İBB Genel Sekreter Yardımcısı Buğra Gökçe, 10 ilde büyük yıkıma neden olan depremler sonrası gündeme gelen 'imar affı'na ilişkin açıklamalarda bulundu. Depremin etkilediği 10 ilde 294 bin 166 yapı kayıt belgesi düzenlendiğini aktaran Gökçe, " 4 yıl önce 10 ilimizde 294 bin güvensiz, niteliği düşük konut yasal koruma altına alındı. Yani adeta vatandaşlarımız bir saatli bombayla yaşamak zorunda kaldı" dedi.

'İmar affı' verileri: Depremin vurduğu 10 ilde 294 bin güvencesiz konut yasal koruma altına alınmış!

Kahramanmaraş merkezli 7.7 ve 7.6 büyüklüğündeki depremler 10 ilde büyük bir yıkıma neden oldu.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Genel Sekreter Yardımcısı Buğra Gökçe, deprem sonrası yeniden gündeme gelen 'imar affı' ile ilgili detaylı bilgilendirmelerde bulundu.

Güncel verileri aktaran Gökçe, Türkiye genelinde 3 milyon 152 bin yapı kayıt belgesi verildiğini belirtti.

Depremin etkilediği 10 ilde 294 bin 166 yapı kayıt belgesi düzenlendiğini aktaran Gökçe, "Adana’da 59 bin, Hatay’da 56 bin, Gaziantep’te 40 bin, Kahramanmaraş’ta 39 bin yapı kayıt belgesi verildi" ifadelerini kullandı.

Buğra Gökçe, "Deprem olacağı bilinirken, öngürülürken sadece 4 yıl önce 10 ilimizde 294 bin güvensiz, niteliği düşük konut yasal koruma altına alındı. Yani adeta vatandaşlarımız bir saatli bombayla yaşamak zorunda kaldı" ifadelerini kullandı.

imar-affi-verileri-depremin-vurdugu-10-ilde-294-bin-guvencesiz-konut-yasal-koruma-altina-alinmis-1125050-1.

İBB Genel Sekreter Yardımcısı Buğra Gökçe'nin Twitter hesabından yaptığı paylaşımlar şöyle:

"Yaşadığımız acı depremden sonra “imar affı” konusu elbette gündeme geldi. Herhalde şu aşağıdaki reklam hafızalardan çıkmayacak, toplumsal belleğimizde yerini alacak. İmar affı sağlıklı, nitelikli, güvenli konut stoğuna kavuşmamızın önünde engeldir.

İmar afları 1948 yılından itibaren çeşitli zamanlarda gelir temin etme, gecekondu bölgelerine belli hizmetlerin götürülmesi ve kayıt altına alma amacıyla uygulandı. Ancak her imar affı güvensiz daha fazla yapının üretilmesine ve hukuk dışı üretimin yaygınlaşmasına neden oldu.

2018 yılında çıkartılan “İmar Barışı” uygulaması önceki imar aflarından boyut, kapsam, nitelik bakımından ayrılır. Bu kanunla 2018 yılına kadar imar mevzuatına aykırı durumlar beyanla kayıt altına alındı. Bakanlıktan alınan yapı kayıt belgeleri ile sorunlu konutlar korundu.

Güncel verilere göre Türkiye çapında 3 milyon 152 bin yapı kayıt belgesi verildi. Depremin etkilediği 10 ilde 294 bin 166 yapı kayıt belgesi düzenlendi. Adana’da 59 bin, Hatay’da 56 bin, Gaziantep’te 40 bin, Kahramanmaraş’ta 39 bin yapı kayıt belgesi verildi.

Sorunu görüyorsunuz değil mi? Deprem olacağı bilinirken, öngürülürken sadece 4 yıl önce 10 ilimizde 294 bin güvensiz, niteliği düşük konut yasal koruma altına alındı. Yani adeta vatandaşlarımız bir saatli bombayla yaşamak zorunda kaldı.

Şimdi önemli bir nokta. 2003 - 2018 arasında da çeşitli kanunlarda yapılan değişikliklerle bir çok imar affı hayata geçirildi. Bu durum da 1999 depreminden sonra oluşan, depreme karşı daha güvenli konut ve şehirler üretmemize yarayacak düzenlemelerin hayata geçmesini engelledi.

Sürekli çıkartılan imar afları ile yapı stoğunun niteliğinin değişmesi, güvenli ve güçlü hale getirilmesi engellendi. Dolayısıyla her imar affıyla Türkiye daha büyük risk aldı, daha büyük bir sorunla karşı karşıya kaldı.

Birgün’de yer alan yazımda ifade etmiştim. 23 yılda bina envanteri çıkartılmasından, yapı stoğunun yenilenmesine kadar bir çok alanda ne yazık ki adım atılmadı. Çıkartılan imar afları ise 1999’dan sonra ortaya çıkan şansı heba etti. Riski arttırdı.

20 yıldır her alanda kanun değişikliği yapan merkezi hükümet ilginçtir İmar Kanunu’nda hiçbir değişiklik yapmadı. Farklı yasalarla bir çok başka kuruma ve merkezi hükümete de geniş bir imar değişikliği yetkisi verildi. Bu düzensizlik de düzensiz yapılaşmayı büyüttü.

Sonuç olarak: Nüfusumuzun yüzde 71’i deprem coğrafyasında yaşıyor. Yapı stoğumuzu acilen yenilememiz gerekiyor. İmaf affı yapmadan, yapı stoğunu yenileyecek adımları atabiliriz. Kaynağımız var. Her yıl en az 1 milyon konut üretebiliriz. Hiçbir şey kader değil. Tercih meselesi."