İmge Kitapevi, 2019’u Koffi Kwahulé, Wajdi Mouawad, Mustafa Durmuş, Metin Özbek, Erol Çankaya’nın kitaplarıyla karşıladı. Büyük Değişim “Bu kitapta Mustafa Durmuş, sadece Türkiye’deki ‘tersine gidişi’ yetkin bir şekilde tahlil etmiyor, aynı zamanda dünya sisteminin içine sürüklendiği çıkmazla Türkiye’nin ‘derin krizi’ arasındaki ilişkiyi de açık ediyor. Bütünle parça arasındaki belirleyicilik ilişkisine gönderme yapıyor. 2008 krizi sonrasında […]

İmge Kitabevi Yayınları’ndan 11 yeni kitap

İmge Kitapevi, 2019’u Koffi Kwahulé, Wajdi Mouawad, Mustafa Durmuş, Metin Özbek, Erol Çankaya’nın kitaplarıyla karşıladı.

Büyük Değişim

“Bu kitapta Mustafa Durmuş, sadece Türkiye’deki ‘tersine gidişi’ yetkin bir şekilde tahlil etmiyor, aynı zamanda dünya sisteminin içine sürüklendiği çıkmazla Türkiye’nin ‘derin krizi’ arasındaki ilişkiyi de açık ediyor. Bütünle parça arasındaki belirleyicilik ilişkisine gönderme yapıyor. 2008 krizi sonrasında uygulanan politikaların, dünya ekonomisinin krizini aşmak şurada dursun, daha kapsamlı bir krizin koşullarını yarattığını ileri sürüyor. Şeyleri anlamadan değiştirmek mümkün değildir. Anlamak da radikal eleştiriyi varsayar. Boşuna ‘radikal olmak, sorunları kökeninde ele almaktır’ denmemiştir. Radikal eleştiri hiç bir zaman bugünkü kadar gerekli olmadı. Artık radikal eleştiriye hakkını vermemiz gereken bir zamandayız.”

Kıyı

“Hiç tanımadığı babasının ölüm haberini alan Wilfrid, ona doğduğu, aşkı tanıdığı, mutlu olduğu topraklarda bir mezar yeri bulmaya karar verir. Böylece babayla oğlun, savaşın tüm acımasızlığıyla hüküm sürdüğü topraklara doğru yolculuğu başlar.

Mezarlıkların dolu, acıların taze olduğu bu topraklarda boş bir mezar yeri arayan Wilfrid, kendisi gibi yetim kalmış, yaşama dönmeye çalışan gençlerle karşılaşacak, gerçekle düşün iç içe geçtiği bu yolculuk, bir kimlik arayışına dönüşecektir.

Günümüz Batı tiyatrosunun en önde gelen yazarlarından biri olan Wajdi Mouawad’ın tiyatrosu, kahkahayla acıyı, unutuşla umudu, şiirle masalı bir araya getiriyor. Modern bir klasik olarak kabul edilen Vaatlerin Kanı dörtlemesinin ilk parçası olan Kıyı, savaşın orta yerinde geleceği, neşeyi, kendilerini arayanların öyküsünü anlatıyor.”

Bira Fabrikası

Dünyaca tanınmış Fildişi Sahilli yazarın öne çıkan üç oyunu bu kitapta bir araya geliyor. Caz müziğinin özgür ritimlerinden beslenen tiyatrosu, şiddetli, şaşırtıcı, zengin anlatımıyla, okurunu ve seyircisini savaşın yıkıcılığına, şiddetin cazibesine ve insanın arzularıyla mücadelesine yüzleşmeye davet ediyor.

Afrika’nın çatışmalarla kuşatılmış topraklarında ayakta kalmayı başarmış bir fabrika, savaştan galip çıkmış iki eli kanlı soytarı, şimdiyi yok edenlerin gelecek düşleri, barış, refah ve demokrasi vaatleri: Bira Fabrikası.

Cellâtla kurbanının, sanatçıyla ilham perisinin, öfkeyle sessizliğin yüzleşmesi. Gösteri toplumunun arzularına seslenen baş döndürücü bir şiddet gösterisi. Deliliğe ve kışkırtmaya direnen bir suskunluk: Big Shoot.

Arızalanan bir asansörün sonsuzluğunda mahsur kalan bir adam ve bir kadın. Tahammül etmesi giderek zorlaşan bir zaman ve mekânda kurulan tuhaf bir samimiyet, zapt edilmesi gereken arzular ve teslimiyete zorlayan korkular: Blue-S-cat.

İmar Hukuku

“Kentleşme, imar ve planlama sorunlarımız, 1980 sonrasında da azalmadı, arttı. Boyutları giderek büyüdü. Son otuz yıl, kentleşmede salt niceliksel değil, olumsuz niteliksel değişikliklere de yol açtı. Yeni liberal anlayışları toplum yaşamına kararlılıkla egemen kılan küreselleşmenin bu gelişmedeki sorumluluk payı küçümsenemez. Adam Smith’in, her şeyi oluruna bırakan düşünce biçiminin yeniden, ama bu kez daha sistemli olarak insanlığa dayatılmakta olduğu açıkça görülüyor. Devleti ve kentleri yönetenlerin bile haksız rant yaratma ve paylaştırma girişimlerine seyirci kalmakla yetinmeyip bu doğrultudaki çabalara öncülük ve hatta ortaklık ettiklerine de tanık olabiliyoruz. Yasamanın, yürütmenin ve yargının, imar ve çevre konularındaki duyarlılıkları, toplumsal güçler dengesine bağlı olarak farklılıklar gösteriyor. Bir başka anlatımla, son yıllarda ülkemizde, bireylerin yararıyla toplumun genel yararı arasında denge sağlama görevinin daha çok yargı erkine düştüğüne tanık oluyoruz. Yasama ve yürütme karşısında, yargının, kent ve çevre alanında hukukun üstünlüğü ilkesinin güvencesi durumuna geldiğini söylemek abartı olmayacaktır.  Yurttaşların, sivil toplum örgütlerinin, meslek odalarının ve benzerlerinin, kent ve çevre bilincindeki gelişmeye koşut olarak yaptıkları katkılarla, kent ve çevre değerlerimizi korumak da kolaylaşmaktadır. İmar Hukuku’nda etkin yurttaş olmanın yargı kararlarına nasıl yansıdığının örneklerini bulacak; yargı erkinin sağlıklı bir kentleşmeye katkılarını göreceksiniz. “

Komünist Manifesto

1848’de Avrupa’yı sarsan devrimler dalgasının hemen arifesinde yirmi üç sayfalık bir broşür olarak yayınlanan Komünist Manifesto o günden bugüne İncil’den sonra en çok basılan ikinci kitaptır. Platon’un Devlet’i, Machiavelli’nin Hükümdar’ı, Hobbes’un Laviathan’ı ve Rousseau’nun Toplum Sözleşmesi gibi bir siyaset klasiği, bir başyapıt olan bu kitap, ilk çıktığı günden bugüne kadar insanlık tarihine damgasını silinmez biçimde vurmuş olan bir siyasal hareketin en özlü, en etkileyici belgesidir.

Dünyanın belli başlı tüm dillerine çevrilmiş olan bu eserin Semih Lim çevirisini Marx’ın doğumunun 200. yılında okurlarına sunuyor.

Bu baskıda ayrıca, hem Komünist Manifesto’nun Türkçede yayınlanmış tüm çevirilerinin dökümünü hem de Manifesto üzerine yazılmış bazı kitapların ve yazıların listesini bulacaksınız.

Malgudi Günleri

Adı, Dünya edebiyatında Anton Çehov, William Faulkner, O. Henry ve Flannery O’Connor gibi yazarlarla birlikte anılan Hindistan’ın büyük yazarı N. K. Narayan’ın Malgudi Günleri Semih Aközlü çevirisiyle Türkçede. 

“Bu kitabı okumak için size bir yol önereceğim: Otuz iki gün boyunca günde bir öykü. Son gün Malgudi Günleri’ni daha çok bir Malgudi ayı olarak yaşayacaksınız. Günlük okumalarınız, birkaç istisna dışında, yaklaşık on dakika sürecek. Bu öykülerin büyük çoğunluğu on sayfadan kısa, hatta çoğu beşin altında, sadece biri yirmi sayfadan uzun. ‘Ne güzel fikirmiş,’ diye düşünebilirsiniz, ‘günde on dakika, gayet güzel okunur’. Çikolata kutusundan sadece bir çikolatayla yetinen, ikinciye hemen atlamayan iradeli biriyseniz, bir ay içinde Malgudi Günleri’nin tadına varabilirsiniz. Tabii eğer benim gibi biriyseniz ilk on dakikadan sonra yirmi, hatta otuzunu birden okuyup, bütün öyküleri birbiri ardına yutar, kitaptan başınızı kaldırdığınızda günün büyük bir kısmının geçmiş olduğunu fark edebilirsiniz.”

Sahip Olmadığımız Şeyin Keyfini Sürmek

Psikanalizle politikayı bir araya getirmeye çalışan sayısız teşebbüse karşın, psikanalizin temel ilkelerinde yer alan politik projeyi tanımlayan ilk kitap budur. McGowan, psikanalizin temel ilkelerinden çıkan bu politik projenin Marksizmin yirminci yüzyıldaki akıbetinin ardından özgürleşimci politikaya yeni bir kanal açtığını ileri sürüyor.

Psikanalizin politik muhtevasının peşine düşenler genellikle Freud’un cinsellik üzerine erken çalışmalarına bakar, oysa McGowan Freud’un ölüm dürtüsünü keşfedişine ve kavramın Lacan’daki gelişimine odaklanıyor. Ölüm dürtüsünün bir sonucu olarak gerçekleşen kendi kendine zarar vermenin, politik felsefemizin merkezine almamız gereken özgürleşmenin kurucu edimi olduğunu ileri sürüyor. Psikanalizin, özgürleşmeyi kaybın üstesinden gelmeyi sağlayacak bir eylemden ziyade kaybın benimsenmesi olarak düşünme imkânı barındırdığını iddia ediyor. McGowan, keyif patikasını bulmanın ancak kaybın benimsenmesiyle mümkün olabileceğini, keyfin politik mücadelenin belirleyici faktörü olduğunu -ve ancak kaybın merkeziyetini benimseyen bir politik projenin küresel kapitalizm karşısında uygulanabilir bir alternatif oluşturabileceğini- savunuyor.

Sapiens’ten Önce İnsan Vardı

Dünden Bugüne İnsan ve Irklara Veda gibi antropolojik çalışmalarıyla tanınan Prof. Dr. Metin Özbek, bu defa kurmaca bir eserle karşımızda. 

Özbek; duru, akıcı ve sade diliyle, insansız bir dünyadan Sapienslere kadar, insanlık tarihini kadın karakterlerle anlatıyor.  

Günümüzden 7 Milyon yıl öncesinde Doğu Afrika’da başlayan insan ailesi tarihinin, mücadelelerle dolu milyonlarca yıl süren evriminin sonrasına odaklanan hikâye, 3.3 Milyon yıllık iskeleti Etiyopya’da bir göl yatağında bulunan Lusi Hanım’la başlıyor, kitap boyunca insanlık tarihinin kadın kahramanlarıyla devam ediyor: 

Alet yapan Habilis Ana, 

Filistin’de ateş yakan Erektus Ana,  

125 Bin yıl önce ölüsünü gömen, yeni ateş yakma ve av teknikleriyle beslenme alışkanlıklarını değiştiren Neandertal Ana,  

100 Bin yıl önce terzilik yapan, ok ve mızrak kullanan, mağara resimlerinin ve bereket tanrıçalarının esin kaynağı Sapiens Ana…

Siyasal İletişim
Dünyada ve Türkiye’de

Siyasal iletişim, insanlık tarihi boyunca iktidar savaşlarının sürdüğü her yerde bu mücadelenin önemli bir ideolojik silahı olmuş, kitleleri etkilemek, iktidara gelmek, iktidar konumunu sürdürmek, toplumları güdülemek amacıyla kullanılmıştır. Antik Yunan’dan “propaganda” teriminin ortaya çıktığı 17. yüzyıla, Fransız Devrimi’nden Sovyet Devrimi’ne, İkinci Dünya Savaşı’ndaki propaganda tekniklerinden “Soğuk Savaş” dönemine tarihin her döneminde kullanılan siyasal iletişim, günümüzde yepyeni boyutlar kazanmıştır. Medya çağında, ABD’den Avrupa’nın pek çok ülkesine seçim savaşlarının önemli bir aracı olmuş, 1950’lerden günümüze, Türkiye’deki seçim kampanyalarında da önemli bir yer tutmuştur. Hiç şüphesiz siyasal iletişim strateji ve teknikleri, seçim kampanyalarında kullanıldığı kadar modern medya toplumunda yaşanan ideolojik mücadelede de önemli yer tutmaktadır.

Siyasal iletişim olgusunu anlamak için yetkin bir çalışma, temel bir başvuru kaynağı olan bu kitap, 21. yüzyılda da çok kapsayıcı boyutlar kazanmış olan siyasal iletişim olgusunu tarihi süreç içinde ele alıyor.

Kitapta özellikle ABD, Avrupa ve Türkiye’deki seçim kampanyaları, modern toplumda kitle manipülasyonu, kamuoyu araştırmacılığı, basın, radyo ve televizyon gibi iletişim araçları ve internet devrimiyle başlamış olan yeni medyanın etkileri de tartışılıyor.

Siyaset Muhabirliği

Haber üretmenin pratik süreçlerini ayrıntılarıyla inceleyen kitap, siyasetçiyle habercinin görüşlerini, karşılıklı olarak durmaları gereken noktayı, gazeteciliğin temel kavramlarından biri olan “kamu yararı” temelinde anlatıyor.

Türkiye Ekonomisinde Kalkınma ve Dönüşüm

Türkiye Ekonomisinde Kalkınma ve Dönüşüm, 2017 yılında mesleğinde 50. onur yılını tamamlayan Taner Berksoy Hoca için hazırlanmış bir armağan kitap. Ana teması Taner Berksoy’un uzmanlık alanlarından biri olan “Türkiye ekonomisi” olan çalışma, çok değerli akademisyenlerin katkılarıyla Türkiye ekonomisi üzerine güncel konuları tartışıyor, sorunları ve çözüm önerilerini ortaya koyuyor.

Kitapta, Taner Berksoy’un hem kendisini hem de Türkiye ve dünya ekonomisi üzerine görüşlerini aktardığı bir söyleşiden, anekdotlardan, fotoğraflardan ve Taner Berksoy’un kendi çizimlerinden oluşan giriş bölümünden sonra; makroekonomi, kalkınma ekonomisi ve ekonomi üzerine tematik çalışmaların derlendiği üç temel grupta toplanan bilimsel çalışmaları bulacaksınız. Kitabın son bölümündeki yazılardaysa Türkiye’deki mevcut görünümü kapsamlı olarak ele alan bir tartışmayla karşılaşacaksınız.

Türkiye Ekonomisinde Kalkınma ve Dönüşüm sadece iktisatçıların, iktisat bölümü öğrencilerinin değil konuyla ilgili herkesin faydalanabileceği bir kaynak kitap. Hem Taner Berksoy Hoca’ya hem Türkiye ekonomisi alanına armağan.