Yalın ayaklı, ince vücutlu, sırtına attığı pelerin gibi dalgalanan keçe battaniye ve bazen pantolon kemerine bazen de sırtına bir kılıç gibi soktuğu kırbacıyla, İskender’in endamında aklını yitirmiş bir şovalye asılıydı

İlk önce deliler gitti...

> EMRE ÜNSALLIemreunsalli@gmail.com

Cemil ağbi önemli bir deliydi. Mahallenin bir çok delisi vardır ama onların içinde bir tanesi en önemlisidir. Bazen öyle insanlarla karşılaşırsınız ki delisinin durumuna bakıp mahalleyi anlarsınız. İşte Cemil ağbi öyle bir deliydi. Deliliği burada bir mertebe olarak gördüğümden Cemil ağbiye ve diğerlerine Deli demekte bir kabahat görmüyorum.

Geçirdiği cinnet nöbetlerini, ananelerin “İki omzundaki meleklerle konuşuyor evladım” diye izah ettiği Cemil ağbi, sular kesildiği vakit sabahtan akşama kadar mahalleliye su taşıdığından, insanların gözünde sıfır günaha sahipti.

Birçok insan Deli Cemil’in soyadının “Çiçek” olduğunu cenazesinde imamın helallik istediği an öğrendi.Cemil’in gidişinin ardından, Kireçburnu Spor Kulübü “Cemil Çiçek Futbol Turnuvası” düzenleme kararı aldı.

İllüstrasyon: Serhat Gürpınar
ilk-once-deliler-gitti-47639-1.
Turnuvanın açılış töreninde üç siyah otomobil, ardından da iki tarafında iki bayrak dalgalanan bir askeri jip, mezarlığın yanındaki toprak yoldan ilerleyip, “Cemil Çiçek Futbol Turnuvası” pankartının altına yan yan park etti.

Otomobillerden çıkan belediye başkanı, kaymakam, milli eğitim ilçe müdürü, Jandarma İlçe komutanı ve birkaç koruma askeri, kalabalığa doğru yürümeye başladı. Bu kadar resmi adamı bir arada gören mahalleli epey bir heyecanlandı.

Durumun karışıklığı, Sarıyer kaymakamının ilk cümlesiyle çözüldü. “Sayın Cemil Çiçek de teşekkürlerini gönderdi. Eğer zaman bulursa uğramaya çalışacaklar!”

Ne söyleyeceklerini, nasıl söyleyeceklerini bilemediler. “Ya Cemil Çiçek gelirse?” Cemil Çiçek gelmeden durumu uygun bir dille anlatmaları gerekiyordu.

Mahallenin ileri gelenlerinden bakkal Mustafa ağbi, söylenmesi en mümkün yetkili olarak gördüğü belediye başkanını gözüne kestirip titrek bir sesle söze girdi. “Çok teşekkür ederiz, ama bir yanlışlık olmuş.”

Belediye başkanına doğru söylenen bu sözü havada kapan Kaymakam, “Nasıl bir yanlışlık?” diyerek, izah etmesi daha zor bir soruyla karşılık verdi.

Mustafa ağbi, sanki Antepli Hacı Hüseyin Efendi’den baklava tarifi veriyormuş gibi bir ifadeyle söze girdi. “İsim benzerliği olmuş. Cemil Çiçek bizim mahallenin eski ve önemli insanlarındandır. Futbol turnuvasını onu anmak için düzenledik.”

Bu açıklamanın ardından. yetkililerin yüzündeki ifadeyi toparlamaya çalışan Belediye Başkanı, “Sizin Cemil Çiçek beyefendi ne iş yapardı acaba?” gibi cevaplaması zor bir soru sorunca… İlk önce kimse cevap veremedi. Bu sefer Mustafa ağbiden de bir ses çıkmadı. “Kim diyecek” manasına gelen sıkıntılı sessizlik, arkada birikmiş mahalle halkından Rayimehanım teyzenin, “Deliydi evladım Cemil. Mahallenin delisiydi” sözleriyle son buldu.

Dönemin Anavatan Partisi’nde görev yapan Cemil Çiçek’in, durumu yolda öğrendiği ve geri döndüğü konuşuldu uzun süre mahallede. O günlerde çok fazla deli de kalmamıştı.

Bir, Beşiktaş’ta elindeki direksiyonla araba gibi takılan “Deli Nevzat”, bir de Fatih’teki su kemeri boyunca uzanan Bozdoğan’ın Deli İskender’i.

Deli İskender, Fatih, Edirnekapı arasını, Hüsambey ve Haydar mahallelerinin sokaklarından ve Valens’in su kemerleri boyunca yürümesiyle meşhurdur. Yürüdüğü yerler zamanla yola, sonra da ana caddeye dönüşünce İskender’e yürüyecek yer kalmadı. O da, üzerine gelen otomobillere karşı belinden çıkardığı kırbacını asfaltta şaklatıp trafiğe meydan okudu.

Bir kaç kere Edirnekapı- Fatih, Aksaray- Beyazıt trafiğini saatlerce durdurduğu için yediği çok şiddetli dayakların ardından ortadan kayboldu. Ardından Güvercin Pazarı ve küçük esnaf ahalisi... Gidişleri en az İskender kadar ani oldu.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi “Kentsel Dönüşüm için çürük binalara yıkım kararı” alınca, ilk açıklama Fatih Belediye Başkanı’ndan geldi. İlçe genelinde en az üç bin binanın ve Valens kemerinin bir bölümünün yıkılacağını müjdeledi Bozdoğanlılara. Şimdi Bozdoğanlılar, İstanbul’da yıkılacak en az altı milyon binayla ve içinde yaşayan en az on iki milyon insanla aynı kaderi paylaşacak. Şehrin eteklerine sürülecek.

Ama işin buralara kadar varacağı, Deli İskender’in Bozdoğan’ı terk ettiği o günden beri belliydi.