sınıfların da artık konuta ulaşamadıkları ortada. İstanbul’da satışı yapılan tüm konutların (ikinci el ve sıfır) ortalama m2 satış fiyatına göre 100 m² bir konutun ortalama değeri 2.660.000 TL iken, %10 peşinat sonrası ilk yıl Hazine desteği ile 13.605 TL olan aylık taksitleri bu toplum kesimlerinin ödeyemeyeceği aşikar. Ayrıca ilk üç yıl için Bakanlık desteği sağlanırken 7. yıldan sonra bu alınmayan miktar da tahsil edecek. Bu koşullara ek olarak İstanbul’da 5 milyon, Ankara ve İzmir’de 3 milyon, diğer kentlerde 2 milyon TL’ye kadar kullandırılacak kredi miktarlarının taksitleri gelirin %40’ını geçmeyecek. Buradan çıkan sonuca göre birikimi olan, enformel/kayıt dışı gelir sahibi olan kesimlere yeni bir mülk edinme olanağı sağlanıp, inşaat firmalarına finansman yaratılırken giderek yoksullaşan orta sınıfların konut sahibi olmaları yine tatlı bir hayal olmaktan öteye gitmeyecek.

Elbette iktidarın sürekli açıkladığı konut projelerinin bir yanıyla seçime yönelik olduğu ortada. Kısa vadede oy kazandırma potansiyeli olan ‘Cumhuriyet döneminin en büyük sosyal konut hamlesi’ söyleminin uzun vadede boşa çıkacağını kendileri de iyi biliyor. Ama iktidar spekülasyona, konut fiyatlarının sürekli artışına, her alanda daima uyguladıkları günü kurtararak yol alma taktiğine bel bağlıyor. Bakan Nureddin Nebati bu nedenle konut fiyatlarını indiremeyiz, fiyatlar hep artışta olacak diyor. Çünkü spekülasyon sürdükçe konut fiyatlarında artış beklentisi oluşuyor ve enflasyon karşısında birikimleri günden güne eriyen vatandaşlar bu spekülatif sektöre yatırım yapmak gayesiyle konut kredilerine başvuruyor. Böylece iktidarın kamu kaynağıyla yaşatmak istediği inşaat sektöründeki firmalar için finans kaynağı oluşturulmuş oluyor. Yani iktidarın amacı alt ya da orta gelir gruplarının konuta erişimini sağlamak değil, sektörde yavaşlayan spekülatif ortamı sürdürülebilir kılarak inşaat sektörünü ayakta tutmak. Eylül 2022’de açıklanan İlk Evim Projesi ile konut fiyatlarında yaşanan %10’luk artış ve Bakan Kurum’un Yeni Evim Projesi’nin 2.el konutları da kapsayacağını açıklaması ile bir günde konut fiyatlarının %11 artışı bize asıl amacın ne olduğunu açıkça gösteriyor.

İktidar seçim yaklaştıkça açıklanma sıklığı artan konut projeleri ile çözüm üretiyor görüntüsü vermeye çalışsa da yeni bir şey söylemiyor. Konut sorunu ve inşaat sektörünün hali her geçen gün daha vahim bir boyut kazanırken iktidar öncelikle spekülasyonu sürekli hale getirerek inşaat sektöründeki sermaye sınıfını koruyacak adımlar atıyor. Elbette öncelik bu olunca lanse ettiği projeler konuta erişim sorununa çare olmak bir yana konut fiyatlarının enflasyon oranının üzerinde artışına neden oluyor. Sürekli aynı reçeteyi, ezberlediği başka başka isimler ile ortaya atan iktidar, çare üretileceğine dair hiçbir umut da yaratmıyor.

Yandaş basın alkışlayadursun, bu anlayış terk edilmediği sürece konut sorununun çözümü imkansız. Çözüm için öncelikle ekonomik istikrar ve enflasyon artışının önlenmesi şart. Ekonomik istikrar ile konut sektöründeki spekülasyonun önlenmesi amacıyla kamunun düzenleyici bir görev üstlenerek, sermayenin değil geniş halk kesimlerinin beklentilerine yönelik politikalar geliştirmesi, yatırım aracı olarak değil, temel insani bir ihtiyaç, sosyal bir hak olarak konut üretimine katkı sağlaması gerekli. Her sınıftan yurttaşın konuta erişim sorununu çözmek üzere geliri oranında kiralık konut sağlaması, vatandaşlık karşılığında yabancılara konut satışı gibi piyasa koşullarını alt üst ettiği kadar yurttaşlık haysiyetini de inciten spekülatif yöntemlere son verilmesi, konutun yatırım aracı olmaktan çıkarılarak temel bir ihtiyacın karşılanması çerçevesinde ele alınması şarttır.

Sözün özü, güvenli, sağlıklı konuta erişim sorunu, piyasa koşullarına terk edilerek ortadan kaldırılamaz. Çözüm için öncelikle konutu bir temel ihtiyaç ve sosyal hak olarak görmek, kamunun konut sahipliğini arttırarak piyasa düzenleyici etkisini kolaylaştırmak gerekir. Aksi halde, biz tüm yurttaşlar için yaşamsal bir ihtiyaç olan konutu, sorun olarak konuşmaya devam ederiz.